Yine bir torba, yine bir yasa…Meclis raflarında “Torba Yasa” etiketiyle bir metin daha yerini aldı. 2025 yılını uğurlamaya az bir zaman kalmışken alışkanlık haline gelen bu yöntemle yine yeniden yüz yüze geldik.Vergi, sosyal güvenlik, noter, emeklilik, hepsi bir arada… Kısacası “her derde deva” bir torba!Ama bir hukukçunun gözüyle bakınca, bu torba biraz ağır geliyor. Anayasamız aslında açık. Yasalar belirli bir konuyu düzenler, vatandaş hangi kanunun neyi değiştirdiğini kolayca anlayabilmelidir. Oysa torba yasalar da durum tam tersine işler. Vergiyle başlar, sosyalgüvenlikle devam eder, noter harcıyla biter. Hani halk arasında “her telden çalan” derler ya; işte tam o hesap. Yılın son torba yasa teklifi, pek çok düzenlemeyi bir araya getirdi. Kira gelirinden alınacak vergilerden tutun da, araç devir işlemlerinde noter harcına, sosyal güvenlik prim oranlarına kadar her şey aynı torbaya sığdırılmış.Ama bir hukukçu olarak soruyorum: “Bir torbaya bu kadar konu sığarsa, hukuk devleti nereye sığar?” Dikkat çeken ilk değişiklik, konut kira gelirlerindeki istisnanın daraltılması.Artık sadece emekli, dul, yetim ve malul aylığı alanlar bu muafiyetten yararlanabilecek. Diğer vatandaşlar için kapı kapandı. Devlet diyor ki, “vergi adaletini sağlıyorum.”Ama vatandaş diyor ki, “aynı geliri elde ediyorum, neden ben muaf değilim?” Hukukun eşitlik ilkesi tam da bu noktada devreye girer. Ama bu düzenleme, eşitlik terazisinde biraz eğilmiş gibi duruyor. Üstelik hedeflenen vergi artışı yaklaşık 22 milyar TL… Gelir elde edilir ama güven kaybedilirse, hukuk terazisi şaşar. Bir başka sürpriz: Araç satışlarında noter harcı. Satış bedeli üzerinden binde 2 oranında harç alınacak, asgari 1000 TL. Evet, kayıt dışıyla mücadele gerekçesi kulağa hoş geliyor ama vatandaşın kulağında çınlayan ses başka: “Her işlemde bir vergi daha!” Sosyal güvenlikte işveren ve sigortalı için prim oranları artıyor Bu düzenlemelerin sosyal politika yönü var elbette; emeklilik sistemini dengelemek gerekiyor. Ancak küçük işletmeler, zaten yüksek maliyetlerle boğuşan esnaf, bu artışın altında nasıl nefes alacak? Hukukta bir ilke vardır: “Ölçülülük!” Yani amaç ne kadar haklı olursa olsun, araç orantısızsa adalet zedelenir. Bu prim artışları, tam da o çizgide duruyor. Torba yasalar, aslında tartışmayı, müzakereyi, kamuoyu katılımını ortadan kaldırıyor. Bir bakmışsınız sabah başka bir vergi dilimiyle, akşam başka bir istisnayla uyanmışsınız. Vatandaş “ne zaman yürürlüğe girdi, beni ne etkiliyor” diye sorarken, hukuk güvenliği yavaş yavaş sorguya açık hale gelir.İtiraf edelim, torba yasanın bazı “tatlı” yanları da var. Emekli maaşlarında iyileştirme öngörülüyor, bazı sosyal yardımlar genişletiliyor. Ama bu tatlılığın altına “tuzlu” düzenlemeler de var: harç, vergi, prim… Yani devletin eli bir yandan uzatırken, öteki el aynı anda cüzdana uzanıyor. Devletin finansman ihtiyacını, mali disiplini, kayıt dışılıkla mücadelesini elbette anlıyorum. Ve sonuna kadar destekliyorum. Bu noktada her zaman devletimin yanındayım. Herkes de olmalı. Ancak konu Hz. Ömer adaleti olacaksa bir durmalı, bir düşünmeli. Her yasanın özü, toplumsal uzlaşmadır. Bir kanun metni, vatandaşın anlayabileceği kadar sade; yargıcın uygulayabileceği kadar net; hukukçunun savunabileceği kadar adil olmalıdır. Torba yasa yöntemi, tüm bunları bir torbaya sıkıştırıyor. Hukuksa torbaya sığmaz. Çünkü hukuk, torbanın değil, terazinin işidir. Torba yasaların en büyük yapısal sorunu, aslında demokrasinin ruhunu zedelemesidir. Bir kanun teklifi, Meclis komisyonlarında tek tek, ilgili tüm tarafların yani uzmanların, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla, madde madde tartışılmalıdır. Vergi kanunu vergi komisyonunda, sosyal güvenlik maddesi sosyal komisyonda görüşülmelidir.Oysa torba yasa, her şeyi tek bir pakette sunarak bu kapsamlı ve derinlemesine tartışma imkanını ortadan kaldırır. Her bir vatandaşı temsil eden milletvekili, yüzlerce farklı konuyu içeren bir metne ya "evet" der ya da "hayır". Bu durum, yasa yapım sürecini bir pazarlık mekanizmasına dönüştürür, rasyonel bir kamu politikası oluşturma sürecinden uzaklaştırır.
Sonuç olarak, yasa, toplumsal bir sözleşmedir. Sade, anlaşılır ve adil olmalıdır. Çünkü halkın adalete olan inancı, ancak hukukun torbaya değil, teraziye sığdırıldığı yerde yeşerir. Bu ağır torbanın Meclis raflarında tartılırken, sadece mali disiplinin değil, hukuk devletinin temel ilkelerinin de göz önünde bulundurulmasını umut ediyoruz.
Aksi takdirde, bu torbanın içindeki sürprizler, hepimiz için!
Çok doğru sayın yazar adaletli bir torba değil ve tüm bunlar biranda sunulup kabul edilmesi ülkede demokrasinin de olmadığını deli dumrul gibi davranıldığını göstermektedir. Herşeyi torbaya doldurmak biraz ciddiyetten uzak ve vatandaşı vergi vermemeye de itecektir.