Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “kötü günler geride kaldı” demiş. Bu cümleyi hangi gerekçelere dayanarak söylediğini tüm kamuoyu gibi bende anlamış değilim. Ülkemizde enflasyon yüzde 2’ye düştü de bizim mi haberimiz yok ya da politika faizi yüzde 10’un altında seyretti biz mi kaçırdık. Yoksa yumurtanın kolisinin 170 lira, 1 kilogram peynirin 200 lira olduğundan Bakan beyin haberi mi yok...
Aslında Bakan bir yerde doğru söylüyor. Dolar arttıkça birikimi artana, ev, araba fiyatları arttıkça taşınır, taşınmazı değerlenene, ürüne zam geldikçe etiket fiyatları değişene kötü günler uzun zamandır geride kalmıştı zaten! Ama asgari ücretli ve emekliler için sıkıntılı günler aynı olduğu gibi ilerleyen aylarda da devam edecek gibi görünüyor.
Mehmet Şimşek, burjuva hayatından gelmeyen yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyüyen bir kişilik. Bu günkü açıklamaları ve tavırlarının nedeni “makam mı, yoksa para mı” diye soranlara şahsi görüşüm; ensesi kalınlara gücünün yetmediği ve bu nedenle tüm tedbirlerini yoksul, işçi ve emekli üzerinden gerçekleştirmeye çalıştığıdır.
Biliyorsunuz asgari ücret tespit komisyonu toplantıları başladı. Toplantıdan her çıkan “ücret konuşulmadı” diyor. Ücret konuşmayacaksanız bir ay evvelden toplanmanızın amacı nedir; yemek, içmek sohbet etmek mi?(!) Asgari ücret komisyonunda yaşananlar geçen yıl seçimden önceki altılı masanın toplantılarına benziyor. Hatırladınız mı? Her toplantı sonrası halk adayı beklerken, toplantıdan çıkan “aday konuşulmadı” diyordu. O dönem halk, özellikle kendi seçmenleri “aday konuşmayacaksanız neden toplanıyorsunuz,” diye soruyordu. Ve en son toplantıda hayal kırıklığı bir başkan adayı ile ortalık toz duman olmuştu. Şimdi aynı süreç asgari ücret tespit komisyonunda işliyor ve son toplantıda bir rakam açıklayarak asgari ücreti oldu bittiye getirecekler. Bu konuda Türk-İş Başkanı Ergün Atalay toplantı dışı bir rakam açıkladı ancak Onunda Mehmet Şimşek’in maliyede gerçekleştiremediği tasarruf gibi işçi haklarına verilmesi planlanan rakamları değiştirmeye gücünün yetmediğini düşünüyorum.
Son olarak yeni yıla girmeye sayılı günler kala vatandaşlar, en düşük emekli maaşının 25 bin lira, asgari ücretin ise 30 bin liraya yükselmesini bekliyor. Kötü günler geride kaldığına göre bu rakamlar ne devlete, ne de iş verene fazla bir yük olmayacak, emekçi ve emekli azda olsa rahat nefes alacaktır.
Market Poşetine Zam Geliyor
Market poşetleri 25 kuruştan ortalama 1 liranın üzerinde bir fiyata çıkıyor. Tepkilere bakıyorum, sanki dünyanın sonu gibi açıklamalar yapılıyor. Fayda sağlayabilecek bir çalışmayı, sırf muhalefet olsun diye karalamaya çalışmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bir basit market poşeti demeyin, yurdum insanı geri dönüşüm, orman, cadde, park temizliği gibi kavramlara hassas ve duyarlı olmadığından bari poşetlerden çevreyi korumak için adım atılması oldukça değerlidir.
Çevre kirliliğine neden olan yazı ve makale gibi paylaşımlara baktığımda hiç kimse vatandaşların bilinçsiz bir şekilde çevreyi kirletmesinden bahsetmemiş. Size basit bir örnek; Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nin araç parkının kaldırımlarına bir bakın, çocuk bezinden portakal kabuğuna, kola kutusundan sigara paketine kadar aklınıza gelen her şey, çöp kutusu yerine etrafa gelişi güzel atılmış. Ancak gözlemlediğim o parkta çevreye bilinçsizce atılmayan tek şey poşet, evet ücretli satılan market poşeti! İşte bu yöntem sayesinde poşet israfının önüne geçiliyor ve çevremiz hiç olmasa poşet noktasında temiz kalıyor.
Sonuç olarak market poşetlerinin paralı olmasının gerekli olduğunu düşünenlerdenim. Yarımşar kilo mandalina ve elmayı ayrı ayrı büyük poşetlere koyan tüketiciler olduğu sürece bu uygulamaya devam edilmelidir.