Şurası bir gerçektir ki, dünya hayatında bizler için en büyük kazanç Allah’ın rızasını elde edebilmektir. O’nun rızasını kazanabilmek demek iyi ve güzel olan her şeyi kazanmak demektir. Bu sebeple Allah rızasına nail olmak hepimizin gayesi olmalıdır.
Yalnız yaşayan bir derviş, sahranın bir köşesinde oturuyordu. Yanından adamlarıyla bir hükümdar geçti. Derviş, başını kaldırıp hükümdara iltifat etmedi. Hükümdar öfkelendi, vezir dervişe, “Niçin saygı göstermedin?” diye sorunca Derviş, “Hükümdara söyle, kim kendisinden nimet umuyorsa saygıyı ondan beklesin. Şunu da bilsin ki, hükümdarlar halkın koruması içindir. Koyun, çoban için değildir. Fakat çoban, koyun içindir” diye cevap verdi.
Dervişin sözünü beğenen Hükümdar kendisinden bir şey istemesini istedi.
Derviş, “bir daha beni rahatsız etmemenizi istiyorum” deyince Hükümdar, “ O halde bana öğüt ver” dedi.
Derviş şu öğüdü verdi:
“ Şimdi elinde nimet varken düşün! Zirvedesin, Allah için ne yapacaksan şimdi yap. Bu devlet de, saltanat da elden ele geçip gidecektir. Kalıcı olan ahiret için yapılandır. Yapılan ibadet bile olsa Allah rızası için yapılmamışsa dünyalık olur, dünyada kalır.