Önce bir hatırlayalım: Vicdan nedir? Vicdan, bireyin doğru ve yanlış, iyi ve kötü hakkında hissettiği içsel bir ses veya anlayıştır. Genellikle ahlaki değerlere, etik ilkelere ve kişisel inançlara dayalıdır. Vicdan, kişinin davranışlarını değerlendirmesine ve seçimlerini yönlendirmesine yardımcı olur. Bu duygu, bireyin toplumsal normlarla ve kendi değerleriyle olan ilişkisinin bir yansımasıdır. Vicdanın sesine kulak vermek, insanların daha etik ve sorumlu davranmalarını teşvik eder.
İnkar edilmez bir gerçek: Hükümet Türkiye’de suç örgütleriyle mücadeleyi hiç gevşetmedi; sorun cezalardaki yetersizlik. Bunun sorumlusu da yargı sistemini kontrol eden Hükümet. Millet, Ak Parti hükümetinden uzaklaşırken iki temel sıkıntıdan harket ediyor: Pahalılık, adaletsizlik.
Hükümet ‘Yeni doğan çetesi’ diye bir suç örgütünü çökertti. Çetenin içinde her türlü adam var; ortak özellikleri ‘vicdansız’ olmaları. Profesörler, hastaneler, hemşireler, hasta kabul memurlarından ambulans şoförlerine, avukatlardan bankacılara kadar bir vicdansızlar ordusu.
Savcı çok sayıda vicdansız adamın ismini ve fillerini tespit etmiş. Dinleme kayıtlarında 'o çocuğu iki gün sonra öldürün, önce ailesinden bilmem ne kadar daha para alın’ gibi ifadeler de geçiyor. Bu tür olaylar, toplumsal ve bireysel düzeyde derin bir vicdan eksikliği ve ahlaki çürümedir. Çocukların istismar edilmesi ve sağlık sisteminin bu şekilde kötüye kullanılması, yalnızca bireysel vicdanları değil, aynı zamanda toplumun yapısını da sorgulatır hale geldi. Böyle bir suç örgütünün varlığı, sistemin zayıf noktalarını, denetim eksikliklerini ve toplumsal değerlerin erozyonunu ve en önemlisi cezaların suçları caydırmadığını ortaya koymaktadır. Haliyle vicdan, adalet ve insan hakları konularında ciddi tartışmalara sebep olmakta ve güven duygusunu zedelemektedir
Ceza yasalarının etkili olabilmesi için sadece ağır cezaların varlığı yeterli değildir; aynı zamanda caydırıcılığı, uygulama etkinliği ve toplumsal güven ortamı da önemlidir. Eğer yasalar yetersiz veya uygulanamıyorsa, suç oranları artar ki ülkemizde olan budur. Suçların önlenmesi için sadece ceza yasalarının güçlendirilmesi değil, aynı zamanda eğitim, sosyal hizmetler ve toplumsal bilinçlendirme gibi önleyici tedbirlerin de alınması gerekir.
Yeni Doğan Çetesi, çok ciddi bir ahlaki çöküşü ve vicdan eksikliğini gösterir. Tıp hekimlerinin, hastanelerin, hastane personelinin görevi, insan sağlığını korumak ve tedavi etmektir; bu tür etik dışı davranışlar, mesleğin itibarını zedelemekle kalmaz, toplumun sağlık sistemine olan güvenini de sarsar. Hele bebeklerin vicdansızlığa alet edilmesi, yalnızca bireysel bir suç değil, aynı zamanda toplumun temel değerlerine yapılan bir saldırıdır. Adalet ve vicdan en büyük ortak temeldir; adalet vicdanı tatmin etmezse iki ortak temel de çöker; toplumsal enkazlaşma bunun sonucudur. AK Parti Hükümeti bu ülkede sözle değil eylemle adalet olduğunu artık göstermelidir. Aksi takdirde hakkını alamayan yüzbinlerin ahı onlara da huzur vermeyecektir.