Bilgeler ne güzel söylemiş:
“Bir atıcıyla savaşan, kesinlikle bilmeyerek kendini telef eder. Düşmanına karşı ok attığın zaman sen de onun okuna hedef olursun.”
Amr b. Leys’in kölelerinden biri kaçmıştı. Takibine gidenler tutup getirerek huzura çıkarır.
Vezirlerden biri bir işten dolayı köleye kızgındır ve Padişaha, “Diğerlerine ibret olması için bunu derhal idam etmek gerekir. Onlar da bir daha böyle bir harekette bulunamaz” der.
Köle, Amr’ın huzurunda yerlere kapanarak, “Sizin buyruğunuza karşı bizim naz ve niyazımız faydasızdır. Hükmünüze kimse itiraz edemez. Fakat kulunuz bu hanedanın nimetiyle büyümüş olduğum için, kıyamette benim yüzümden cezaya uğramanızı istemem. Eğer beni öldürmeye karar verdiyseniz, bunu meşru bir şekle koyunuz. Meselâ müsaade ediniz, ben şu veziri öldüreyim, siz de beni kısasen katlediniz, o zaman beni haksız olarak öldürmüş olmazsınız!” diye konuşur.
Padişah güler ve vezire dönerek, “Ne dersin?” der.
Vezir yerlere sürünerek, “Aman sultanım, babanızın başı için bu haramzâdeyi affediniz ki benim başımı da belâya sokacak. Fakat bilginlerin sözüne önem vermediğim için kusur benimdir” diye yalvarır.
****
Bir zamanlar valilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı. Rengârenk çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefa yeriydi.
Bir gün vali, bu bahçeye gelerek bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için dışarıya gönderdi. Kadına da, “ Bahçenin kapılarını kapat. Hiç bir kapı açık kalmasın!” dedi.
Kadın, akıllı ve namuslu idi. Valinin kendisine kötü niyet taşıdığını anladı. Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip, “Kapıları kapattım. Yalnız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm yetmiyor. Ne kadar uğraşsam da kapatamıyorum” dedi.
Vali, “ o hangi kapıdır?” deyince kadın, “Bu kapı, Allahü teâlânın (Basir) sıfatıyla bizi gördüğü kapıdır” yanıtını verdi.
Vali, bu sözü duyunca, pişman olup tövbe etti. Bir daha aklına böyle kötülükler getirmemek için, Allahü teâlânın sevgili kullarından birinin bulunduğu yere gidip, onun sohbetinde yetişti.