Namazgâhlar, cami veya mescitlerin bulunmadığı yerlerde, yolcuların ve bölge halkının ibadetlerini yerine getirebilmeleri için inşa edilen açık hava mescitleridir. Genellikle yol kenarlarında, mesire alanlarında, pazar yerlerinde ya da askeri geçiş güzergâhlarında bulunurlar. Osmanlı Devleti döneminde, özellikle uzun yola çıkan askerler ve seyyahlar için birer mola noktası olmuştur. Buralarda insanlar dinlenir, ibadet eder ve yolculuklarına huzur içinde devam ederlerdi. Köşk Mahallesi’nde bulunan ve Mehmet Emin Rauf Paşa’nın 19. yüzyılda inşa ettirdiği namazgâh da işte böyle bir mekândı.
Mehmet Emin Rauf Paşa, Osmanlı’nın önemli devlet adamlarından biri olup, görev yaptığı yerlerde hayır işleriyle tanınmıştır. Anadolu’nun farklı bölgelerinde yaptırdığı hayır eserleriyle halkın ihtiyaçlarını gözetmiş, yolculara ve askerlere ibadet edebilmeleri için namazgâhlar kazandırmıştır. Köşk Mahallesi'ndeki bu namazgâh da onun hayırseverliğinin ve Osmanlı’nın ibadete verdiği önemin bir göstergesidir.
Bir zamanlar bu namazgâhın yanında bir de çeşme bulunurdu. Yolculuğa çıkan askerler, köylüler ve seyyahlar burada abdest alır, serinler ve su ihtiyaçlarını giderirdi. Çeşmenin üzerinde, o dönemin ruhunu yansıtan bir kitabe vardı. Muhtemelen dualarla ve hayır sahibinin ismiyle süslenmiş bu kitabe, Osmanlı taş işçiliğinin zarif örneklerinden biriydi. Ancak zaman, ne çeşmeye ne de kitabeye merhamet etti. Bugün çeşmeden geriye sadece anılar ve birkaç eski anlatı kaldı.
Halk arasında uzun yıllar boyunca buranın bir mezar olduğu söylentisi dolaştı. Namazgâhın yapısı, mezar taşlarını andıran taş bloklarla çevrili olduğu için bazı insanlar burayı bir türbe veya eski bir kabir sanmıştı. Oysa burası, yıllarca askerlerin, yolcuların ve mahalle halkının ibadet ettiği, dua ettiği kutsal bir mekândı. Birçok insan burada secdeye varmış, huzur bulmuştu.
Günümüzde namazgâhın önünden her gün yüzlerce insan geçse de çoğu, bu yapının tarihini bilmez. Artık burada kılıç şakırtıları değil, arabaların motor sesleri yankılanıyor. Allahu Ekber nidaları, şehrin koşuşturmacasında kaybolmuş durumda. Mermer levhası zamanla yıpranmış, üzerindeki yazılar silinmiş. Belki bir gün tamamen yok olacak, belki de bir el uzanıp bu tarihi eseri koruyacak.
Ne kadar daha ayakta kalır bilinmez; ancak Mehmet Emin Rauf Paşa’nın emaneti olan bu namazgâh, geçmişin ruhunu bugüne taşıyan bir zaman tanığı olarak varlığını sürdürüyor. Buraya her bakıldığında, Osmanlı'nın vakıf geleneği, yolcuların duası ve zamanın sükûneti hissediliyor. Geçmişin izlerini takip etmek isteyenler için Köşk Mahallesi Namazgâhı, hâlâ anlatacak çok hikâyesi olan bir abide olarak duruyor.