Röportaj: Ayşe Nur BAYRAM / ERZURUM
İmkânsızlıklarla kuşatılmış uzak dağ köylerinden çıkıp, Dünyada ve Avrupa da madalyalar kazanan bir başarı öyküsünün kahramanı olarak karşılıyoruz Milli sporcumuz Tubay ERDAL’ı
Aslında o çok yabancısı olduğumuz bir isim değil bizler onu “ Kara lastik’le şampiyon olan küçük kara kız olarak” tanımıştık. Önceki yıllarda da başarılarıyla sıklıkla haberlere konu olan genç sporcumuz son olarak Hollanda’da yapılan Avrupa Atletizm Şampiyonasında takım halinde kazanılan yarı maraton Avrupa üçüncülüğü başarısının en önemli isimlerinden biri oldu.
Son madalyasını tüm Erzurum halkına armağan ettiğini söyleyen Tubay’la geçmişi, başarıları, hedefleri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Azmi, çalışma disiplini ve kararlığıyla sonraki yıllar dada adını sıkça duyuracağına inandığımız Milli sporcumuza bu içten röportaj için teşekkür eder, spor hayatı boyunca başarılar dileriz.
Önce seni tanıyalım Tubay isminin anlamı nedir ve Tubay Erdal kimdir?
( Gülüyor) Aslında Tuba olacakmış ama Karayazı’daki bir nüfus memurunun azizliğiyle Tubay olarak kaydedilmiş kimliğe sonrasında hem nüfus memurunun hatırı kırılmasın hem de yeniden bir sürü işlemle uğraşmamak için öyle olaraktan kalmış. 21 yaşındayım. Erzurum’un Karayazı ilçesinde dünyaya geldim ve hala ailem orada yaşıyor. Atatürk Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği 3’üncü sınıf öğrencisiyim.
Kaç kardeşsiniz, onlarında spora ilgisi var mı?
Sekiz kardeşiz. Ben evin yedinci çocuğuyum. Evde benden başka spor ile ilgilenen yok.
Bu yeteneğini nasıl fark ettin?
İlkokulda arkadaşlarımızla kendi aramızda oyunlar oynarken koşmalı oyunlarda ben daha hızlıydım. Arkadaşlarım bu yeteneğimi fark ettiler, beni desteklediler, öğretmenlerime bildirdiler.
Spora ne zaman başladın?
Spora 2006 yılında başladım. İlçede bir proje yarışı olmuştu. 2006 - 2007 yılında sosyal sorumluluk projesi kapsamında antrenörlerim Yavuz Bayram ve Orhan Güngör tarafından keşfedilip Erzurum’a getirilen kız sporculardan biriydim. Daha sonra Erzurum’da yapılan bir il yarışmasına girdim. Okullarda birinci oldum. Sonrasında Türkiye Şampiyonası’na katıldım okullar arası Türkiye üçüncüsü oldum. Milli Takım’a 2010 yılında girdim ve Türkiye şampiyonu oldum.
Spora ilk başladığında hislerin nasıldı?
İl başladığımda korkularım vardı, yarışmalarda aşırı heyecanlanıp koşamayacağımı düşünürdüm. Aradan geçen bunca yılın ardından artık bir maraton koşucusuyum. Avrupa şampiyonasında Amsterdam’da yarı maraton koştum. Orda kendime ait en iyi dereceyi yaptım. Artık yarışmalar benim için spora ilk başladığım dönemlerde hissettiğimden çok daha farklı bir heyecan taşıyor. Hep daha iyi ve mükemmelini yapma arzusunun hırsı ve heyecanı var artık. Bu yıl Prag’da ilk maraton yarışmamı koştum. İlk maraton denemem olmasına rağmen Olimpiyat barajını beş dakika farkla kaçırdım. Bir maraton koşucusu için küçük sayılabilecek bir yaşta olduğum için bu yarışma bana tecrübe oldu. Bazen arkama bakınca şaşırıyorum diyebilirim. Yarışmalar için köyden Erzurum’a ilk geldiğim zamanlar şehirli çocuklar beni geçecek diye çok kokardım. Ama ben onları geçip birinci olunca artık onlar benden korkuyorlardı. Bu güzel bir duyguydu. İlk başta çekincelerim ve korkularım vardı tabi. Şimdi kendime güveniyorum. Eskiden il ya da okul birinciliği hedefleri kurarken, şimdi hedefim Dünya şampiyonaları ve Olimpiyat oyunları oldu.
İlerideki hedefin nedir?
Şimdi en önemli hedefim 2020 yılında Tokyo’da yapılacak olan Olimpiyat oyunlarında maraton branşında ülkemi temsil etmek ve madalya için yarışmak. En büyük hayalim bu ve bu hayal olarak kalmayacak. Başaracağıma inanıyorum.
Ailen ya da çevren seni destekledi mi?
İlk başladığımda kimse istemiyordu, kız çocuğuyum diye. Birde köydeyim tabi. Hatta Erzurum’da yatılı öğrenci olarak ortaokula kayıt yaptırmak istediğimde ailemden kimse bunu istemedi. Daha sonra baktılar ki antrenörlerim güven verici insanlar ve benimde spora oldukça yeteneğim var artık daha fazla karşı koyamayıp destek olmaya başladılar. Benden sonra oradaki ailelerde bilinçlendi. Şimdi diyorlar ki :‘bizim çocukta gitsin spora. Senin gibi olsun.’ Bir nevi örnek oldum, aslında öncü oldum. Belki onlarında kaderi değişecek. Çünkü benim kaderimin değiştiğine inanıyorum. Yoksa köy çocuğusun spora başlamasaydım okuyamayacaktım belki de. Okumasaydım da belki evlenmiş olacaktım. Şu an mutluyum. Köy çocuklarının, özellikle kızların kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için, daha sosyal olmaları için spora yönelmelerini isterim.
Seni herkes kara lastikli kız olarak tanıdı. Bu olayın hikâyesinden bahseder misin?
İlçede bütün herkes köy çocuğu, tabi kara lastiklerimiz var. İlçede yapılan yarışta 300 çocuk birden koştuk. Hiç kimsenin ayakkabısı yoktu, lastik ayakkabı ile koştuk bizde. Hatta koşarken benim ayağımdan kara lastiğim çıktı ama ben koşmaya devam ettim ve birinci oldum. Sonrasında il şampiyonasına getirdiler il birincisi oldum. Ama bu yarışta spor ayakkabılarım vardı. (Gülüyor) zaten geldikten sonra Yavuz ve Orhan hocam her türlü maddi ve manevi desteği sağladılar bana. Böyle anılmak beni mutu etti.
Peki, hiç kırılma noktan oldu mu?
Atletizm çok zor bir spor. Bizim hedefimiz bir meslek sahibi olmak.Herkes iyi bir iş sahibi olmak ister ama bence kız çocukları için bu daha da önemli . Bu gittiğim Avrupa Şampiyonası’nda başarılı Milli sporcuların faydalana bildiği sınavsız beden eğitimi öğretmen atamalarından yararlanabilmek için koştum. O yüzden bazen antrenmanlarda olsun yarışlarda olsun kötü olduğum zamanlar canım bırakmak istiyor tabi çünkü dediğim gibi çok zor bir spor. Ama kazandığın zaman sarılıyorsun ve yeniden hırslanıyorsun.
Avrupa şampiyonasına gelelim neler yaşadın?
10 Temmuz Avrupa Büyükler Atletizm Şampiyonasını Amsterdam da koştum. İlk defa böylesine büyük bir organizasyona katıldım. 21 kilometrelik Yarı Maraton yarışmasını koştum. 59 ülkeden çok iyi sporcuların hepsi oradaydı. Hepsi benden daha tecrübeli ve yaş olarak da büyüktüler. Derece olarak da benden iyilerdi. Çekiniyordum ve benden büyük oldukları için korkularım vardı. Yarışa çıktığımda biraz daha gerilerden başladım sonrasında güvenim geldi derece için çabaladım ve şu an kendime ait en iyi derecemi orada elde ettim. Tecrübe edindim çünkü rakiplerim dediğim gibi yaş ve güç olarak çok iyiydiler. Bu yaşta böyle bir başarı kazanmak çok gurur verici ve ileriki yıllarda olimpiyat umudum daha fazla oldu.
Eminim çok büyük bir heyecan yaşadın.
Evet, tabi ki çok heyecanlıydım. Maraton yarışmaları öncesinde Dağ koşuları ve Kros yarışmalarında koşuyordum, orada mesafe az ve yavaş koşuluyor. Burada mesafe çok uzun Önde gidersen çarpılma oluyor, geriden gelirsen derece çıkmıyor çok farklıydı. Maratona bu yıl yöneldiğim için pek tecrübem yoktu. Birkaç maratondan sonra daha farklı sonuçlar elde edeceğim. Ama o heyecanı yaşamak müthişti. Bunu yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Şu an yaşım 21. Önümüzdeki olimpiyatlarda daha tecrübeli olacağım. Türkiye’de en iyi maratoncusu ben olmak istiyorum.
Erzurum’da ilk bayan maratoncu sensin o zaman.
Evet, ilk ve tek bayan maratoncu benim. Erzurum’da büyükler kategorisinde yarışan benden başka sporcu yok. Tabi ki bunda antrenörüm Yavuz Bayram’ın katkısı çok fazla. Beni hem çalıştırdı hem de her zaman motive etti. Küçük yaşımdan beri ‘sen koşacaksın ileride seni maraton koşturacağım’ dedi. Ben kendime çok güvenemedim ama o bana güvendi. Karayazı’da sosyal sorumluluk projesi kapsamında bir yarış yapılmıştı. 14 kız birlikte gelmiştik. İçlerinde tek ben kaldım spora devam eden. Spor olamasaydı hayatım çok farklı olurdu. İyi ki spora başladım, atletizmi çok seviyorum.
Avrupa Şampiyonası’nda Türkler adeta yarışlara damga vurdu. Orada ki sporcuların tavırları nasıldı?
Amsterdam’da yapılan yarışmalar çok büyük bir organizasyondu. Tarihi bir başarıya imza atarak, 12 madalya ile döndük ülkemize. Bize orada farklı bir gözle bakıyorlardı. Çok iyiydik çıktığımız her yarışta madalya alarak döndük. Maratonda Avrupa üçüncüsü olarak da Türk Atletizm tarihinde bir ilki başardık. Herkes bize özendi bence. Tebrik edenlerde vardı kıskananlarda vardı. Kendilerini sporun patronu olarak gören yabancı ülke temsilcileri tarafından kıskanılmak güzel bir duyguymuş.
Devşirme sporcu yorumları yapıldı. Senin görüşün bu konuda nedir?
Yarışmalara katılan diğer tüm ülkelerde de aynı durum söz konusuydu. Ayrıca devşirme olarak görmüyorum. Oradaki her arkadaşımız milli takım forması giyerek, hakkını vererek ve tam olarak benimseyerek oradaydılar. Sayın Bakanımız Akif Çağatay Kılıç’ın da dediği gibi, o yarışmalarda dalgalanan Türk Bayrağıydı.
İmkânsızlıklarla kuşatılmış uzak dağ köylerinden çıkıp, Dünyada ve Avrupa da madalyalar kazanan bir başarı öyküsünün kahramanı olarak karşılıyoruz Milli sporcumuz Tubay ERDAL’ı
Aslında o çok yabancısı olduğumuz bir isim değil bizler onu “ Kara lastik’le şampiyon olan küçük kara kız olarak” tanımıştık. Önceki yıllarda da başarılarıyla sıklıkla haberlere konu olan genç sporcumuz son olarak Hollanda’da yapılan Avrupa Atletizm Şampiyonasında takım halinde kazanılan yarı maraton Avrupa üçüncülüğü başarısının en önemli isimlerinden biri oldu.
Son madalyasını tüm Erzurum halkına armağan ettiğini söyleyen Tubay’la geçmişi, başarıları, hedefleri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Azmi, çalışma disiplini ve kararlığıyla sonraki yıllar dada adını sıkça duyuracağına inandığımız Milli sporcumuza bu içten röportaj için teşekkür eder, spor hayatı boyunca başarılar dileriz.
Önce seni tanıyalım Tubay isminin anlamı nedir ve Tubay Erdal kimdir?
( Gülüyor) Aslında Tuba olacakmış ama Karayazı’daki bir nüfus memurunun azizliğiyle Tubay olarak kaydedilmiş kimliğe sonrasında hem nüfus memurunun hatırı kırılmasın hem de yeniden bir sürü işlemle uğraşmamak için öyle olaraktan kalmış. 21 yaşındayım. Erzurum’un Karayazı ilçesinde dünyaya geldim ve hala ailem orada yaşıyor. Atatürk Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği 3’üncü sınıf öğrencisiyim.
Kaç kardeşsiniz, onlarında spora ilgisi var mı?
Sekiz kardeşiz. Ben evin yedinci çocuğuyum. Evde benden başka spor ile ilgilenen yok.
Bu yeteneğini nasıl fark ettin?
İlkokulda arkadaşlarımızla kendi aramızda oyunlar oynarken koşmalı oyunlarda ben daha hızlıydım. Arkadaşlarım bu yeteneğimi fark ettiler, beni desteklediler, öğretmenlerime bildirdiler.
Spora ne zaman başladın?
Spora 2006 yılında başladım. İlçede bir proje yarışı olmuştu. 2006 - 2007 yılında sosyal sorumluluk projesi kapsamında antrenörlerim Yavuz Bayram ve Orhan Güngör tarafından keşfedilip Erzurum’a getirilen kız sporculardan biriydim. Daha sonra Erzurum’da yapılan bir il yarışmasına girdim. Okullarda birinci oldum. Sonrasında Türkiye Şampiyonası’na katıldım okullar arası Türkiye üçüncüsü oldum. Milli Takım’a 2010 yılında girdim ve Türkiye şampiyonu oldum.
Spora ilk başladığında hislerin nasıldı?
İl başladığımda korkularım vardı, yarışmalarda aşırı heyecanlanıp koşamayacağımı düşünürdüm. Aradan geçen bunca yılın ardından artık bir maraton koşucusuyum. Avrupa şampiyonasında Amsterdam’da yarı maraton koştum. Orda kendime ait en iyi dereceyi yaptım. Artık yarışmalar benim için spora ilk başladığım dönemlerde hissettiğimden çok daha farklı bir heyecan taşıyor. Hep daha iyi ve mükemmelini yapma arzusunun hırsı ve heyecanı var artık. Bu yıl Prag’da ilk maraton yarışmamı koştum. İlk maraton denemem olmasına rağmen Olimpiyat barajını beş dakika farkla kaçırdım. Bir maraton koşucusu için küçük sayılabilecek bir yaşta olduğum için bu yarışma bana tecrübe oldu. Bazen arkama bakınca şaşırıyorum diyebilirim. Yarışmalar için köyden Erzurum’a ilk geldiğim zamanlar şehirli çocuklar beni geçecek diye çok kokardım. Ama ben onları geçip birinci olunca artık onlar benden korkuyorlardı. Bu güzel bir duyguydu. İlk başta çekincelerim ve korkularım vardı tabi. Şimdi kendime güveniyorum. Eskiden il ya da okul birinciliği hedefleri kurarken, şimdi hedefim Dünya şampiyonaları ve Olimpiyat oyunları oldu.
İlerideki hedefin nedir?
Şimdi en önemli hedefim 2020 yılında Tokyo’da yapılacak olan Olimpiyat oyunlarında maraton branşında ülkemi temsil etmek ve madalya için yarışmak. En büyük hayalim bu ve bu hayal olarak kalmayacak. Başaracağıma inanıyorum.
Ailen ya da çevren seni destekledi mi?
İlk başladığımda kimse istemiyordu, kız çocuğuyum diye. Birde köydeyim tabi. Hatta Erzurum’da yatılı öğrenci olarak ortaokula kayıt yaptırmak istediğimde ailemden kimse bunu istemedi. Daha sonra baktılar ki antrenörlerim güven verici insanlar ve benimde spora oldukça yeteneğim var artık daha fazla karşı koyamayıp destek olmaya başladılar. Benden sonra oradaki ailelerde bilinçlendi. Şimdi diyorlar ki :‘bizim çocukta gitsin spora. Senin gibi olsun.’ Bir nevi örnek oldum, aslında öncü oldum. Belki onlarında kaderi değişecek. Çünkü benim kaderimin değiştiğine inanıyorum. Yoksa köy çocuğusun spora başlamasaydım okuyamayacaktım belki de. Okumasaydım da belki evlenmiş olacaktım. Şu an mutluyum. Köy çocuklarının, özellikle kızların kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için, daha sosyal olmaları için spora yönelmelerini isterim.
Seni herkes kara lastikli kız olarak tanıdı. Bu olayın hikâyesinden bahseder misin?
İlçede bütün herkes köy çocuğu, tabi kara lastiklerimiz var. İlçede yapılan yarışta 300 çocuk birden koştuk. Hiç kimsenin ayakkabısı yoktu, lastik ayakkabı ile koştuk bizde. Hatta koşarken benim ayağımdan kara lastiğim çıktı ama ben koşmaya devam ettim ve birinci oldum. Sonrasında il şampiyonasına getirdiler il birincisi oldum. Ama bu yarışta spor ayakkabılarım vardı. (Gülüyor) zaten geldikten sonra Yavuz ve Orhan hocam her türlü maddi ve manevi desteği sağladılar bana. Böyle anılmak beni mutu etti.
Peki, hiç kırılma noktan oldu mu?
Atletizm çok zor bir spor. Bizim hedefimiz bir meslek sahibi olmak.Herkes iyi bir iş sahibi olmak ister ama bence kız çocukları için bu daha da önemli . Bu gittiğim Avrupa Şampiyonası’nda başarılı Milli sporcuların faydalana bildiği sınavsız beden eğitimi öğretmen atamalarından yararlanabilmek için koştum. O yüzden bazen antrenmanlarda olsun yarışlarda olsun kötü olduğum zamanlar canım bırakmak istiyor tabi çünkü dediğim gibi çok zor bir spor. Ama kazandığın zaman sarılıyorsun ve yeniden hırslanıyorsun.
Avrupa şampiyonasına gelelim neler yaşadın?
10 Temmuz Avrupa Büyükler Atletizm Şampiyonasını Amsterdam da koştum. İlk defa böylesine büyük bir organizasyona katıldım. 21 kilometrelik Yarı Maraton yarışmasını koştum. 59 ülkeden çok iyi sporcuların hepsi oradaydı. Hepsi benden daha tecrübeli ve yaş olarak da büyüktüler. Derece olarak da benden iyilerdi. Çekiniyordum ve benden büyük oldukları için korkularım vardı. Yarışa çıktığımda biraz daha gerilerden başladım sonrasında güvenim geldi derece için çabaladım ve şu an kendime ait en iyi derecemi orada elde ettim. Tecrübe edindim çünkü rakiplerim dediğim gibi yaş ve güç olarak çok iyiydiler. Bu yaşta böyle bir başarı kazanmak çok gurur verici ve ileriki yıllarda olimpiyat umudum daha fazla oldu.
Eminim çok büyük bir heyecan yaşadın.
Evet, tabi ki çok heyecanlıydım. Maraton yarışmaları öncesinde Dağ koşuları ve Kros yarışmalarında koşuyordum, orada mesafe az ve yavaş koşuluyor. Burada mesafe çok uzun Önde gidersen çarpılma oluyor, geriden gelirsen derece çıkmıyor çok farklıydı. Maratona bu yıl yöneldiğim için pek tecrübem yoktu. Birkaç maratondan sonra daha farklı sonuçlar elde edeceğim. Ama o heyecanı yaşamak müthişti. Bunu yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Şu an yaşım 21. Önümüzdeki olimpiyatlarda daha tecrübeli olacağım. Türkiye’de en iyi maratoncusu ben olmak istiyorum.
Erzurum’da ilk bayan maratoncu sensin o zaman.
Evet, ilk ve tek bayan maratoncu benim. Erzurum’da büyükler kategorisinde yarışan benden başka sporcu yok. Tabi ki bunda antrenörüm Yavuz Bayram’ın katkısı çok fazla. Beni hem çalıştırdı hem de her zaman motive etti. Küçük yaşımdan beri ‘sen koşacaksın ileride seni maraton koşturacağım’ dedi. Ben kendime çok güvenemedim ama o bana güvendi. Karayazı’da sosyal sorumluluk projesi kapsamında bir yarış yapılmıştı. 14 kız birlikte gelmiştik. İçlerinde tek ben kaldım spora devam eden. Spor olamasaydı hayatım çok farklı olurdu. İyi ki spora başladım, atletizmi çok seviyorum.
Avrupa Şampiyonası’nda Türkler adeta yarışlara damga vurdu. Orada ki sporcuların tavırları nasıldı?
Amsterdam’da yapılan yarışmalar çok büyük bir organizasyondu. Tarihi bir başarıya imza atarak, 12 madalya ile döndük ülkemize. Bize orada farklı bir gözle bakıyorlardı. Çok iyiydik çıktığımız her yarışta madalya alarak döndük. Maratonda Avrupa üçüncüsü olarak da Türk Atletizm tarihinde bir ilki başardık. Herkes bize özendi bence. Tebrik edenlerde vardı kıskananlarda vardı. Kendilerini sporun patronu olarak gören yabancı ülke temsilcileri tarafından kıskanılmak güzel bir duyguymuş.
Devşirme sporcu yorumları yapıldı. Senin görüşün bu konuda nedir?
Yarışmalara katılan diğer tüm ülkelerde de aynı durum söz konusuydu. Ayrıca devşirme olarak görmüyorum. Oradaki her arkadaşımız milli takım forması giyerek, hakkını vererek ve tam olarak benimseyerek oradaydılar. Sayın Bakanımız Akif Çağatay Kılıç’ın da dediği gibi, o yarışmalarda dalgalanan Türk Bayrağıydı.