1879 yılında Erzurum’un soğuk ve sert dağlık coğrafyasında Mehmet Ali Bey’in oğlu olarak dünyaya gelen Adil, çocuk yaşta çevresine örnek olacak bir disiplin ve irade gösteriyordu. Küçük yaşlardan itibaren gözlem yeteneği ve kararlılığıyla dikkat çeken Adil, Erzurum’un zorlu iklim koşulları ve köy yaşamının getirdiği sorumluluklar sayesinde hem bedensel hem de zihinsel olarak dayanıklı bir genç olarak yetişti. Henüz onlu yaşlarının başında köy yollarında yaptığı uzun yürüyüşler ve ailesine yardım etme çabaları, ileride onu disiplinli bir asker hâline getirecek temelleri oluşturuyordu.
13 Nisan 1895’te Topçu Harp Okulu’na kabul edilen Adil, burada yalnızca teknik bilgi değil, aynı zamanda liderlik, stratejik düşünce ve dayanışma gibi becerilerini de geliştirdi. 13 Ocak 1899’da üsteğmen rütbesiyle mezun olduğunda, Osmanlı ordusunun yükselen yıldızlarından biri olarak dikkat çekmeye başlamıştı. Mezuniyetin ardından 4’üncü Ordu emrine atanarak 23’üncü Alay 1’inci Bölükte göreve başladı ve kısa süre içinde 22’nci Alay 1’inci Seyyar Topçu Bölüğü görevine geçti. Bu birim, 1911’de yapılan teşkilat düzenlemesiyle 10’uncu Kolordu 32’nci Alay 1’inci Sahra Topçu Bölüğü adını aldı.
Adil’in askerî kariyerinde en önemli sınavlardan biri, Kafkas Cephesi’ydi. 1914’te 11’inci Kolordu 34’üncü Alay 1’inci Sahra Topçu Taburu Komutanı olarak atandığında, Altunbulak’ta gerçekleşen muharebelerde yaralanarak cephedeki cesaretini kanıtladı. Soğuk rüzgarların ve karla kaplı arazinin savaşın acımasızlığıyla birleştiği bu cephede, askerleriyle omuz omuza duran Adil, her topçu atışını hassas hesaplarla yönlendiriyordu. Savaşın gürültüsü ve top seslerinin gölgesinde, subayların stratejik kararları kadar askerlerin cesareti de hayati öneme sahipti ve Adil, bu dengeleri ustalıkla yönetiyordu. 1915’te asaleten 34’üncü Alay Komutanı olarak atanması, onun liderlik yeteneğini ve cephedeki sorumluluk bilincini pekiştirdi.
1917 ve 1918 yıllarında Şnayder Dağ Topçu Taburu ve 37’nci Tümen Kudretli Dağ Topçu Taburu Komutanlığı görevlerini üstlenen Adil, Batum’daki muharebelerde zorlu arazi koşullarına ve düşman ateşine rağmen görevini başarıyla yürüttü. Her muharebe, onun stratejik zekâsını, liderlik kabiliyetini ve askerleriyle kurduğu güçlü bağı gözler önüne seriyordu.
1919 yılında Samsun’a gelen Adil, Ekim ayında 15’inci Tümen Topçu Alay Komutanı olarak Batı Cephesi’ne sevk edildi. Sakarya Meydan Muharebesi sırasında 4’üncü Kolordu Topçu Komutan Muavini olarak görev yaptı. Bu dönemde, askerlerin yorgunluğu ve cephedeki zorluklar büyük bir sınav olmuştu; fakat Adil, liderliği ve cesaretiyle askerlerin moralini yüksek tutmayı başardı. 1921’de Millî Savunma Bakanlığı emrine çağrılarak Ankara’ya geldi ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde kritik görevler üstlendi.
Cumhuriyet döneminde Adil Albay, çeşitli kolordu ve alay komutanlıkları, silah muayene heyeti ve nakliye mütehassıslığı görevlerinde bulunarak bilgi ve deneyimini yeni nesil subayların yetişmesine aktardı. 1924’te 9’uncu Kolordu Topçu Alay Komutanlığı, 1927’de Erzincan 8’inci Kolordu Topçu Alay Komutanlığı ve 1928’de 4’üncü Kolordu Silah Muayene Heyeti Başkanlığı gibi görevlerle askerî kariyerini zirveye taşıdı. Son olarak 1’inci Kolordu 16’ncı Tümen 25’inci Topçu Alay Komutanlığı görevinde bulunarak 19 Nisan 1931’de emekli oldu.
Adil Albay’ın askerî başarıları ve fedakârlığı, aldığı nişan ve madalyalarla da ödüllendirildi: 1907 Harp Madalyası, 1915 Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası, 1918 Kılıçlı Dördüncü Dereceden Mecidî Nişanı ve 1926’da TBMM tarafından verilen İstiklal Madalyası, onun cesaretini ve adanmışlığını simgeliyordu.
Adil Albay, Erzurum’un sert dağlarından çıkıp Osmanlı ve Cumhuriyet ordularının çeşitli cephelerinde görev yapmış, disiplinli, cesur ve kararlı bir komutandı. Onun hikâyesi, savaşın acı gerçekleri ve zorlu yaşam koşullarıyla şekillenen bir liderin portresi; Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin ve modern Türk ordusunun inşasının canlı bir tanıklığıdır. Cephedeki her karar, askerleriyle kurduğu bağ ve stratejik öngörüsü, onu unutulmaz bir kahraman hâline getirdi.