Leyla, Eylül, Mert, Musa, Irmak, Dilruba, Ahmet ve daha nicesi. Hepsinin ismi ayrı ama kaderleri ve bizlere hissettirdikleri aynı. Bu öylesine büyük bir acı ki anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyor.
Çocuklarımız katlediliyor, cinsel istismara uğruyor, şiddete maruz kalıyor. Her gün farklı bir şehirden geliyor acı ve iğrenç haber.
Erzurum’da okul önünde kaçırılıp öldürülen Musa’ın acısı közlenmeden Kayseri’de arafalık toplarken kaybolan ve aylar sonra cesetleri bulunan minik bedenler. Kars’ta kaçırılıp cinsel istismara maruz kaldıktan sonra katledilen Mert’in hikayesi de farklı değil. Onlar bizim zihnimizde birer isim olarak kaldılar, hatırlayınca insanlığımızdan utandığımız.
Bu ülke, daha 38 günlük olan bebeğe cinsel istismar yapıldığına şahit oldu. İnsan kılıklı yaratıklara verilmesi gereken cezalar tartışılırken bu kez bayram günü kaybolan Leyla ardından Eylül, ciğerimizi yaktı. Bu öylesine bir acıydı ki gözlerimizden yaş yerine kan aktı. İnsanlığımız idam sehpasında kemende dolandı.
Küçücük bedenler, görünüşte insan olan caniler tarafından istismar edildi. Yetmedi parçalandı yetmedi öldürüldüler.
Kimse kusura bakmasın ama ben bu olanları şizofren, hasta ruhlu ya da en alçak ifadelerle isimlendiremiyorum.
Zira bu kavim rayından çıkmıştır. Biz artık her türlü yok oluşu hak etmiş bir toplum haline geldik. Hele hele yaşananların yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede vuku bulması benim yerin dibine girmeme yetiyor, artıyor bile. Dünyanın başka yerlerinde de bu gibi vakaların yaşanması beni zerrece ilgilendirmiyor. Ben benim ülkemden sorumluyum.
Gerçek şu ki bu ülkede cezalar caydırıcı değil. Hatta toplum vicdanını sarsacak derecede hafif. Bakın yukarıda isimlerini yazdığım katledilen çocukların katilleri ne kadar ceza almış:
** 9 Yaşında cinsel istimara uğrayan ve hunharca katledilen Karslı Mert’in katiline verilen ceza 32 yıl.
** Manisa’da cinsel istismar sonucu öldürülen 4 yaşındaki Irmak’ın katiline verilen ceza 51 yıl.
** Kayseri’de 3 çocuğu kaçıran ve aralarındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan sonra 3’ünü birden acımazsızca öldürüp, bavullara koyarak başka bir şehre gömen katile verilen ceza 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis.
Bu canilerin bir saldırıya uğramamaları için özel koğuşlarda tutulduğunu da ekleyelim.
Ey ülkeyi yönetenler, hayatları solan bu çocukların minicik elleri huzuru mahşerde bizden çok sizin yakanıza yapışacak.
Bu çürümüşlükle toplumun yaşayabilmesi, ayakta kalması mümkün değil. Hepimiz paranoyak olduk. Evlere hapsettiğimiz çocuklara bu ülkeyi nasıl teslim edeceğiz? Bu kadar rezilliği evlatlarımıza nasıl izah edeceğiz?
Bunun artık başka yolu yok, öyle alt sınır üst sınır da olmaz. Medeni görünmek için düşünülen ‘hadım’ gibi cezalar, yüreklerde ki acıyı dindirmez. Bu cürmü işleyenin gideceği tek yer var, o da cehennemin dibi...
Çocuklarımız katlediliyor, cinsel istismara uğruyor, şiddete maruz kalıyor. Her gün farklı bir şehirden geliyor acı ve iğrenç haber.
Erzurum’da okul önünde kaçırılıp öldürülen Musa’ın acısı közlenmeden Kayseri’de arafalık toplarken kaybolan ve aylar sonra cesetleri bulunan minik bedenler. Kars’ta kaçırılıp cinsel istismara maruz kaldıktan sonra katledilen Mert’in hikayesi de farklı değil. Onlar bizim zihnimizde birer isim olarak kaldılar, hatırlayınca insanlığımızdan utandığımız.
Bu ülke, daha 38 günlük olan bebeğe cinsel istismar yapıldığına şahit oldu. İnsan kılıklı yaratıklara verilmesi gereken cezalar tartışılırken bu kez bayram günü kaybolan Leyla ardından Eylül, ciğerimizi yaktı. Bu öylesine bir acıydı ki gözlerimizden yaş yerine kan aktı. İnsanlığımız idam sehpasında kemende dolandı.
Küçücük bedenler, görünüşte insan olan caniler tarafından istismar edildi. Yetmedi parçalandı yetmedi öldürüldüler.
Kimse kusura bakmasın ama ben bu olanları şizofren, hasta ruhlu ya da en alçak ifadelerle isimlendiremiyorum.
Zira bu kavim rayından çıkmıştır. Biz artık her türlü yok oluşu hak etmiş bir toplum haline geldik. Hele hele yaşananların yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede vuku bulması benim yerin dibine girmeme yetiyor, artıyor bile. Dünyanın başka yerlerinde de bu gibi vakaların yaşanması beni zerrece ilgilendirmiyor. Ben benim ülkemden sorumluyum.
Gerçek şu ki bu ülkede cezalar caydırıcı değil. Hatta toplum vicdanını sarsacak derecede hafif. Bakın yukarıda isimlerini yazdığım katledilen çocukların katilleri ne kadar ceza almış:
** 9 Yaşında cinsel istimara uğrayan ve hunharca katledilen Karslı Mert’in katiline verilen ceza 32 yıl.
** Manisa’da cinsel istismar sonucu öldürülen 4 yaşındaki Irmak’ın katiline verilen ceza 51 yıl.
** Kayseri’de 3 çocuğu kaçıran ve aralarındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan sonra 3’ünü birden acımazsızca öldürüp, bavullara koyarak başka bir şehre gömen katile verilen ceza 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis.
Bu canilerin bir saldırıya uğramamaları için özel koğuşlarda tutulduğunu da ekleyelim.
Ey ülkeyi yönetenler, hayatları solan bu çocukların minicik elleri huzuru mahşerde bizden çok sizin yakanıza yapışacak.
Bu çürümüşlükle toplumun yaşayabilmesi, ayakta kalması mümkün değil. Hepimiz paranoyak olduk. Evlere hapsettiğimiz çocuklara bu ülkeyi nasıl teslim edeceğiz? Bu kadar rezilliği evlatlarımıza nasıl izah edeceğiz?
Bunun artık başka yolu yok, öyle alt sınır üst sınır da olmaz. Medeni görünmek için düşünülen ‘hadım’ gibi cezalar, yüreklerde ki acıyı dindirmez. Bu cürmü işleyenin gideceği tek yer var, o da cehennemin dibi...