Quebec-Kanadalı yazar Jason Lapointe (1983), aramızda yaşayan ama belki hiç farkına varılmamış dehaları ve onların zaman zaman yaşayabilecekleri bunalımları, düşüşleri açıklayan yazısında diyordu ki:
“Eğer yerde yatan bir kırlangıç görürsen, kanatları açıksa...
Sakın panik yapma, o büyük ihtimalle yaralı değildir.
Ölmek üzere de değildir, merak etme.
Sadece bil ki o gökyüzünün kuşudur. Kalkmasını zorlaştıran bir dünyaya düşmüştür...
Kırlangıç, yerden havalanamaz.
Kanatları o kadar uzundur ki yere basıp kendini itme şansı yoktur.
Böyle bir duruma tanık olursan onu yerden nazikçe alman yeterlidir.
Biraz...
Evet sadece birazcık yükseğe kaldırman...
Ve o, tek başına yeniden uçacaktır...
Bazı insanlar gibi...
Hayatlarımızda bazen eksik olan şey cesaret değil de sadece bir ilham, bir tahrik, bir önemseyiştir...
Sadece bir el, bir bakış, iyi niyetli bir dokunuş...
Yeniden rüzgârı hissedebilmek, uçsuz bucaksız gökyüzüne kavuşabilmek için bu yeter...
Ve sonra yumuşak bir yükseliş...
Kanat çırpış...
Bütün hikâye...”
★★
Senin de umudunu yitirip yere serildiğin oldu değil mi?
Sen de sahip olduğun inanılmaz potansiyele -ve üstelik kendin de bunun farkında olmana- rağmen hayatının belli bir bölümünde duraksadın, güçsüzleştin; ‘İmdat’ demeyi, zayıf görünmeyi gururuna yediremedin ama birinin dokunuşuna, seni ayağa kaldırmasına o kadar ihtiyaç duydun ki...
‘Keşke’ deyip beklentini içindeki en derin kuyuya attın, değil mi?
★★
Sen bir kırlangıçsın...
Yere düştün ve uzun kanatlarından ötürü yeniden uçmakta zorlandın.
Dünya, senin kalkışını güçleştiren bir yer...
Ama unutma seni güçlendiren de yine aynı dünya. Sıkıntılarla büyüdün, zorluklar sayesinde sabrı keşfettin, yenildiğinde yeniden başlamayı öğrendin, kazandığındaysa tevazuyu...
Kanatların, başkalarında olanlardan çok daha büyük; ama yine de bir albatros değilsin. Martı gibi suya dalamıyorsun, kartal kadar yükseğe çıkamıyorsun; olsun!
Sen, kendinsin.
Eşsizsin, benzersizsin! Seni sen yapan direncin, o aksak kırık uçuşların ve gökyüzünde hiçbir kuşu taklit etmeyen devinimin...
Sen bir kırlangıçsın...
Evet, evet! Yanlış duymadın: Kırlangıçsın sen…
★★
Bununla birlikte; seni gören, hisseden, önemseyen, düştüğünde merhametli elleriyle sana uzanacak biri de var, diyelim ki gizli veya aşikâr ekürin, mutlaka var o. Lapointe’nin seslendiği kişi de aslında o.
Sen kırlangıçsın, o melek. Evet, melek diyelim ona.
Hikâyenin yarısı sensin, diğer yarısı da o.
Onu ara, onu bekle, bul onu ve uçuşun ne kadar görkemli olursa olsun iyilik meleğini sakın kaybetme! Uçağın kuleyle bağlantısı neyse, sizinki de bir bakıma o.
Bir gün dünyaya konacaksın çünkü...