“Doğru sözlü iseniz söyleyin, bu tehdit hani ne zaman gerçekleşecek? derler.” (Mülk 25)
Mülk Suresi'nin 25-30. ayetleri, inkârcıların Allah'ın ilahi vahyine karşı sergiledikleri tutumu, peygamberlerin görevlerini, Allah'ın kudretini ve tabiatın düzenine yapılan atıfları içeren önemli mesajlar barındırır. Bu ayetleri daha iyi anlamak için ele alınan konulara kısaca bakalım:
Ayette, inkârcıların "Bu tehdit hani ne zaman gerçekleşecek?" diyerek alaycı bir şekilde azabın gerçekleşeceği zamanı sorguladıkları görülür. Bu, onların iman etmedikleri gibi peygamberlerin getirdiği mesajları küçümsediklerini gösterir.
Günümüzde de dini hakikatlere inanmayan bazı kişiler, dini uyarıları küçümseyerek ya da onları geçersiz kılmaya çalışarak benzer bir tutum sergileyebilirler. Örneğin, ahiret hayatına inanmadığını söyleyen bir kişinin, "Hadi bakalım, madem kıyamet var, o zaman göreyim!" demesi, bu alaycı yaklaşımı yansıtır.
Peygamberler, Allah'ın elçileri olarak görev yapar, ancak mutlak bilgiye sahip değildirler. Ayette, "O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım." ifadesiyle, azabın ne zaman gerçekleşeceği bilgisinin yalnızca Allah'a ait olduğu vurgulanır.
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in birçok defa kıyametin zamanını soranlara, "Onun bilgisi yalnızca Allah'a aittir." şeklinde cevap verdiği hadislerde de görüldüğü gibi, peygamberlerin görevi geleceği bildirmek değil, insanları uyarmaktır.
İnkârcılar, azabı gördüklerinde yüzleri kararacak ve alay ettikleri şeyin hakikat olduğunu anlayacaklardır. Ancak bu pişmanlık, azabın başlamasıyla fayda etmeyecektir. Kur’an’da geçmiş kavimlerden bahseden diğer ayetlerde de benzer durumlara değinilir. Örneğin, Nuh Kavmi, tufan başlayana kadar uyarılara kulak asmadı; tufan geldiğinde ise pişmanlıkları onları kurtaramadı.
Allah'ın kudreti ve merhameti ayetlerde güçlü bir şekilde vurgulanır. Peygamber, "Eğer biz yok edilsek bile, inkârcıları yakıcı azaptan kim kurtarabilir?" diyerek, sadece Allah'ın kurtuluş sağlayabileceğini hatırlatır. Allah'a iman edenler, yalnızca O’na güvenirler. Hz. İbrahim’in ateşe atıldığında Allah’a olan güveni ve Allah’ın onu ateşten koruması, bu ayetlerin verdiği mesajı somutlaştırır. Allah’a iman edenler, zorluklar karşısında daima koruma ve yardım görürler.
Ayette, suyun çekilmesi durumunda insanlara su sağlayabilecek kimsenin olmadığına dikkat çekilir. Bu, Allah’ın tabiat üzerindeki mutlak kontrolünü ve insanın bu düzene ne kadar bağımlı olduğunu gösterir.
Bugün dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan kuraklıklar, suyun ne kadar hayati bir nimet olduğunu hatırlatır. İklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarının azalması, insanların tabiatın düzenini koruma sorumluluğunu artırırken, aynı zamanda bu düzende Allah’ın rahmetini de hatırlatır.
Sonuç: Bu ayetler, Allah’ın kudretine ve vahyin gerçekliğine vurgu yaparken, inkârcıların akıbetini açık bir şekilde bildirir. Aynı zamanda tabiatın düzeni gibi insanın her gün karşılaştığı basit gerçekler üzerinden Allah’ın varlığına ve kudretine dikkat çeker. Bu ayetlerin derin mesajı, Allah’a iman etmeyenlerin durumunu ele alırken, iman edenlere sabır ve güven telkin etmesidir.Tabiatın düzeni, Allah’ın sonsuz hikmet ve kudretinin bir aynasıdır. İnsanın bu düzene dikkatle bakıp bundan ders çıkarması, hem dünyevi hem de uhrevi kurtuluş için bir anahtardır.