Erzurum’un taşları soğuktur ama içine sinmiş hatıraları sıcaktır. Her taşın bir hikâyesi, her duvarın bir sesi vardır. Çifte Minareli Medrese’nin gölgesinde, Ulu Cami’nin kubbesinde, Nene Hatun’un aziz hatırasında bu sesi duymak mümkündür. Şehir, sadece karıyla, ayazıyla değil; diliyle, edebiyatıyla ve ruhuyla ayakta durur. İşte 27 Ağustos 2025 Çarşamba günü Erzurum, bu ruhu yeniden hissetti.
O gün, Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından tahsis edilen tarihi bir taş bina, yeni adıyla “Dil ve Edebiyat Konağı”, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi’nin yuvası oldu. Konağın kapıları, yalnızca bir mekâna değil; kültüre, hatıraya ve geleceğe açıldı.
Açılış mehter takımının gür sedalarıyla başladı. O davul ve zurnanın tok sesleri, Palandöken’in eteklerinde yankılandı. Mehterin marşları, sanki yüz yıl öncesinden, dadaşların Erzurum Kalesi’nden yükselen nidalarıyla buluştu.
Konağın açılış törenine çok sayıda davetli katıldı. İl bürokrasisi, siyasi parti temsilcileri, akademisyenler, öğretmenler, sivil toplum kuruluşları ve şehir hayatında izi olan pek çok kıymetli isim, Erzurum’un bu yeni kültür yuvasına şahitlik etmek için oradaydı.
Programın açılış konuşmasını Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş yaptı. Ertaş, dilin milletin hafızası olduğunu vurgulayarak, “Bizler, dilimizi koruduğumuz ölçüde var oluruz. Türkçemiz, bu milletin kalbidir. Erzurum, daima bu kalbin güçlü attığı şehirlerden biri olmuştur” dedi.
Konuşmalar sırasıyla devam etti. Yakutiye Kaymakamı, Erzurum’un tarih boyunca ilim ve irfanın merkezi olduğunu hatırlattı. Palandöken Kaymakamı, konağın gençler ve edebiyat meraklıları için bir buluşma noktası olacağını vurguladı.
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, şehrin kültürel yatırımlarına değinerek, “Taş binalar yapabilirsiniz, ama asıl mesele o taşların içine ruh koyabilmektir. İşte bu bina, Erzurum’un ruhunu geleceğe taşıyacak” dedi.
Erzurum Milletvekili Mehmet Emin Öz, edebiyatın birleştirici yönüne dikkat çekti: “Edebiyat, sadece kütüphanelerde değil, gönüllerde ışık yakmalıdır. Bu konak, Erzurum’un gönlünde bir kültür meşalesi olacaktır.”
Törenin onur konuğu, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem’di. Erdem, Türkçenin tarih boyunca milletin varlığını ayakta tutan en büyük değer olduğunu vurgulayarak, “Her nesil, dili bir emanet gibi taşır. Bu emaneti korumayan, kendi geleceğini koruyamaz” dedi.
Konuşmaların ardından kurdele kesildi, kapılar açıldı. O an, yalnızca bir bina değil; Erzurum’un hafızası da açıldı. Artık bu taş duvarlarda şiirler okunacak, hatıralar anlatılacak, gençler kelimelerin kıymetini öğrenecek.
“Dil ve Edebiyat Konağı”, Erzurum’a şunu fısıldıyor: Diline sahip çıkan şehirler, geleceğine de sahip çıkar. Dadaşlık ruhu da tam burada kendini gösteriyor; mertliğin, vefanın, hatıranın yanında dili ve edebiyatı da koruyarak.
Erzurum, Palandöken’in beyazlığı gibi tertemiz bir dil sevdasıyla, Çifte Minareli Medrese gibi köklü bir irfan geleneğiyle ve Nene Hatun’un cesaretiyle bugün hâlâ ayakta. İşte bu konak da o ayakta duruşun yeni bir nişanesi oldu.
Ve Erzurum’un yetiştirdiği büyük şair Nef’î’nin asırlardan beri yankılanan sesi, bu açılışın manasını adeta özetliyordu:
" Dünya benimdir diyene bir kez bak, Erzurum'a taşında bir hikmet, sözünde bile Kudret vardır."