Bir zamanlar sevginin, özlemin ve dostluğun en güzel ifadesiydi kaset doldurmak. O dönemlerde müzik sadece dinlenen bir şey değil, aynı zamanda duyguların en özel taşıyıcısıydı. Sevdiğinize, dostunuza ya da uzaktaki bir yakınınıza bir kaset doldurmak, adeta mektup yazmak gibi bir anlam taşırdı.
Kaset doldururken yirmiye yakın parça belirlenirdi. Bu seçim, kaseti dolduran kişinin ruh hâline göre değişirdi. Sevda çekenin şarkıları farklı olurdu, gurbete düşenin listesi ayrı, askerde olanın bambaşka… Hepsi samimiyetin ve duygusallığın bir numunesiydi. Erzurum’da bu işle özel olarak ilgilenen yerler vardı. Önceden liste verilir, ona göre sıra alınırdı. Bazen de iş yeri sahibinin hazırladığı listeye uyulurdu. Özellikle askerlerin en uğrak yeri Çaykara İşhanı ve Dadaş Sineması’nın bulunduğu bölgelerdi. Buradaki kasetçiler, askerdeki gençlerin hasretini bir nebze dindiren kayıtları büyük bir titizlikle hazırlarlardı.
O dönemin kaset listeleri belli başlı isimler olmadan düşünülemezdi. Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses… Bu dört isim, her kasetçide en çok talep edilen sanatçılar arasındaydı. Damardan şarkılar her daim liste başı olurdu. Acıyı, özlemi, gurbeti en iyi anlatan parçalar büyük bir özenle seçilirdi. Her evde mutlaka en az bir tane doldurtturulmuş kaset bulunurdu. O kasetler, bazen bir arabada, bazen bir teybin içinde, bazen de bir yastık altına saklanmış şekilde yıllarca saklanırdı.
Kasetin başına mutlaka özel bir giriş eklenirdi. O giriş bazen birkaç cümlelik sıcak bir selam, bazen içten bir itiraf, bazen de asker ocağında hasret çeken bir gencin ailesine gönderdiği birkaç söz olurdu. Kaset doldurmak sadece bir müzik listesi oluşturmak değildi; içinde büyük bir emek, sevgi ve duygu barındıran bir ritüeldi.
Ancak zaman, tıpkı pek çok güzel alışkanlık gibi kaset kültürünü de elimizden aldı. Kasetçalarlar yerini CD’lere, CD’ler de hızla dijital platformlara bıraktı. Bugün birkaç dokunuşla milyonlarca şarkıya ulaşabiliyoruz ama belki de o eski kasetlerin taşıdığı emeği, samimiyeti ve anlamı bulamıyoruz.
Kasetleri kalemle geri sarma telaşını, bantları düzgün oynatmak için yapılan küçük müdahaleleri, kasetçalarların mekanik sesini hatırlayanlar için bu nostalji hâlâ sıcaklığını koruyor. Belki de kaset doldurmanın en güzel yanı, bir şeyleri zahmetle yapmanın, içine emek koymanın verdiği o içtenlikti.
Bugün artık kaset dönemi sona ermiş olabilir ama o dönemin bıraktığı hatıralar ve anılar hâlâ kulaklarımızda çınlıyor. Çünkü müzik değişse de, müziğe yüklenen anlam hiç değişmez.