‘Serde erkeklik var!’ diyorlar ya...
Hiç hoşlanmıyorum bu söyleyişten. Hem anlamak da mümkün değil; bu bir övünme biçimi mi?
Niye, neyle?
Bir sayın bakalım, dünyayı karanlığa sürüklemiş büyük kötülükler içinden aklınıza gelen ilk on örneği; onlardan kaçına erkekler neden olmuştu?
Ulusal Kurtuluş Savaşımız öncesi Anadolu’nun emperyalistler tarafından işgali...
İkinci Dünya Savaşı...
Amerika’nın Irak’ı yerle bir etmesi...
Suriye’nin yaşadıkları...
7 Ekim 2023’ten bugüne Filistin’de, Gazze’de yaşanan Müslüman soykırımı...
Rusya’nın Kırım’ı işgali ve dâhi Ukrayna’yı yerle bir etmesi ve...
Modern Dünya (!) liderlerinin olup biteni adaletli biçimde görmeme, duymama, güya yorum yapamama üzerine kurulu riya-politik oyunu...
Söylesenize; Churchill’in, Venizelos’un, Hitler’in, Stalin’in, baba veya oğul Bush’un, Biden’ın, Putin’in, Scholz’un, Starmer’ın, Netenyahu’nun hangisi kadın?
Ki kadınları da büyük insanlık suçlarına ortak edelim...
‘Serde erkeklik var!’ öyle mi?
Evet, var, hem de fena halde var; ama batsın, beter olsun böyle erkeklik!
★★
“Rivayet olunur ki Hallacı Mansur'u darağacına çekmeden önce son arzusunu yerine getirirler ve kız kardeşi ile vedalaşmasına izin verirler. Kız kardeşi başörtüsüz bir halde görüşmeye gelince, muhafızlar müdahale ederler.
-Erkeklerin arasına bu şekilde çıkamazsın! Başörtünü tak ve öyle gel!
diye bağırırlar.
Mansur’un kız kardeşi gayet vakur bir edayla cevap verir:
-Ben burada Mansur'dan başka erkek göremiyorum!”
Şimdi tekrar vurguluyorum ve bir şey daha ekliyorum: ‘Serde erkeklik var!’ demek ne kadar saçmaysa aslında cehaleti bir cinsiyetle ilişkilendirmek de o kadar saçma.
Tabii bu cümlede ‘cehalet’ ile ‘diplomayı’ hiçbir şekilde ilişkilendirmiyorum. Zira; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü / United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization, kısaca UNESCO’nun 2021’de Covid-19 pandemisiyle ilgili olarak paylaştığı verilere göre bugün Dünya üzerinde okuma yazma bilmeyen, eğitim hakkından mahrum kalmış yetişkinlerin %80’den fazlası kadın.
Başka bir deyişle ‘erkekler daha fazla diplomalı’; ama iki paragraf yukarıda sıraladığım isimlerin ve bugünün dünyasını felakete ve karanlığa sürükleyenlerin çok büyük çoğunluğu erkek.
Kadınlar tümüyle çaresiz mi, yayılan cehalet ve erkek egemenliği karşısında ellerinden hiçbir şey mi gelmez; bu da ayrı bir mevzu!
Tartışılır tabii...
★★
“İranlı düşünür, sosyolog ve aktivist Doktor Ali Şeriatî der ki:
-Zulmeden bir dindardan daha kötüsü, zalim bizden deyip susan dindardır. Maalesef, İslam Dünyası'nda bin yıldır değişen bir şey yok! Bilim yok, teknoloji yok, buluş yok! Çocuk hakları yok, kadın hakları yok, insan hakları yok, hayvan hakları yok! Varsa yoksa şekilcilik. Bir dinin felsefeden tamamen kopması, bilimsel gerçeklere sırt çevirmesi ve salt şekilcilikle izah ediliyor olması, o din için ne büyük bir talihsizliktir. İbni Rüşt ile kitaplarını yakıp kendisini camide linç etmek isteyenler arasında şu diyalog geçer.
Avam:
-Sen dinimizle savaşıyorsun!
İbni Rüşt cevap verir:
-Hayır! Ben dinimizle değil, cahilliğinizle savaşıyorum!”
Kim bilir, belki de Ali Şeriati’nin (1933-1977) ve onun çok daha evvelinde yine bir Müslüman filozofun, İbni Rüşt’ün (1126-1198) altını çizdiği o ‘cehaletle savaş’ misyonu sanılanın aksine aslında tarih boyu hep kadınlara yüklenmiş bir sorumluluktur.
Cahil insanın hiç kimsenin işine yaramayacağı ve cahil evladın da bir anaya fayda sağlamayacağı gerçeği gün gibi ortadayken; öne atılıp ‘Serde kadınlık var!’ denmesi beklenmiştir kadınlardan, kim bilir?
Ama haklısınız; nasıl, neyle, hangi yetki ya da imkânla?..
Sadece seçimde mührü eline almakla mı tezahür ediyor sivil sorumluluk?
Ya eğitim?
Ya hukuksal haklar?
Ya kadının güvencesi, şiddetten korunumu?
Muhakkak ki bunlar da tartışılır. Aydınlanma sorumluluğunu kadının omzuna yüklemekle, bir gram verip bin ton istemekle olmuyor!
Bir insan, hayatın doğrularını yapmıyorsa hiç bir inancı yoktur. Günümüz toplumu inanıp gibi yapıp kendini kandırmaktadır. Doğruyu, güzeli ve olması gerekeni söylemek günümüzde suç haline gelmiş.
Yazıyı okumadan hemen cevap veriyorum: Erdoğan'ın.