Röportaj: Onur SAĞSÖZ
TFF Eğitim Müdürü Yücel Uyar ile hem Türk futbolunu hem de yüksek irtifayı konuştuk
Bundan birkaç yıl öncesine kadar Kazım Karabekir ve Atatürk Üniversitesi stadı dışında bir tane sentetik saha vardı. Buna rağmen Türkiye Futbol Federasyonu 2010 yılında saha ağırlıklı antrenör eğitimi vermesine rağmen Erzurum’u tercih etti. Çünkü iklim şartları harika ve ulaşım sorunu yoktu. Ayrıca marka oteller de vardı. Dört yıl önce Büyükşehir Belediyesi, kayak yolu üzerine çim sahalar yapınca ilgi daha da arttı. TFF’nin ‘öngörülü’ katkısı sayesinde bugün birçok kulüp yüksek irtifa kampları için Erzurum’u tercih etmeye başladı. Saha sayısı bugün 17… Yine Büyükşehir’in girişimleriyle 6yeni saha daha yapılıyor. Proje kağıt üzerinde muhteşem görünüyor. Önümüzdeki yıl bitince Yüksek İrtifa Kamp Merkezi daha da bir ivme kazanacak. Ancak şimdiden konaklama önemli bir sorun haline geldi. Bu sütunlarda her fırsatta dile getirmeye çalıştığımız konuyu bir kez daha İşin uzmanına sorduk. TFF’nin Pro Lisans başta olmak üzere EUFA A ve UEFA B Lisans kursları için Erzurum’a gelen Türkiye Futbol Federasyonu Eğitim Müdürü Yücel Uyar ile hem Yüksek irtifa Kamp Merkezi’ni hem de Türk futbolunu konuştuk. Yücel hocanın ‘çok önemli’ tespitlerini keyifle okuyacaksınız. O.S.
Önce verdiğiniz eğitimlerle başlayalım… Neler yapıyorsunuz, Palandöken’den memnun musunuz?
Bizim işimiz antrenör eğitimi… UEFA kursları şu an da Türk futbolu için son derece önemli. UEFA bunu 55 ülkeye açma yetkisi verdi. Bu kursları sağlıklı yapabilmemiz için öncelikle konaklama çok önemli. Bizim çalışmalarımızın hemen hemen yüzde 50’si saha pratikleriyle geçiyor. Sahalar önemli. Kursiyerlerimizin ulaşımı çok önemli. İstanbul’dan, Ankara’dan direkt uçaklarla hemen geliyoruz. Yaz kamplarını özellikle burada yapıyoruz çünkü mevsim şartları çok iyi. Ayrıca otel organizasyonu çok iyi. Erzurum bizim için çok iyi bir seçenek oldu. Bu sahalar gelişmeden önce Bolu’yu Kızılcahamam’ı tercih ediyorduk ama şimdi tamamen oraları unuttuk. Bunlar bizim için çok önemli. Çünkü UEFA bizi denetliyor. Biz kursiyerlerimize en iyiyi vermek durumundayız. Çok da mütevazı olmaya gerek yok bütün dünyayı geziyoruz ve eğitim de en iyi 4-5 ülkeden biriyiz. UEFA denetçileri geldiğinde buradaki şartları görüyor, Antalya’da ki şartları görüyor. Adamlar gıptayla bakıyor, ağzı açık izliyorlar. Bu nedenle Erzurum bizim için çok iyi bir seçenek oldu.
Yüksek İrtifa Kamp Merkezi nasıl daha iyi olabilir?
Buraya çok kurs getirdik. 2010 yılından bu yana ki o zamanlar bir tane saha vardı bir de üniversitenin stadına gidiyorduk. Şimdi saha sayısı arttı hatta 6 yeni saha daha yapılıyor ancak otel sayısında artış yok. Daha fazla takım getirmek için yeterli sayıda otele, yatağa ihtiyaç var. Bakın buraya büyük takımları getirmek zor değil fakat iki büyük takım aynı otelde kalmaz. Pro Lisans kursuna gelen hocaların hepsi buraya hayran kaldı. Spor tesisi olarak Erzurum bayağı şanslı. Ama otelcilerin buraya yatırım yapması için bir dizi aktivite gerekiyor. Tanıtıma ihtiyaç var.
Türkiye eğitim anlamında Avrupa standartlarında dediniz, peki Milli Takım niye bu halde?
Doğru diyorsun… Çünkü futbola yansımıyor. Bizde ki sıkıntı antrenör eğitimsizliğinden falan değil. Bence onlara ve gençlere sağlıklı çalışma imkânı sağlayamıyoruz. Bakın Samsun’da 2,5 tane çim saha var. Biz Danimarka’ya gittik, bir kasabada bir stat, 11 çim saha var. Samsun bir milyon nüfuslu 2,5 saha var. O yüzden Erzurum çok şanslı. Türkiye’de 32-33 tane dev stat yaptılar ama stat yapmayla iş bitmiyor. O statların yanlarına çim sahalar yapacaksınız. Çocuklar gelip oynayacak. Stat da 15 günde bir maç yapılır. Ama o çocuklar yan sahalarda top koşturacak.
Yani bu başarısızlığın temelinde alt yapı eksikliği mi var?
Kesinlikle… Ve kulüplerin yatırım yapmamasından. Kulüpler alt yapıya yatırım yapmıyor. Ayrıca yönetici profili değişti. Eskiden bu işin aşıkları vardı, forma vardı. Şimdi değişti. Şimdi paralar büyüdü. Gelirler büyünce, giderler de büyüdü. Bugün Türkiye’de birçok kulüp iflas pozisyonunda. Doğru kullanılmıyor, doğru harcanmıyor. Aşağıdan yetiştirdiğiniz sporcunun maliyeti sıfırdır. Kendiniz bulmuş, almış, yetiştirmişsinizdir. Şimdi bu mantalite bitti. Şimdi herkes hazır ya da Avrupa’da işi bitmiş, Afrika’dan ucuz bir yığın sporcu alıyor ülkeye.
Ne yapılmalı?
Alt yapıya önem versek genç bir nüfusumuz var. Futbol çok popüler, bir sporcunun yetişmemesi mümkün değil. Bizim ırkımız da sıkıntı yok. Örnek vereyim; beş büyük lig var. Bundesliga, Premier, Laliga… Bu beş ligde Türkiye’den yetişmiş oynayan oyuncu sayısı bir. O da Arta Turan. Avrupa’da 3,5 milyon Türk nüfus var. Bu 5 ligde 15 tane Türk oyuncu var. Mesut Özil, Emre Mor… Onlar doğru çalışıyorlar, doğru yetişiyorlar. Bizim ırkımızda sorun yok. Biz de yönetim değişiyor, alt yapıdaki hocalar da değişiyor. Sonra hatır gönülle işi bilmeyenler başa getiriliyor. Ayrıca çok az paralar veriliyor. Alt yapıdaki hocaya 1000 lira para veriyorsunuz. Bundan bir sonuç çıkmasını bekleyemezsiniz. Kaliteli hoca da zaten bu paraya çalışmıyor. Sıradan bir hoca da o çocuklara bir şey veremiyor. Kulüplerin yatırım yapması lazım. Beşiktaş’ı Fenerbahçe’si hepsi aynı. Bir şey öğretmeden bir şey isteyemezsiniz. Çocukları geliştiremezseniz. Bundan ayrı hocalarda cesaretli değil. Gelecek kaygısı var. Gençlere çok fazla fırsatta verilmiyor. Fırsat verse iki maç sonra kovuluyor. Haliyle istikrar olmuyor.
Bazı Teknik direktörlerin TV programlarında yorumcu olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bazı hocalar var çalışmadıkları zaman televizyondalar. Bütün hocaları asıp, kesiyorlar. ‘Yanlış oynattı’, ‘Oyuncu çıkarttı’, ‘Başarısızdı’… Ne zaman takım buluyorlar seslerini kesiyorlar. Hiç ses yok. Böyle şey olur mu? Bir maçı seyredip yorumlamaktan kolay bir şey yok. Adam orada canlı oynarken müdahale ediyor. Sen seyret, durdur, olmadı bir daha başa al. Yok ofsayt mı, 30 santim mi… Maçın sonucuna göre yorum yapıyorlar. Bence doğru yapmıyorlar, çok da saygı duymuyorum. Antrenörlük yapacaksan antrenör, yorumculuk yapacaksan yorumculuk yap. Takdir ettiğim arkadaşlar da var. Metin Tekin, Rıdvan Dilmen, Ali Gültiken bunlar antrenörlük yapmıyorlar. Sadece yorum yapınca saygı duyacaksın.
Türk futbolunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Umutsuz olmamak lazım. Gerçekten potansiyel var. Ama kulüpler bunun farkına varmak zorundalar. UEFA’nın mali kriterleri var. Federasyon bunları direkt uygularsa belki birçok kulübün canı yanar. Yanar ama Türk futbolu adına doğru işler yapılır. Düşünün sizin bir bütçeniz var. 10 bin lira maaş alıyorsun, 15 bin lira harcıyorsun. Avrupa’da böyle bir şey yok. Glasgow Rangers’ı ligden düşürdüler. En marka takım, ‘sen iflas ettin bu ligde oynayamazsın’ dediler. Bizde UEFA sürekli ceza veriyor takımlara… Transfer yasağı koyuyor, Avrupa yasağı getiriyor, puan sildiriyor. Kulüplerin yapısını düzeltmeden, Türk futbolunun düzeleceğini düşünmüyorum. Burada ne antrenörler suçlu, ne futbolcular.
TFF Eğitim Müdürü Yücel Uyar ile hem Türk futbolunu hem de yüksek irtifayı konuştuk
Bundan birkaç yıl öncesine kadar Kazım Karabekir ve Atatürk Üniversitesi stadı dışında bir tane sentetik saha vardı. Buna rağmen Türkiye Futbol Federasyonu 2010 yılında saha ağırlıklı antrenör eğitimi vermesine rağmen Erzurum’u tercih etti. Çünkü iklim şartları harika ve ulaşım sorunu yoktu. Ayrıca marka oteller de vardı. Dört yıl önce Büyükşehir Belediyesi, kayak yolu üzerine çim sahalar yapınca ilgi daha da arttı. TFF’nin ‘öngörülü’ katkısı sayesinde bugün birçok kulüp yüksek irtifa kampları için Erzurum’u tercih etmeye başladı. Saha sayısı bugün 17… Yine Büyükşehir’in girişimleriyle 6yeni saha daha yapılıyor. Proje kağıt üzerinde muhteşem görünüyor. Önümüzdeki yıl bitince Yüksek İrtifa Kamp Merkezi daha da bir ivme kazanacak. Ancak şimdiden konaklama önemli bir sorun haline geldi. Bu sütunlarda her fırsatta dile getirmeye çalıştığımız konuyu bir kez daha İşin uzmanına sorduk. TFF’nin Pro Lisans başta olmak üzere EUFA A ve UEFA B Lisans kursları için Erzurum’a gelen Türkiye Futbol Federasyonu Eğitim Müdürü Yücel Uyar ile hem Yüksek irtifa Kamp Merkezi’ni hem de Türk futbolunu konuştuk. Yücel hocanın ‘çok önemli’ tespitlerini keyifle okuyacaksınız. O.S.
Önce verdiğiniz eğitimlerle başlayalım… Neler yapıyorsunuz, Palandöken’den memnun musunuz?
Bizim işimiz antrenör eğitimi… UEFA kursları şu an da Türk futbolu için son derece önemli. UEFA bunu 55 ülkeye açma yetkisi verdi. Bu kursları sağlıklı yapabilmemiz için öncelikle konaklama çok önemli. Bizim çalışmalarımızın hemen hemen yüzde 50’si saha pratikleriyle geçiyor. Sahalar önemli. Kursiyerlerimizin ulaşımı çok önemli. İstanbul’dan, Ankara’dan direkt uçaklarla hemen geliyoruz. Yaz kamplarını özellikle burada yapıyoruz çünkü mevsim şartları çok iyi. Ayrıca otel organizasyonu çok iyi. Erzurum bizim için çok iyi bir seçenek oldu. Bu sahalar gelişmeden önce Bolu’yu Kızılcahamam’ı tercih ediyorduk ama şimdi tamamen oraları unuttuk. Bunlar bizim için çok önemli. Çünkü UEFA bizi denetliyor. Biz kursiyerlerimize en iyiyi vermek durumundayız. Çok da mütevazı olmaya gerek yok bütün dünyayı geziyoruz ve eğitim de en iyi 4-5 ülkeden biriyiz. UEFA denetçileri geldiğinde buradaki şartları görüyor, Antalya’da ki şartları görüyor. Adamlar gıptayla bakıyor, ağzı açık izliyorlar. Bu nedenle Erzurum bizim için çok iyi bir seçenek oldu.
Yüksek İrtifa Kamp Merkezi nasıl daha iyi olabilir?
Buraya çok kurs getirdik. 2010 yılından bu yana ki o zamanlar bir tane saha vardı bir de üniversitenin stadına gidiyorduk. Şimdi saha sayısı arttı hatta 6 yeni saha daha yapılıyor ancak otel sayısında artış yok. Daha fazla takım getirmek için yeterli sayıda otele, yatağa ihtiyaç var. Bakın buraya büyük takımları getirmek zor değil fakat iki büyük takım aynı otelde kalmaz. Pro Lisans kursuna gelen hocaların hepsi buraya hayran kaldı. Spor tesisi olarak Erzurum bayağı şanslı. Ama otelcilerin buraya yatırım yapması için bir dizi aktivite gerekiyor. Tanıtıma ihtiyaç var.
Türkiye eğitim anlamında Avrupa standartlarında dediniz, peki Milli Takım niye bu halde?
Doğru diyorsun… Çünkü futbola yansımıyor. Bizde ki sıkıntı antrenör eğitimsizliğinden falan değil. Bence onlara ve gençlere sağlıklı çalışma imkânı sağlayamıyoruz. Bakın Samsun’da 2,5 tane çim saha var. Biz Danimarka’ya gittik, bir kasabada bir stat, 11 çim saha var. Samsun bir milyon nüfuslu 2,5 saha var. O yüzden Erzurum çok şanslı. Türkiye’de 32-33 tane dev stat yaptılar ama stat yapmayla iş bitmiyor. O statların yanlarına çim sahalar yapacaksınız. Çocuklar gelip oynayacak. Stat da 15 günde bir maç yapılır. Ama o çocuklar yan sahalarda top koşturacak.
Yani bu başarısızlığın temelinde alt yapı eksikliği mi var?
Kesinlikle… Ve kulüplerin yatırım yapmamasından. Kulüpler alt yapıya yatırım yapmıyor. Ayrıca yönetici profili değişti. Eskiden bu işin aşıkları vardı, forma vardı. Şimdi değişti. Şimdi paralar büyüdü. Gelirler büyünce, giderler de büyüdü. Bugün Türkiye’de birçok kulüp iflas pozisyonunda. Doğru kullanılmıyor, doğru harcanmıyor. Aşağıdan yetiştirdiğiniz sporcunun maliyeti sıfırdır. Kendiniz bulmuş, almış, yetiştirmişsinizdir. Şimdi bu mantalite bitti. Şimdi herkes hazır ya da Avrupa’da işi bitmiş, Afrika’dan ucuz bir yığın sporcu alıyor ülkeye.
Ne yapılmalı?
Alt yapıya önem versek genç bir nüfusumuz var. Futbol çok popüler, bir sporcunun yetişmemesi mümkün değil. Bizim ırkımız da sıkıntı yok. Örnek vereyim; beş büyük lig var. Bundesliga, Premier, Laliga… Bu beş ligde Türkiye’den yetişmiş oynayan oyuncu sayısı bir. O da Arta Turan. Avrupa’da 3,5 milyon Türk nüfus var. Bu 5 ligde 15 tane Türk oyuncu var. Mesut Özil, Emre Mor… Onlar doğru çalışıyorlar, doğru yetişiyorlar. Bizim ırkımızda sorun yok. Biz de yönetim değişiyor, alt yapıdaki hocalar da değişiyor. Sonra hatır gönülle işi bilmeyenler başa getiriliyor. Ayrıca çok az paralar veriliyor. Alt yapıdaki hocaya 1000 lira para veriyorsunuz. Bundan bir sonuç çıkmasını bekleyemezsiniz. Kaliteli hoca da zaten bu paraya çalışmıyor. Sıradan bir hoca da o çocuklara bir şey veremiyor. Kulüplerin yatırım yapması lazım. Beşiktaş’ı Fenerbahçe’si hepsi aynı. Bir şey öğretmeden bir şey isteyemezsiniz. Çocukları geliştiremezseniz. Bundan ayrı hocalarda cesaretli değil. Gelecek kaygısı var. Gençlere çok fazla fırsatta verilmiyor. Fırsat verse iki maç sonra kovuluyor. Haliyle istikrar olmuyor.
Bazı Teknik direktörlerin TV programlarında yorumcu olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bazı hocalar var çalışmadıkları zaman televizyondalar. Bütün hocaları asıp, kesiyorlar. ‘Yanlış oynattı’, ‘Oyuncu çıkarttı’, ‘Başarısızdı’… Ne zaman takım buluyorlar seslerini kesiyorlar. Hiç ses yok. Böyle şey olur mu? Bir maçı seyredip yorumlamaktan kolay bir şey yok. Adam orada canlı oynarken müdahale ediyor. Sen seyret, durdur, olmadı bir daha başa al. Yok ofsayt mı, 30 santim mi… Maçın sonucuna göre yorum yapıyorlar. Bence doğru yapmıyorlar, çok da saygı duymuyorum. Antrenörlük yapacaksan antrenör, yorumculuk yapacaksan yorumculuk yap. Takdir ettiğim arkadaşlar da var. Metin Tekin, Rıdvan Dilmen, Ali Gültiken bunlar antrenörlük yapmıyorlar. Sadece yorum yapınca saygı duyacaksın.
Türk futbolunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Umutsuz olmamak lazım. Gerçekten potansiyel var. Ama kulüpler bunun farkına varmak zorundalar. UEFA’nın mali kriterleri var. Federasyon bunları direkt uygularsa belki birçok kulübün canı yanar. Yanar ama Türk futbolu adına doğru işler yapılır. Düşünün sizin bir bütçeniz var. 10 bin lira maaş alıyorsun, 15 bin lira harcıyorsun. Avrupa’da böyle bir şey yok. Glasgow Rangers’ı ligden düşürdüler. En marka takım, ‘sen iflas ettin bu ligde oynayamazsın’ dediler. Bizde UEFA sürekli ceza veriyor takımlara… Transfer yasağı koyuyor, Avrupa yasağı getiriyor, puan sildiriyor. Kulüplerin yapısını düzeltmeden, Türk futbolunun düzeleceğini düşünmüyorum. Burada ne antrenörler suçlu, ne futbolcular.