Geçtiğimiz hafta AFAD bir deprem haritası yayınladı. Bu harita Türkiye’nin yeni deprem risk haritası olarak topluma sunuldu.
Haritaya göre bazı illerde deprem riski azalmış bazı illerde bu risk misli ile artmış. Altı ilde neredeyse tehlike çanları çalıyor. Bu iller arasında Erzurum’da var.
Her ne kadar jeoloji mühendisleri bu haritaya itiraz ediyor olsalar da hem eski haritada hem de yeni haritada deprem riski olan Erzurum’un konumu değişmiyor. Oysa kentin yapılaşmasına bakınca depremin pekte ciddiye alınmadığı aşikâr!
İyide biz kentsel dönüşümü niye yaptık? Tek derdimiz bolca bina yapalım, şehirlerimiz modernleşsin, herkes müteahhit olsun, para kazansın diye mi? Van Depremi’nin andından acı gerçeği görüp karar verilen depreme dayanıklı, daha az katlı evlere ne oldu? Onca tecrübeye, onca acıya, onca kayba karşı geldiğimiz nokta gelişi güzel yapılan binalar...
Şimdi bu haritaya karşı vatandaş ne yapmalı, nasıl tedbir almalı?
O kadar para verip kendine ev değil mezar alan vatandaş, bu deprem risk haritasını nasıl okumalı?
Belki aranızdan biri çıkıp, “Bırakın bu harita saçmalığını kentin tarihine bakın, bugüne kadar Erzurum merkezde yıkıcı bir deprem meydana gelmedi” diyebilir. Evet, ancak hatırlatmak isterim ki ne harita o eski harita ne de bu binalar eski binalar.
Düne kadar en fazla dört katlı evler vardı, bugün çok daha fazla. Dün her üç yılda bir düşük ölçekli sarsıntılarla enerji boşalırdı, yıllardır tık yok.
Dün binaların yapımı yıllarca sürüyordu, bugün tek sezonda onlarca katlı ev dikiliyor. Felaket tellallığı yapmak sizleri telaşlandırmak istemem ama görünen köyde kılavuz istemez.
Devlet’in en önemli kurumu bas bas bağırıyor, bu illere dikkat diye!
Aynı devlet kendi belediyelerine sormuyor mu bu ne rezalet diye!
Deprem riski için çıkarılan kentsel dönüşüm adeta rantsal dönüşüme çevrilmiş. Allah korusun yarın böyle bir sonuçla karşılaşınca her afette olduğu gibi cezayı yalnızca müteahhite mi keseceğiz?
Bağıra bağıra gelen tehlikeye nasıl dur diyeceğiz?
Haritaya göre bazı illerde deprem riski azalmış bazı illerde bu risk misli ile artmış. Altı ilde neredeyse tehlike çanları çalıyor. Bu iller arasında Erzurum’da var.
Her ne kadar jeoloji mühendisleri bu haritaya itiraz ediyor olsalar da hem eski haritada hem de yeni haritada deprem riski olan Erzurum’un konumu değişmiyor. Oysa kentin yapılaşmasına bakınca depremin pekte ciddiye alınmadığı aşikâr!
İyide biz kentsel dönüşümü niye yaptık? Tek derdimiz bolca bina yapalım, şehirlerimiz modernleşsin, herkes müteahhit olsun, para kazansın diye mi? Van Depremi’nin andından acı gerçeği görüp karar verilen depreme dayanıklı, daha az katlı evlere ne oldu? Onca tecrübeye, onca acıya, onca kayba karşı geldiğimiz nokta gelişi güzel yapılan binalar...
Şimdi bu haritaya karşı vatandaş ne yapmalı, nasıl tedbir almalı?
O kadar para verip kendine ev değil mezar alan vatandaş, bu deprem risk haritasını nasıl okumalı?
Belki aranızdan biri çıkıp, “Bırakın bu harita saçmalığını kentin tarihine bakın, bugüne kadar Erzurum merkezde yıkıcı bir deprem meydana gelmedi” diyebilir. Evet, ancak hatırlatmak isterim ki ne harita o eski harita ne de bu binalar eski binalar.
Düne kadar en fazla dört katlı evler vardı, bugün çok daha fazla. Dün her üç yılda bir düşük ölçekli sarsıntılarla enerji boşalırdı, yıllardır tık yok.
Dün binaların yapımı yıllarca sürüyordu, bugün tek sezonda onlarca katlı ev dikiliyor. Felaket tellallığı yapmak sizleri telaşlandırmak istemem ama görünen köyde kılavuz istemez.
Devlet’in en önemli kurumu bas bas bağırıyor, bu illere dikkat diye!
Aynı devlet kendi belediyelerine sormuyor mu bu ne rezalet diye!
Deprem riski için çıkarılan kentsel dönüşüm adeta rantsal dönüşüme çevrilmiş. Allah korusun yarın böyle bir sonuçla karşılaşınca her afette olduğu gibi cezayı yalnızca müteahhite mi keseceğiz?
Bağıra bağıra gelen tehlikeye nasıl dur diyeceğiz?