“Karga, kekliğe özenmiş; becerememiş; kendi yürüyüşünü de unutmuş” derler. Çağımızın en büyük hastalıklarından biri de ötekini taklit, şahsiyeti yitirmektir.
Peygamberimiz (sav) kendinden önceki peygamberlerin haber verdiği ibadetlerden bazısını yapar, Hacceder, kurban keser, namaz kılardı. Medine’ye geldiğinde, buradaki Yahudilerin, Aşure gününde oruç tuttuklarını görünce onlara bu günün ne günü olduğunu sordu. Onlar da firavunun elinden kurtulduğu gün olduğu için Musa aleyhisselamın bu gün oruç tuttuğunu söyleyince Resulullah (sav), “Kardeşim Musa’nın sünnetini ihya etmeye biz daha lâyıkız” diyerek kendisi oruç tuttu, Müslümanlara da bunu emretti. Daha sonra Ramazan orucu farz kılınınca artık Aşure günü isteyen oruç tuttu, isteyen tutmadı. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud)
Resuli Ekrem (sav) bir takım ibadetlerde Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeyi yasakladı. Örneğin, “Namaza durduğunuzda her tarafınız sakin olsun, Yahudiler gibi sallanmayın!” buyurdu.
Bununla birlikte dinimizde yılbaşı ve noel kutlamalarının yeri yoktur. Yılbaşının biz Müslümanlar için, milletler arası takvim başlangıcı olmasından başka hiçbir şey ifade etmez. Bu nedenle Müslüman bir kimse, İslam kültüründe yeri olmayan Noel ve yılbaşını kutlamaması gerekir.
Müslümanın kendisine has bir duruşu olmalıdır. İslam, inananları giyimden tutun yeme içmeye varıncaya kadar, hayatın her aşamasında gayri Müslimlere benzemekten alıkoyan bir dindir.
Günümüzde yılbaşı kutlamaları; alkollü içeceklerin çokça tüketildiği, kumarın oynandığı, israfı aşan alışverişlerin yapıldığı bir zaman dilimi olmuştur. Oysaki dinimiz, alkolü, kumarı ve israfı yasaklamıştır.
Müslüman sadece bir kimliğe mensup olan kişi değil, bununla beraber İslam’ın istediği duruşu sergileyen kişidir. İman etmek suretiyle izzeti kuşanmış bir Müslümanın, zillet içerisinde kalan bir gayrimüslimi taklit etmesi doğru bir şey değildir.
Müslüman uyanık olmalı, kişiliğine ve kimliğine sahip çıkmalıdır. Milli birlik ve bütünlüğümüzü, örf ve töremizi, inancımızı, ahlakımızı korumak, yaşamak ve yaşatmak zorundayız.
Böyle günlerde Allah'a ve Resûlüne inanan kimsenin alması gereken tavır İslamın tasvip etmediği herhangi bir davranışta bulunmaması, aksine normal günlerden biriymiş gibi değerlendirmesidir.
Dinimizde: Yılbaşının, alkolün, kumarın, kul hakkı yemenin, zinanın, lgbtnin, lgbtyi savunan ve Müslüman bir ülkeye sokup yasalastiranlarin, hırsızlığın, yalanın, teröristlerle işbirliği yapmanın, Müslümanlari katledenlerle ticaret yapmanın, Müslüman zulüm altındayken topcuyla popcuyla eğlenmenin, Müslüman aile yapısını parçalayan yasa, kanun, ve kanun yapicilarin, sokak köpeklerini besleyen siyasilerin, kara paracilarin, bebek kaçıranların yeri yoktur" Diyemediginiz için bu gün bu hallerdeyiz. Butun bu hastalıkları görmeyip sadece hastanın baş ağrısıyla ilgilenip ona aspirin vererek sorunu cozemezsiniz. Hasta kanser kanser sayın hocam mesele sadece başağrısı (yılbaşı) değil.
Gazetenin diğer yazarlarının da okunmasını şiddetle tavsiye ederim,din sana bana göre yaşanmaz emirler de belli yasaklarda üstüne üstük birde idolümüz var efendimiz s.a.v.,bazı isminde önce ünvânı gelen herşeyi ben bilirim zihniyetindekilere bunu anlamaları için tane tane anlatmak lazım,tebrikler güzel bir yazı