Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’ üzerine değerlendirme (1):
Allah adın zikr idelüm evvelâ
Vâcib oldur cümle işde her kula
Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi âsân ider Allah ana
Allah adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu
Her nefesde Allah adın di müdam
Allah adyla olur her iş tamâm
Bir kez Allah dise âşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
Her murâda irişür Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim
Ola kim rahmet kıla ol pâdişâh
Ol Kerîm u ol Rahîm u ol İlâh
Süleyman Çelebi’nin "Vesîletü’n-Necât" adlı eserinin giriş bölümü olan münâcât (Allah’a yakarış), İslami edebiyatın en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir. Üç ayların içindeyiz; Recep, Şaban ve Ramazan. Mevlid-i Şerif’i üç ayların manevi iklimine bir katkı sunmak arzusuyla değerlendirmeye çalıştık."
Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’i dini ve felsefi bir derinliğe sahiptir. Şimdi bazı hususları ele almaya çalışalım.
Tevhit: Metnin girişinde “Allah adın zikr idelüm evvelâ” ifadesiyle başlamak, İslam düşüncesindeki tevhid (Allah’ın birliği) inancının temelini yansıtır. Süleyman Çelebi, her işin Allah adıyla başlaması gerektiğini vurgular. Burada, Kur’an’daki “Besmele” (Bismillahirrahmanirrahim) anlayışı referans alınır. Peygamber Efendimizin hadis-i şerifi de bunu destekler: “Allah adı ile başlanmayan her önemli iş sonuçsuz kalır.”
Bu ifade, tüm fiillerin ve amellerin Allah’a bağlanması gerektiği fikrini pekiştirir. Felsefi açıdan bu bakış açısı, insanın sınırlı bir varlık olarak kendi iradesini Allah’ın iradesine teslim etmesi gerektiğini gösterir. Kendi çabasıyla değil, Allah’ın yardımıyla “her işin âsân” yani kolay olacağı vurgulanır.
Denge: “Allah adı olsa her işin öni / Hergiz ebter olmaya anın soni” mısrasında, sadece dünyevi işlerin değil, aynı zamanda uhrevi işlerin de Allah ile tamamlanacağı belirtilir. “Ebter” kelimesi, hem “güdük” hem de “bereketsiz” anlamına gelir. Bu ifade, insanın Allah’a yönelmeden yaptığı işlerin, hem bu dünyada hem de ahirette anlamını yitireceği mesajını taşır.
Felsefi açıdan bakıldığında, bu dizeler insanın nihai amacını (teleolojisini) Allah’a ulaşmak olarak belirler. İnsanın fiillerinin sonu ancak ilahi bir gaye ile anlam kazanır.
Zikir: “Her nefesde Allah adın di müdam / Allah adyla olur her iş tamâm” beyti tasavvufun temel ilkelerinden biri olan zikir (Allah’ı anma) kavramına işaret eder. Tasavvufta zikir, insanın nefes alıp verdiği her an Allah’ı hatırlaması ve onun varlığını hissetmesidir. Bu, insanın ruhi arınmasını sağlayan bir yöntemdir. Süleyman Çelebi burada, insanın her an Allah’ı anması gerektiğini ve bunun ruhi tamlık (kemâl) için şart olduğunu ifade eder.
Felsefi olarak, zikir kavramı insanın şuurunun Allah ile bütünleşmesi gerektiği fikrini taşır. Bu, insanın sadece bedeni bir varlık olmadığını, aynı zamanda ruhi bir boyuta sahip olduğunu ve bu boyutun ancak Allah’a yönelerek kemale erebileceğini gösterir.
Fiil: Metnin genelinde, söz ve fiilin önemi vurgulanmaktadır. “Allah adyla olur her iş tamâm” ifadesi, sadece bir niyeti değil, aynı zamanda bir pratiği de işaret eder. İnsan, Allah’ın adıyla her bir işe başlamalı ve onu aynı şekilde tamamlamalıdır. Bu, insanın hem zihini hem de fiili olarak Allah’a bağlılığını ifade eder.
Felsefi derinlik açısından bu, insanın sorumluluğunu ve niyetin önemini gündeme getirir. İslam düşüncesinde niyet, yapılan işin anlamını ve değerini belirler. Allah’ın adıyla başlamak, insanın niyetinin saf ve temiz olduğunu göstermek için bir yöntemdir.
Varlık: İşe Allah’ın adıyla başlamak, evrenin düzenini ve yaratılışını anlamaya yönelik bir ontolojik (varlıkbilim) bakış açısı sunar. Allah, hem varlığın kaynağı hem de her işin sonucunu belirleyen nihai güçtür. Bu durum, insanın varlık sebebini Allah’a bağlar ve insanın kendi varlığını anlama çabasını yönlendirir.
Kozmolojik olarak ise, her işin Allah’ın adıyla başlaması, evrendeki düzenin Allah tarafından idare edildiği fikrine dayanır. İnsan bu düzeni ancak Allah’a yönelerek ve ona tevekkül ederek anlayabilir.
Hikmet: Mevlid-i Şerif hikmet dolu hem de sade bir dille yazılmıştır. Bu, Süleyman Çelebi’nin eserinin halk tarafından anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Tasavvufi ve dini kavramlar, günlük hayatta uygulanabilir bir şekilde sunulur. Bu üslup, İslam’ın evrensel mesajını yaygınlaştırmayı amaçlar.