Bilim adamları ülkemizin deprem bölgesi olduğunu ve hemen hemen bütün illerimizin fay hattında bulunduğunu her gün bir haber kanalında dile getirerek uyarılarda bulunuyorlar. 6 şubat depreminin üzerinden 2 yıl geçti ancak halen daha vatandaşları bilinçlendirme noktasında gerekli çalışmalar, devlet olarak düzenlemeler ve yerel yönetimler olarak alınacak tedbirler yerine kısır tartışmalarla vakit kaydediliyor.
Ülkenin en önemli gündeminin deprem olması gerekirken siyasi kavga ve tartışmalarla adeta boğuluyoruz. Ve bu gereksiz tartışma hepimizi hem yoruyor, hem de konuşulması gereken önemli gündemlerin önünü tıkıyor.
Maraş depremi sonrasında 10 il, 550 kilometre karelik alan ve binlerce yıkılmış binaya karşı ağır hava şartlarında; elektrik, doğalgaz, yeterli sayıda iş makinesi, projektör, jeneratör olmadan verilen mücadeleyi eleştirmenin haksızlık olduğunu ilk günden itibaren belirtmiştim. Ancak bugün gelinen noktada Allah göstermesin ağır bir depremle karşı karşıya kalınıp da yetersiz kalınırsa çok açık şekilde söylüyorum ki gerekli tedbirler alınmadığından dolayı can kayıpları yaşanacaktır. Ve bu kayıpların vebali bizleri yönetenlerin üzerinde olacaktır.
Geçenlerde internette gezinirken bir video gözüme çarptı. Kaç kat olduğunu 20’dan sonra sayamadığım inşaat halindeki devasa binalar herhalde Çin’dedir diye merak edip baktım. Meğerse o binalar deprem beklediğimiz İstanbul’daymış. Videoyu izlerken o kadar kat çıkılmasına kimin izin verdiğine, hangi cesaretle inşa edildiğine, denetiminin nasıl yapıldığına dair bitmek bilmeyen soru işaretleri ile meşgul oldum. Başka önemli bir soru da binalar arasında kalan küçücük yaşam alanının neresine acil toplanma alanı yapılacağıydı?
Erzurum’da da durum farklı değil. Bakın halen daha 50 yıllık, 5 katlı kolonsuz binada yaşayan vatandaşlar var. 6 ve üstü depremde bu binalar yerle bir olur ve geç olmadan bu binalara bir önlem alınması gerekir.
Birde depremin ekonomik boyutu var. Ekonomik göstergelerin hangi tarafını eleştirsek, kolayını bulan birileri depremin maliyetini öne sürerek cevap verme çabasına giriyor. Evet depremin ülkeye maliyeti oldu ancak 1.141,00 Milyar dolar GSYİH olan bir ülkeye 50 milyar dolar aşırı yük olmayacağı gibi daha yeni Kırıkkale-Çorum arasında 120 kilometrelik hızlı tren hattı için 80 milyara yakın ihale yapıldı. Ülkeye fayda getirecek bir projeye kesinlikle karşı değilim, sadece emekli maaşının 14 bin 600 lira olduğu ve deprem maliyetinin dillendirildiği bir dönemde “aciliyeti var mıydı?” diye sormak istiyorum...
Acısını hala yüreğimizde hissettiğimiz o günün tarifini kelimelerle anlatamıyorum. Hayatını kaybedenlere Rabbim rahmet eylesin, geride kalanlara sabır versin. Her depremin, yangının ya da maden ocağı kazasının ardından bir kaç hafta sıkı denetim yapılır ve “daha bilinçliyiz” denerek kamuoyunun gazı alınır. Bu denetimleri üç-beş gün ile sınırlamak yerine yılın 365 günü yapmadığımız sürece acılarla yüzleşmek zorunda kalacağımız unutulmamalıdır.