Varlığı anlamlı kılan değerler sisteminin halkalarından biri olan iyilikdir.
‘Hayır’, ‘ihsan’, ‘ikram’ gibi ifadelerle dilimizde yer bulan iyilik, insanın fıtratındaki güzele ve doğruya öncelik veren yönünü ortaya çıkarır.
Kur’an-ı Kerim, inancı, değerleri, ahlaki yapısı ve manevi varlığıyla iyilik sahibi insanları ‘salih’, ‘muhsin’, ‘sadık’ gibi isimlerle zikrederken, Allah’ın verdiği maddi imkânları ihtiyaç sahipleriyle paylaşanları da ‘infakta bulunan’, ‘sadaka veren’ gibi vasıflarla anmıştır.
İslam dininin iyilik anlayışı; insanın her türlü niyet, istek, söz ve davranışında kendini bulabilen, maddi imkanlarla yahut bedensel güç ve kabiliyetlerle sınırlanamayan, geniş bir yelpazeye sahiptir.
Zaten dinimizin varlık nedeni, insanlığı iyiye ve iyiliğe davet değil midir...
****
Beni İsrail zamanında kıtlık olur, fakir biri zenginin kapısına gelip, “ Allah rızası için bana bir parça ekmek veriniz” der.
O fakir kimsenin istemesine dayanamayan zenginin kızı, taze bir ekmek çıkarıp verir. Zengin ama zalim babası hışımla ‘niçin taze ekmek verdin’ diye kızının elini keser.
Cenabü Rabbül Alemin, o zalim zenginin halini değiştirir ve fakir kılar. Zengin adam zillet halinde ölür. İyi kalpli kızı ise kapıları dolaşarak bir şeyler toplayıp hayatını idame eder.
Bir gün bir zengin kimsenin kapısına gelir, evin hanımı kızı çok güzel görüp oğluna almayı düşünerek kızı içeri alır. Oğlu da münasip görüp onunla evlenir. O gece bir sofra kurup yemeğe oturduklarında, kız, yemek için sol elini çıkarır.
Kocası, “Fakirler görgüsüz olur" diye düşünür ve sağ elini çıkarmasını ister. Kız yine sol elini çıkarır, kocası sağ elini çıkarması için ısrar eder. İyi kalpli kız, endişeyle sofraya doğru sağ elini uzatır. Allahü Teâlânın kudretiyle sağ eli düzelir ve sağlıklı bir şekilde kocası ile beraber yemeklerini yerler...