Market çalışanlarının haklarına karşı mücadelemiz sonuç veriyor gibi görünse de işçi yararına bir uygulama hariç tüm sorunlar eksilmeden devam ediyor.
Hizmet sektöründe iyi olan tek görüntü bazı marketler imana ve vicdana gelmiş olacak ki kasiyerlerin oturması için köşe yazılarımda belirttiğim gibi yüksek ayaklı koltuk koymaya başlamışlar. Umarım tüm marketler bu uygulamaya geçerek çalışanları zulümden kurtarırlar ve hiç olmasa 10 saatin üzerinde ayakta durmak zorunda kalmazlar.
Konu ile alakalı ikinci gelişme, bakanlık marketleri denetlemeye başladığını kamuoyuna duyurdu. Denetleme derken genel bir kontrol değil, müfettişler bir kaç işletmeye müşteri gibi giderek eksikleri rapor edecekler.
Sömürü zincirinin bu şekilde kırılmayacağını yetkililerin çok iyi biliyor olması gerekir. Bu sorunun tek çözümü, market çalışanlarına özel veri tabanı oluşturulacak ve bu veri tabanından çalışma saatleri, maaşlar ve mobbing takip edilerek kanun ve kurala uymayanlar hakkında yaptırım uygulanacak. Çünkü sadece yorgunluk ve çok çalışmaktan ziyade aylık ücretlerin de eksik yatırılmasının denetlenmesi gerekir.
Bakın çok basit bir örnekle konu daha net anlaşılacaktır. Bir markette ortalama günde 10 saat (1 ayın 20 günü 13 saat) çalışıp 14 bin 686 lira alan işçi 1 ay çalışıp işten ayrıldıktan sonra eksik yatırılan maaştan dolayı arabulucuya müracaat ediyor. Arabulucunun belirlediği tarih ve saatte iki taraf görüşme sağlıyor. Market temsilcisi oturur oturmaz “biz anlaşma sağlamayacağız,” diyor. Çalışan soruyor, “bana maaş bordrosu vermediniz, müdür beylerin de kesintiden haberi yokmuş, 14 bin 686 lira yatırılmasının sebebini öğrenebilir miyim?” Arabulucuya gelen market temsilcisi; “sizin kaç para almanız gerektiğini, kaç para aldığınızı bilmiyorum, ben buraya anlaşma yapmıyoruz demek için geldim” şeklinde cevap veriyor.
Düşünsenize eksik yatırılan maaştan dolayı şikayet edilen marketin gönderdiği temsilci, çalışanın adı ve soyadı haricinde hiç bir şey bilmiyor. Ki bu marketin binlerce şubesi ve çalışanı var.
Bazı arabulucularla görüşmem ve yaptığım araştırma sonucunda gözlemlediğim kadarıyla arabulucularda bir araya gelen kurumsal firmaların tamamına yakını anlaşma sağlamıyor. Bir kaç anlaşma sağlanıyorsa onlarda kurumsal değil yerel firmalardan kaynaklanıyor.
Kurumsal firmaların anlaşma sağlamamalarının en önemli nedeni yukarıda verdiğim örnek gibi işçi, 1 yada 3 ay çalışmış, alacağı 5, 10 bin lira için avukat tutamaz, kendi dava açsa süreci takip edemez, dava sonuçlanana kadar kamera kayıtları silinir gibi gerekçe ve korkularla işçilerin haklarını aramayacağını iyi biliyorlar. Bir kaç dava açılsa da binlerce işçiden gasp edilen kesintinin yanında dava kaybedilse dahi verilen kayıp marketler için devede kulak oluyor.
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı Halk Pazarlarında çalışan personel aylık 32 bin lira ücret alıyor. Ve 1 saat dahi fazla mesai yaptıklarında ek ücretleri maaşlarına ekstra olarak yansıtılıyor. Aslında her market işçi haklarına bu şekilde özen gösterse gençler marketlerde kendi işi gibi çalışır, 1 ay sonra işten ayrılmak zorunda kalmaz, bizlere ve adli makamlara fazladan iş yükü binmez. Ama kasaya bir kere haram girdi mi, devamı hiç bir şekilde sorgulanmıyor.
Düşünsenize 1 ay ya da 3 ay çalıştıktan sonra işten ayrılan işçinin tazminatı yok, yıllık izni yok, fazla mesai ücreti yok, eksik yatırılan maaştan dolayı hak araması yok! Belki de bu düzen market sahiplerinin işine geliyordur. Bunun yanında günde 13 saat çalışıp 14 bin 686 TL aylık alan çalışanlara sahip çıkmayan makam sahiplerinin de marketlerin iki yakasında ki kul hakkına ortak olduklarını hatırlatmak isterim.