İran İslam Cumhuriyeti neye tekabül eder? Bizi nasıl etkiledi. İran’ın, Şialığı yayma uğraşı kimseye yabancı değil, ama Milliyetçi kesimlerde dahi etki üretebilmiş olması dikkate değerdi.
Alçakgönüllülüğü bende yeri hep ayrı olmuş Öğretmen bir ağabeyim, 2010’lu yıllardı galiba bir mesaj attı. Kafirun suresini 50 defa tekraren okumamı istemişti. İran İslam Cumhuriyeti için. Şaşırdım, arayıp konuştum. Özetle İran İslam Cumhuriyeti’nin zorda olduğunu, bu sure ile manevi destek vereceğimizi söyleyip ricada bulundu. İslamiyet'i reddeden, Allah'a şirk koşan kafirlere karşı indirildiği bilinen Kafirun Suresi Mekke döneminde nüzul olmuş.
Şair kişiliği kadar Erzurum’a, Erzurum kültürüne aşık olan, her mahalle ve sokağın yaşayan canlı bir ruhu olduğunu, Erzurumlunun onları unuttuğu kadar o sokak ve mahallelerin de Erzurumluyu unutacağını güçlü ifadelerde anlatırdı. Hayran olmamak mümkün değildi. Çok değerli öğretmenimin Türk Milliyetçiliği ise tartışma götürmezdi. 80 öncesi Ülkücü hareketin göbeğinde yer almış bir isimden söz ediyorum. “Benim Ülkücü ağabeyim, (ANAP dönemi zirvelere çıkan eski Ülkücüleri kast ederek) piramidin tepesine çıkacağına, mahallede eteğine teneke bağlayıp, arkasından deli diye eğlendiklerini yeğlerim” derdi.
Bakışı ve tanımı böyleydi.
Bu Ağabeyimin nasıl olup İran’ın propagandasına kandığını hiç öğrenemedim.
Elbette onun hatırını kıramazdım. Hiç itiraz etmedim. Karabağ’ın özgürlüğüne kavuştuğu Ermenistan- Azerbaycan savaşı sırasında İran’ın Ermenistan’a tavizsiz desteğini görünce neler düşünmüş olduğunu çok merak ettim. Ama sormadım!
Şunu eklemeliyim; İran Devrimi üzerine epey bir literatür karıştırmış gazeteci olarak o yapıya hiç sıcak bakamadım.
Geçenlerde X’te gördüğüm şu bilgi, İran’ın Şubat devriminin sorgulanmadığını, MOLLA rejiminin karanlık yüzünün konuşulmadığını gösterdi. İslam Cumhuriyeti adı, fakat Şiiliğin yaygın olduğu Azerbaycan’a karşı Hıristiyan Ermenistan’ı açıktan ve katıksız destekleyebiliyordu. Bunun için bir açıklama yapma ihtiyacı da duymuyordu.
Bilgi şöyle;
“İran İslam Devrimi Öncesi Humeyni'nin Kitaplarını İsrail Bastırmış! Humeyni'nin Sağ Kolu Ayetullah Muntazeri'nin oğlu: - 1970’lerin İran’ında Humeyni’nin kitapları yasaktı. Ghorbanifar adlı bir işadamı gizlice basıp finanse ediyordu. + İsrailli bir şirketin yöneticisiymiş! - Ne zamanmış? Hangi dönem? + İslam Devriminden önce! - Her neyse. O kişi orda para kazan ve getirip İranda harca diye düşünmüş. Manucher Ghorbanifar, basit tüccar değil, Şah dönemi istihbarat servisi SAVAK’la bağlantılı biri. Devrim öncesi Humeyni kitaplarını gizlice basıp, İran'da dağıtıyordu. Basım masraflarını ise yöneticisi olduğu İsrailli denizcilik şirketinden karşılıyordu. 1980’lerde bu kez İran-Contra skandalının kilit ismi oldu. ABD ve İsrail üzerinden İran’a gizlice silah sattı.” (Kuşçubaşı Eşref Bey @_Kuscubasi)
MOSSAD-CIA rüzgarı!
Eski bir yazımdan: “İran’da FETÖ benzeri bir yanının ülkenin çöküşü için İsrail ve MOSSAD ile işbirliği yaptığının işaretlerini 12 Haziran’daki ilk gece baskının da gördük. MOSSAD’ın İran’a yerleşmesinin 1950’li yıllara dayandığı belirtiliyor. Türkiye’deki FETÖ yapılanmasının paralelinin Mahmud Halebi isimli bir din adamı tarafından 1953 yılında atıldığı biliniyor.
Mahmud Halebi, 1953 yılında “Encümeni Hocetiye Mahdariyet” adlı sözde istişare yapısını kuruyor. Bu yapının bir de manifestosu var. “Mehdi gelmeden hiçbir otorite meşru değildir.” Bu mesaj Türkiye’de yine 50’li yıllarda temeli atılan FETÖ yapılanmasıyla paralellikler arz ediyor. İki yapıda devlete sızıyor.
Her iki yapıda İsrail ve MOSSAD, CIA-ABD ile iş tutuyor.