Bugün bir eğitim yılının yarısına geldiğimiz gün; karne günü… Eylül ayından bu yana yorulmuş, emek vermiş öğrencilerimiz ve onların her anında yanında olan öğretmenlerimiz için tatil kapılarını aralıyor. On beş günlük bu mola, hem dinlenmek hem de yeni döneme hazırlanmak için bir fırsat. Ancak karne günlerinin eskiye nazaran daha farklı bir anlam taşıdığını fark etmemek elde değil.
Bizim dönemimizde karne almak bambaşka bir heyecandı. E-okul gibi her notu anlık öğrenebileceğimiz bir sistem yoktu. Sözlü notlarımızı ya da dönem başarılarımızı yalnızca karne gününde öğrenirdik. Bu belirsizlik, tatlı bir merakla birlikte küçük bir endişeyi de beraberinde getirirdi. Ya düşük not almışsak? Ya sınıfın o köşesinde asılan takdir belgelerinde ismimiz yoksa? İşte bu sorularla dolup taşan günler, karne günü gelip çattığında yerini ya sevinç çığlıklarına ya da gözyaşlarına bırakırdı.
Türkçe gibi kritik derslerden beklenenden düşük bir not almak, tüm belgeleri hayal kırıklığına dönüştürebilirdi. O günlerde kurşun kalemle yazılmış sözlü notlarının değeri paha biçilemezdi. Bir de tükenmez kalemle yazıldıysa, işte o zaman o not kesinleşmiş demekti. Öğretmenlerimizin ceplerinden çıkardıkları not defterleriyle göz göze geldiğimiz anlarda içimizi bir heyecan sarar, yüreğimiz ağzımıza gelirdi. O defterden adımızı duymak ya sevincin kapısını açardı ya da kalbimize bir sızı bırakırdı.
Bazen de çocuk aklıyla çareler üretirdik. Kimi arkadaşlarımız karneleri üzerinde oynama yapmaya çalışır, ama gerçek çok geçmeden ortaya çıkardı. Karne günü herkes için bir dönüm noktasıydı: Mutluluğu paylaşanlarla üzüntüsünü saklamaya çalışanların iç içe geçtiği duygusal bir harmoni…
Peki ya şimdi? Teknolojinin hayatımıza kazandırdığı kolaylıklar, bu tatlı heyecanı alıp götürdü mü dersiniz? E-okul sisteminden notlarını gören birçok öğrenci, artık karneye gelmeye bile gerek duymuyor. Bu duygu eksikliği sadece bir "not öğrenme" meselesi değil, aynı zamanda bir dönemin duygusal yoğunluğunu kaybetmek anlamına geliyor.
Elbette teknolojiye karşı değiliz, aksine sunduğu kolaylıkların farkındayız. Ancak bazı yenilikler, beraberinde eskiyi de götürüyor. Oysa duygularımızı şekillendiren bu eski alışkanlıklar, çocukluk ve gençlik yıllarımızın en özel anılarını oluşturuyordu.
Bugün çocuklarımız karne heyecanını belki bizim gibi yaşamıyor, ama her dönemin kendine has güzellikleri var. Şimdi bize düşen, onların bu yeni dünyasına ışık tutmak, emeklerini takdir etmek ve geleceğe umutla bakmalarına rehberlik etmek.
Tüm öğrencilere ve öğretmenlere gönüllerince bir tatil dilerim. Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de umutla ve heyecanla dolu nice karne günleri yaşanması dileğiyle…