Üniversite yılları, insanın hayatında sadece akademik bilgiyle değil, karakterle, ilhamla ve iz bırakan insanlarla şekillenir. Bazı hocalar vardır ki ders bitince unutulur; bazıları ise yıllar geçse de zihinlerde yerini korur. Hatta sadece zihinlerde değil, kalplerde de… Bizim için o isimlerden biri Sakıp Selçuk Günay’dı. Erzurum’un soğuk sabahlarında, Atatürk Üniversitesi'nin Tarih Bölümünde bir ders saatinde tanıştığımız bu zarif insan, biz öğrencilerine yalnızca İslam Tarihi anlatmadı; aynı zamanda vakarla yürüyen bir akademisyenin, tevazu ile harmanlanmış hayat dersi oldu.
Sakıp Selçuk Günay hocamız, tıpkı bir tonton dede gibiydi. İlk bakışta sessiz, hatta mesafeli gelebilirdi. Ancak onu tanıdıkça, içindeki zarafeti, titizliği ve ilmi birikimi görmemek mümkün değildi. Dersi her zaman öğretmen masasından anlatırdı; yerinden kalkmadan, düzen bozmadan, tek nefeste… Konuları böle böle değil, bir bütünlük içinde, bir nehir gibi akıtarak işlerdi. Onun dersi, kesintiye uğrayan bir bilgi aktarımı değil, hikmet dolu bir zaman dilimiydi.
Kitaplarla kurduğu ilişki ise hayranlık uyandıracak cinstendi. Yalnızca okuyan değil, okuduklarını yazıya döken, yıllar boyunca not tutan, fikir geliştiren, hep düşünen bir adamdı. Araştırmacı kişiliği, mesleğine duyduğu saygıyla birleşince dersleri bizim için bir bilgi şölenine dönüşürdü. İnşirah Sahafı, Kitapsarayı, Üniversite Kitabevi… Erzurum’un ne kadar kıymetli kitapçısı varsa hepsinin müdavimiydi. İlginçtir, yıllar boyunca biriktirdiği yüzlerce kitabı bağışladıktan sonra, sıfırdan yeniden kütüphane kurmaya başladı. Kitaba doymayan bir ruhun, ilme duyduğu sadakatin en güzel göstergesiydi bu.
Birçok arkadaşım gibi ben de hocamızın adının başında “Sakıp” olduğunu sonradan öğrendim. O bizim için hep “Selçuk Hoca”ydı. Ama bu ilk ismi, onun karakterine sanki biraz daha derinlik kazandırıyordu. Ders esnasında konuşmayı pek sevmezdi; dikkatin dağılmasından hoşlanmazdı. Ama ders bitince bir “Nasılsınız evladım?” diye başlar, ardından içten bir sohbetle gönül köprüsü kurardı. Cömert bir insandı; sınavları zorlayıcıydı belki ama not verirken hakkaniyetli ve anlayışlıydı.
Bugün artık emekliliğin tadını çıkarıyor Selçuk Hocamız. Ama onun bilgeliği, kitaplarla kurduğu dostluğu ve öğrencilerine verdiği kıymet hâlâ bizimle. Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden bir Sakıp Selçuk Günay geçti. Ardında sadece ders notları değil, gönüllerde derin izler bıraktı.
O, öğretmen masasında geçen bir hayatın, sessiz ama anlamlı bir kahramanıydı.