Türkiye’de 14 yıl aradan sonra bir kez daha Olağanüstü Hal uygulanacak. Ancak OHAL’in nasıl uygulanacağı merak konusu. Hem Cumhurbaşkanı hem de Hükümet yetkilileri, OHAL’de sıkıyönetim uygulanmayacağının garantisini verdi. Bundan sonrasını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Benim dikkat çekmek istediğim konu FETÖ’ye yönelik gözaltıların toplumda yarattığı korku, tedirginlik ve dedikodu mekanizmasını harekete geçirmesi…
Dört günden buyana başta kamu da olmak üzere sayısız gözaltılar ve tutuklamalar yaşandı. İnsanların tanıdığı hatta arkadaşım dediği isimler bu örgüte üye olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Elbette yapılması gereken buydu. Zira 2014 yılından bu yana Gülen örgütünün,‘Paralel Devlet Yapılanması’ içinde olduğu, devletin her kademesi tarafından açıklandı. 17- 25 Aralık operasyonlarının darbe girişimi ve bu örgütün hedefinin Türkiye’yi ele geçirmek olduğu da bir kez daha ispatlandı. Hatta taraftarlarının ‘hizmet hareketi’ olarak tanımladığı cemaat, terör örgütü ilan edildi.
Bu kadar gelişmeye rağmen hala bu örgüt ile ilişkisini kesmeyen bilakis bu örgüte hizmete devam eden herkes için artık hesap verme zamanı gelmiştir. Sadece darbe girişimine katılanlar değil, bu örgüte destek veren, finanse eden, lojistik sağlayan her kim ise işte onlar için artık hesap günüdür. Öyle yada böyle bu örgüte değenlerin sayısı bir hayli fazla. Tabi bu öyle bir şey ki toplumun derin katmanlarına kadar inmeyi başarmış, kılcal damarlarına kadar sızmışlar. İşte bu gerçek ‘Acaba beni de mi alacaklar?’ korkusu yarattı.
Günlerdir haber merkezimize sayısız telefon alıyoruz. ‘Şu işadamını gözaltına almışlar, doğrumu?’diye soranlardan tutun da işi ihbar boyutuna taşıyanlar bile var. ‘Buda paralelci, onu da alsınlar, bunu da alsınlar’ talepleri ile karşılaşıyoruz.
Hatta bazı sivil toplum kuruluşlarına da bu paranoya ile telefon açanlar oluyormuş. STK’ya üye olan kişiler, ‘Beni arayan soran var mı?’ diye soruyormuş.
Fısıltı gazetesi bu aralar yok satıyor anlayacağınız. Madem isim isim biliyordunuz bunları neden zamanında ihbar etmediniz? Neden harekete geçmediniz? Bu kadar eminseniz neden ilişkinizi kesmediniz?Ayrıca eğer gerçekte böyle bir durum yoksabir insanın hayatını nasıl karartacağınızı, nasıl bir kul hakkına gireceğinizin farkındamısınız?
O gece Türkiye’de yaşananlar bir film değildi, gerçekti. Ülke korkunç bir hainliğe ve saldırıya maruz kaldı. Hala neler yaşayacağımız da belirsiz. Ülke elden gidiyordu…
Bu nedenle bugün,kin ve nefret duyguları ile hareket etme günü değildir. Bugün, kişisel hesaplar yapma günü de değildir. Bugün, her zamankinden daha fazla siyasi görüşe bakmadan, vatan etrafında birleşme, bütünleşme ve kenetlenme günüdür.
Kimin ne olduğunu devlet bilir.Onları elleriyle koymuş gibi bulur, gereken cezayı verir. Elbette bu durumlarda yaşın yanında kuru da yanar ama doğrular hiçbir zaman gizli kalmaz. Herkes yaptığını çeker, hiç merak etmeyin.Bunun dışındakiler dedikodu, çamur atma ve mazlumun ahını almaktır.
Dört günden buyana başta kamu da olmak üzere sayısız gözaltılar ve tutuklamalar yaşandı. İnsanların tanıdığı hatta arkadaşım dediği isimler bu örgüte üye olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Elbette yapılması gereken buydu. Zira 2014 yılından bu yana Gülen örgütünün,‘Paralel Devlet Yapılanması’ içinde olduğu, devletin her kademesi tarafından açıklandı. 17- 25 Aralık operasyonlarının darbe girişimi ve bu örgütün hedefinin Türkiye’yi ele geçirmek olduğu da bir kez daha ispatlandı. Hatta taraftarlarının ‘hizmet hareketi’ olarak tanımladığı cemaat, terör örgütü ilan edildi.
Bu kadar gelişmeye rağmen hala bu örgüt ile ilişkisini kesmeyen bilakis bu örgüte hizmete devam eden herkes için artık hesap verme zamanı gelmiştir. Sadece darbe girişimine katılanlar değil, bu örgüte destek veren, finanse eden, lojistik sağlayan her kim ise işte onlar için artık hesap günüdür. Öyle yada böyle bu örgüte değenlerin sayısı bir hayli fazla. Tabi bu öyle bir şey ki toplumun derin katmanlarına kadar inmeyi başarmış, kılcal damarlarına kadar sızmışlar. İşte bu gerçek ‘Acaba beni de mi alacaklar?’ korkusu yarattı.
Günlerdir haber merkezimize sayısız telefon alıyoruz. ‘Şu işadamını gözaltına almışlar, doğrumu?’diye soranlardan tutun da işi ihbar boyutuna taşıyanlar bile var. ‘Buda paralelci, onu da alsınlar, bunu da alsınlar’ talepleri ile karşılaşıyoruz.
Hatta bazı sivil toplum kuruluşlarına da bu paranoya ile telefon açanlar oluyormuş. STK’ya üye olan kişiler, ‘Beni arayan soran var mı?’ diye soruyormuş.
Fısıltı gazetesi bu aralar yok satıyor anlayacağınız. Madem isim isim biliyordunuz bunları neden zamanında ihbar etmediniz? Neden harekete geçmediniz? Bu kadar eminseniz neden ilişkinizi kesmediniz?Ayrıca eğer gerçekte böyle bir durum yoksabir insanın hayatını nasıl karartacağınızı, nasıl bir kul hakkına gireceğinizin farkındamısınız?
O gece Türkiye’de yaşananlar bir film değildi, gerçekti. Ülke korkunç bir hainliğe ve saldırıya maruz kaldı. Hala neler yaşayacağımız da belirsiz. Ülke elden gidiyordu…
Bu nedenle bugün,kin ve nefret duyguları ile hareket etme günü değildir. Bugün, kişisel hesaplar yapma günü de değildir. Bugün, her zamankinden daha fazla siyasi görüşe bakmadan, vatan etrafında birleşme, bütünleşme ve kenetlenme günüdür.
Kimin ne olduğunu devlet bilir.Onları elleriyle koymuş gibi bulur, gereken cezayı verir. Elbette bu durumlarda yaşın yanında kuru da yanar ama doğrular hiçbir zaman gizli kalmaz. Herkes yaptığını çeker, hiç merak etmeyin.Bunun dışındakiler dedikodu, çamur atma ve mazlumun ahını almaktır.