1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, Ortadoğu'nun kaderini kökten değiştiren bir sürecin başlangıcı oldu. Osmanlı Devleti'nin bu savaşın ardından bölgeden çekilmesiyle Suriye ve Lübnan'da siyasi buhranlar derinleşti. Özellikle Fransa’nın mandacı yönetimi, bölgenin istikrara kavuşması bir yana, krizlerin sürekli hale gelmesine neden oldu. Bugün Suriye’nin tarihine baktığımızda, 1936, 1946, 1961, 1972, 2011 ve 2024 yılları dönüm noktaları olarak karşımıza çıkıyor. Ancak 2024 yılı, farklı bir anlam taşıyor. Zira Suriye, tarihinde ilk defa kansız ve büyük krizler olmaksızın yeni bir döneme girdi. Bu sürecin en önemli mimarlarından biri ise Türkiye oldu.
Türkiye'nin "Ensarlık" Rolü
Suriye krizinin 2011 yılında başlamasıyla Türkiye, başından itibaren aktif bir şekilde sürecin içinde yer aldı. Milyonlarca Suriyeli muhacire kapılarını açarak "Ensar" olma görevini üstlenen Türkiye, hem insani yardım hem de siyasi duruş açısından dünya kamuoyunda takdir topladı. Türkiye’nin bu süreçte benimsediği ilke netti: "Suriye, Suriye halkınındır."
Bu ilke, iki ülke halkının yüzyıllara dayanan tarih, kültür ve inanç birliğine dayanıyordu. Türkiye, 1 Mart tezkeresiyle Irak’ta yaşananların benzerinin Suriye’de gerçekleşmesine izin vermedi. Bu stratejik duruş, Türkiye’nin bölgesel liderlik vizyonunun bir yansımasıydı.
2024: Tarih Yazılan Yıl
Suriye’de yeni bir dönemin başladığı 2024 yılı, Türkiye’nin diplomatik ve askeri çabalarının bir sonucudur. Son bir ayda atılan adımlara baktığımızda, Türkiye’nin süreci ne denli titizlikle yönettiğini daha iyi anlayabiliyoruz:
1. Şam’da Diplomasi: Türkiye, Suriye’deki dönüşümün ilk adımı olarak hemen Şam’a maslahatgüzar ataması yaptı. Bu hızlı refleks, Türkiye’nin sürece aktif olarak yön verme kararlılığını gözler önüne serdi.
2. Elçilik Açılışı: Şam’daki Türk Büyükelçiliği’nin yeniden açılması ve bayrağımızın göndere çekilmesi, Türkiye’nin Suriye ile normalleşmeye verdiği önemi ortaya koydu. Bu, sadece diplomatik bir adım değil, aynı zamanda iki ülke arasında yeni bir sayfa açıldığına dair güçlü bir mesajdır.
3. Emevi Camii Ziyareti: MİT Müsteşarı İbrahim Kalın’ın Şam ziyareti ve Emevi Camii’nde kıldığı namaz, bölgedeki tarihi ve kültürel bağların yeniden güçlendiğini simgeleyen bir adımdır.
4. ABD ile Temaslar: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşme, Türkiye’nin Suriye krizinde küresel dengeleri nasıl etkilediğini göstermektedir.
5. Teröre Karşı Operasyonlar: Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda terör unsurlarına karşı başlattığı operasyonlar, bölgeyi istikrara kavuşturma kararlılığının en somut göstergesidir.
6. Diplomatik Hamleler: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Şam ziyareti ve Suriye geçici başbakanı Ahmet Eş Şara ile kurulan temaslar, Suriye’nin geleceği için kritik öneme sahiptir.
7. Uluslararası Zirveler: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya liderleriyle gerçekleştirdiği diplomatik temaslar ve D-8 Zirvesi’nde Mısır’dan verilen mesajlar, Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel bir aktör olarak ne kadar etkin olduğunu ortaya koymaktadır.
Suriye’nin Geleceği İçin Türkiye’nin Vizyonu
Türkiye, Suriye’nin geleceğinde önemli bir aktör olmayı sürdürmektedir. Ensar-muhacir dayanışmasıyla başlayan süreç, bugün Suriye halkının kaderini kendi ellerine almasını destekleyen bir stratejiye dönüşmüştür. Esad rejiminin zulmü karşısında dik duran Türkiye, bölgedeki diğer aktörlerden farklı olarak insani ve ahlaki bir duruş sergilemiştir.
2024 yılında başlayan bu kansız dönüşüm, Türkiye’nin diplomasi ve liderlik vizyonunun bir sonucudur. Bölgedeki değişimin münferit olaylar dışında sorunsuz gerçekleşmesi, Türkiye’nin sürece kattığı katkının en somut göstergesidir.
Bu tarihsel süreç, sadece Türkiye-Suriye ilişkileri açısından değil, tüm Ortadoğu için bir dönüm noktasıdır. Türkiye, "Suriye, Suriye halkınındır" ilkesiyle hareket ederek, bölgede barışın ve istikrarın teminatı olmuştur.
Sonuç olarak, Suriye’de yaşanan bu değişim, Türkiye’nin kararlı, sabırlı ve vizyoner politikalarının bir ürünüdür. 2024 yılı, Ortadoğu’da barış ve işbirliği için yeni bir dönemin başlangıcı olarak tarihe geçecektir.