Hayatına giren bir kötü, diğer insanların tümünden umudu kesmene mi neden oldu?
Yapma!
Henüz uğramadığın bir hayat kuytusunda öyle biri var ki sana hayatın anlamını -bir zamanlar avucunun içi gibi bildiğini sandığın o şeyi- anımsatabilir, insanları yeniden sevmene ve onlara bir şans daha tanımana yol açabilir.
Kim o, nerede?
Nasıl biri?..
Keşke bilseydik…
Ama bilmiyoruz!
Yine de ‘öyle birinin var olduğunu’ biliyoruz. Biri var; diğer insanların tümünü yeniden sevdirebilir…
Bu bilgi, en az o meçhul kahramanın yerini, kim olduğunu bilmek kadar önemli. Hatta belki basit kimlik ve ikametgah bilgilerinden çok daha önemli…
***
En iyi dostunun bir acı sözü, sana kusurlu gözüken bir davranışı, onu senin gözünde bir anda yabancıya mı çevirdi?
Etme!
Henüz girişini karaladığın bu olası ayrılık hikayesinde metin uzadıkça öyle yalnızlaşacaksın, öyle derin ve öyle keskin bir özlem içerisinde eriyeceksin ki bu hikayenin sonunu bilsen kendi haline acırsın.
Kim kusursuz, ömründe bir kez bile dostlarını kırmamış kim var?
Hani dost acı söylerdi?
Öyleyse hiç acı söylememiş, hiç kalp kırmamış kişi dost olur mu?
Burada bir çelişki var.
***
Her anıyı birkaç kez damıttıktan, hayatın deviniminde iyice hırpalandıktan ve yaşaya yaşaya yüreğin nasır bağladıktan sonra eriştiğin deneyimler, beynini yiyen kötü anıların panzehiridir.
Çocuk büyütmeden ebevynini anlayamıyorsun mesela…
İşin kötüsü…
İyi anıları arada bir anımsıyorsun, gülümsüyorsun. Oysa kötü anılar, kendinden kaçtığını sandığın bütün günlük muhabbetlerin değişmez konusu. O kadar sık ve o kadar yoğun.
Dolandırılışlar…
Kandırılışlar…
Aldatılışlar…
Terk edilişler…
Ve nihayet içine gömüldüğün umarsız yalnızlık, karamsarlık, yılgınlık…
Söylemiş miydim?
Bu yaşına kadar hiç uğramadığın bir hayat kuytusunda öyle biri var ki sana hayatın anlamını anımsatabilir, insanlara güvenmene ve onlara bir şans daha tanımana yol açabilir.
Kim o, nerede?
Nasıl biri?..
Keşke bilseydin…
Ama şimdilik bilmiyorsun kim olduğunu, nerede olduğunu…
Olsun!
En azından ‘öyle birinin var olduğunu’ biliyorsun.
Bilmelisin…
Bilmen lazım…
Hemen aramaya başlarsan belki de yaz bitmeden o huzurlu sığınağı bulursun.
* (Pusula arşivinden)
Yapma!
Henüz uğramadığın bir hayat kuytusunda öyle biri var ki sana hayatın anlamını -bir zamanlar avucunun içi gibi bildiğini sandığın o şeyi- anımsatabilir, insanları yeniden sevmene ve onlara bir şans daha tanımana yol açabilir.
Kim o, nerede?
Nasıl biri?..
Keşke bilseydik…
Ama bilmiyoruz!
Yine de ‘öyle birinin var olduğunu’ biliyoruz. Biri var; diğer insanların tümünü yeniden sevdirebilir…
Bu bilgi, en az o meçhul kahramanın yerini, kim olduğunu bilmek kadar önemli. Hatta belki basit kimlik ve ikametgah bilgilerinden çok daha önemli…
***
En iyi dostunun bir acı sözü, sana kusurlu gözüken bir davranışı, onu senin gözünde bir anda yabancıya mı çevirdi?
Etme!
Henüz girişini karaladığın bu olası ayrılık hikayesinde metin uzadıkça öyle yalnızlaşacaksın, öyle derin ve öyle keskin bir özlem içerisinde eriyeceksin ki bu hikayenin sonunu bilsen kendi haline acırsın.
Kim kusursuz, ömründe bir kez bile dostlarını kırmamış kim var?
Hani dost acı söylerdi?
Öyleyse hiç acı söylememiş, hiç kalp kırmamış kişi dost olur mu?
Burada bir çelişki var.
***
Her anıyı birkaç kez damıttıktan, hayatın deviniminde iyice hırpalandıktan ve yaşaya yaşaya yüreğin nasır bağladıktan sonra eriştiğin deneyimler, beynini yiyen kötü anıların panzehiridir.
Çocuk büyütmeden ebevynini anlayamıyorsun mesela…
İşin kötüsü…
İyi anıları arada bir anımsıyorsun, gülümsüyorsun. Oysa kötü anılar, kendinden kaçtığını sandığın bütün günlük muhabbetlerin değişmez konusu. O kadar sık ve o kadar yoğun.
Dolandırılışlar…
Kandırılışlar…
Aldatılışlar…
Terk edilişler…
Ve nihayet içine gömüldüğün umarsız yalnızlık, karamsarlık, yılgınlık…
Söylemiş miydim?
Bu yaşına kadar hiç uğramadığın bir hayat kuytusunda öyle biri var ki sana hayatın anlamını anımsatabilir, insanlara güvenmene ve onlara bir şans daha tanımana yol açabilir.
Kim o, nerede?
Nasıl biri?..
Keşke bilseydin…
Ama şimdilik bilmiyorsun kim olduğunu, nerede olduğunu…
Olsun!
En azından ‘öyle birinin var olduğunu’ biliyorsun.
Bilmelisin…
Bilmen lazım…
Hemen aramaya başlarsan belki de yaz bitmeden o huzurlu sığınağı bulursun.
* (Pusula arşivinden)