Hayatın hızlı temposunda çoğu zaman gözümüzden kaçan küçük ama önemli sorular vardır. Belki de en anlamlısı şudur:
“Seni yordum mu?”
Geçen gün bir arkadaşım, uzun süredir birlikte yaşadığı annesine dönüp şöyle demiş:
“Anne, sana yük oldum mu?”
Anne gözlerinin dolduğunu gizleyememiş, “Yük mü olur evladım, sen benim nefesimsin,” demiş. Ama o anda fark ettim ki, insanın en yakınlarına bu soruyu sorabilmesi büyük bir olgunluk gerektiriyor. Çünkü çoğu zaman farkında olmadan birbirimizi yoruyoruz.
İşlerin telaşıyla eve dönüyor, yorgunluğumuzu ailemize taşıyoruz. Çocuğumuzun oyun isteğini, eşimizin sessizliğini, anne-babamızın beklentilerini göremiyoruz. Dost sohbetleri bile bazen bir yarışa dönüşüyor: Kim daha yoğun, kim daha yorgun, kim daha dertli…
Oysa durup bu basit soruyu sormak gerekir:
“Seni yordum mu?”
Cevap “evet” ise, o noktada biraz geri çekilmek, nefes almak ve sevdiklerimize nefes aldırmak gerekir. Sevgi, sadece sürekli yakınlıkla değil; bazen bırakılan mesafeyle de güçlenir.
Cahit Zarifoğlu’nun sözleri tam da bunu anlatır:
> “İnsan koşarak gittiği yerlerden çekilir, heyecanla aradıklarından uzaklaşır, çok sevmesine rağmen mesafelenir. Zordur yüklediğin anlamın altında kalmak.”
Bazen çok sevmek bile yorabilir. İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz (sav) buyurur:
> “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Buhârî, İlim 12)
Kur’an-ı Kerim’de de ilişkilerde ölçüye dikkat çekilir:
> “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” (Lokman, 31/19)
Mevlânâ da aynı hakikati şöyle dile getirir:
> “Fazla yakınlık saygıyı, fazla uzaklık sevgiyi azaltır. İkisinin de ortasını bul.”
Yunus Emre ise seslenir:
> “Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.”
Belki de çağımızda en büyük erdem biraz yavaşlamaktır. Varlığımızı gölgeye değil, serinliğe dönüştürmek… Çünkü yormayan ilişkiler uzun ömürlüdür.
Ve nefes aldıran sevgiler kalıcıdır.
Ve unutmayalım ki, bir ilişkiyi yaşatan küçük ama anlamlı cümlelerdir. Bir gülümseme, bir teşekkür, ve işte o en değerli soru:
“Seni yordum mu?”