Doksanlı yılların sonuydu… Gençtik. Yolumuz üniversiteyle, bilgiyle, umutla kesişiyordu. Erzurum’un soğuğu dışarıda hissedilirken, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nin koridorlarında içimizi ısıtan bir heyecan vardı: Öğrenci olmanın heyecanı… O büyük kampüsün içinde, her yeni dersle birlikte dünyamız biraz daha genişliyor, bakış açımız biraz daha derinleşiyordu.
Dersimize gelen hocalarımız arasında bir isim vardı ki, yeri hep bende çok farklı oldu: Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur. İlk derse girdiğinde sınıfta bir anda derin bir sessizlik olmuştu. Uzun boyu, düzgün giyimi, kararlı yürüyüşü, bakışı, oturuşu ve konuşmasıyla daha ilk anda bizleri etkilemişti. Ancak esas hayranlık, dersi anlatmaya başladığında başlamıştı.
O sadece tarih anlatmadı bize. O yıllarda tarihin ötesinde bir kültürü, bir bakışı, bir vicdanı öğretti. Fahir Armaoğlu’nu yalnızca bir isim olarak değil, bir zihniyet olarak anlamamı sağladı. Peyami Safa’nın kelimelerinin altındaki sancıyı, Yusuf Akçura’nın kalemindeki millî bilinci onunla keşfettim. Her cümlesi dikkatlice not edilir, kimi zaman altı çizilir, kimi zaman kenarına küçük notlar düşülürdü. Çünkü biz bilirdik ki hocamızın anlattığı hiçbir şey rastgele söylenmiyordu.
Hocamızın dersleri kolay değildi. Sınavları da öyle… Ama işte öğrenmek biraz da zorlanmaktan geçiyor. Zorlandık, okuduk, yazdık, çalıştık… Belki o günlerde not kaygısıyla yapıyorduk ama bugün dönüp baktığımda, kendi ders anlatımlarımda hâlâ o günlerden kalan bilgileri kullandığımı fark ediyorum. Bu da bir hocanın gerçek başarısı değil midir? Yıllar geçse de öğrencisinin zihninde ve kalbinde kalabilmek…
İbrahim Ethem Atnur hocam, zarif bir duruşun ve tevazunun sahibiydi. Saç tıraşı düzgün, sakalı muntazam, giyimi özenliydi. Kendine gösterdiği saygıyı, dersine, öğrencisine de gösterirdi. Biz onun o güler yüzlü, sakin ve pozitif bakışını hiç unutmadık. Ne zaman karşılaşsak, yüzünde aynı içten tebessümle selam verdi. Her seferinde, başarılarımızla gururlandı; belki sessizdi ama o gurur gözlerinden okunurdu.
Bugün artık kendisi, Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu'nda dekanlık gibi önemli bir görevi yürütüyor. Ama biz öğrencilerinin gönlünde hâlâ o ilk günkü gibi: sınıfa girip tarih anlatan, gözümüzün içine bakarak bir kelimenin arkasındaki büyük anlamı fark ettiren, hayatımıza yön veren bir bilge olarak duruyor.
Eğitim bir yolculuktur. Bu yolculukta bazen bir cümle, bazen bir kitap, bazen bir insan iz bırakır. Bende iz bırakanlardan biri de hiç şüphesiz İbrahim Ethem Atnur’dur. O yüzden bugün içtenlikle söylüyorum:
İyi ki sizi tanıdım hocam.
İyi ki yolum size çıktı.
Minnetle, hürmetle, sevgiyle…