İstanbul Boğazı’nda geleneksel olarak düzenlenen kıtalar arası yüzme yarışının geçtiğimiz pazar günü 30’uncusu gerçekleştirildi.
Resmi adı ‘Samsung Boğaziçi Kıtalar Arası Yüzme Yarışması’ idi bu maratonun.
Türkiye’mizin özel konumunu, stratejik değerini ve doğal güzelliklerini dünyaya ‘başka yoldan’ anlatan muazzam bir etkinlik bu.
Uluslararası reklam değerine paha biçilemez.
Ama doğrusu bu yıla kadar benim ‘sadece hayranlıkla izlediğim’ bir organizasyon olmuştu; bu yıl başka bir önemi vardı bu yarışın. Heyecan içindeydim ve tutkulu bir taraftar gibi izledim. Aslında sadece benim için de değil, durumdan haberdar olan bütün Erzurumlular için yarış, bu yıl pürdikkat izlediğimiz bir etkinliğe dönüştü.
Çünkü bu yıl, 30’uncu yarışta, bir Erzurumlu, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın çok değerli bürokratı Rahmi Aksoy hem kendi Bakanlığını hem de bir bakıma hepimizi, bütün Erzurumluları temsilen yüzdü Boğaz’da…
Yüzmeyi 48 yaşında öğrenen bir insan için Kanlıca’dan başlayıp Kuruçeşme sahilinde sona eren bir yarışta Boğaz’ın korkunç akıntısıyla baş etmek ve 1 saat 18 dakika yüzerek kendi yaş kategorisinde derece elde etmek gerçek bir mucizedir…
Aynı Rahmi Aksoy’un geçen yıl da yine İstanbul’da 39’uncu Vodafone Kıtalar Arası Maratonu’nu koştuğunu biliyor muydunuz?
Sadece kaslarla, fizik kondisyonla ilgili değildir; kararlılıkla, iradeyle, cesaretle ve kısaca karakterle de ilgilidir böyle şeyler…
Rahmi Aksoy kardeşimiz bunu başardı ve yarışın bitiminde bizzat Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu tarafından tebrik edildi. Bakanlık adına yüzen bir diğer bürokrat, 59’uncu ve 60’ıncı Hükumetler döneminde Dış Ticaret ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlenmiş Kürşat Tüzmen idi. Sayın Tüzmen’in eski bir yüzücü olduğunu eminim ki hatırlıyorsunuzdur.
Az önce de vurguladığım gibi Erzurum’un bu yarıştaki -ve aslında Ankara’da kendi işini icra ederken de- gururu olan Rahmi Aksoy kardeşimiz, Sayın Tüzmen’den farklı olarak azmedip, kendine çok üst düzey bir hedef belirleyip yüzmeyi 48 yaşında öğrendi ve Boğaz’ın akıntısına henüz bir yıllık yüzme deneyimiyle meydan okudu…
Bir düşünün; Boğaz’ın bir yakasından öbür yakasına, bir kıtadan öbürüne yüzmek…
Ve bir düşünün; siz o 1 saat 18 dakikada Erzurum’da nereden nereye yürürsünüz?
Otogardan Asri Mezarlık’a yürürsünüz mesela…
Dumlu yolundaki sanayi sitesinden Köşk mahallesine…
Ya da Havuzbaşı’ndan Ilıca’nın girişine…
İşte o süre kadar, tam 7 kilometrelik parkur boyunca suda kalıp kulaç attı Rahmi Aksoy…
Gölgede bir yere oturup 5 dakika soluklanmadan yaptı bunu…
Zor iş!
Çok zor iş!
O dalgalarla ve akıntıyla savaşırken etrafında 52 farklı ülkeden tam 2400 yüzücü daha vardı. Bunların yarıdan fazlası deniz kenarında doğup büyümüş, lisanslı, profesyonel yüzücülerdi…
Ve bizim gururumuz onların yüzde doksanını geride bıraktı…
1 saat 18 dakika, hakikaten mucizevi bir dereceydi…
Rahmi Aksoy başardı…
***
Daha önce adını, tanıtımını, kamu spotlarını medyadan işittiğimiz birçok projeyi akıl edip, çalışma ekipleri oluşturup başardığı ve finalde ‘Ben sadece ortak oldum, bunu benim Bakanlığım başardı’ dediği gibi, yine büyük tevazu içinde başardı bunu da:
Malazgirt’te 1071 tarih meraklısını buluşturan muhteşem projesi gibi sonuçlandırdı bu yarışı da…
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Cumhuriyet tarihinde ilk defa düzenlediği o muhteşem öykü yarışmasını organize etmeyi başardığı gibi başardı…
Bakanlığın Eğitim ve Kültür Dairesi’ndeyken 15 Temmuz sonrası ileri görüşlülüğüyle ve vatan aşkıyla katkı koyduğu harikulade kamp liderliği ve gençlik liderliği eğitimlerini düzenlerken, Anadolu kırsalından her biri bir cevher olan gençleri bu kamplara taşırken, onlara yeni vizyonlar kazandırırken ve onları tek bayrak etrafında etle tırnak gibi kaynaştırırken başardığı gibi başardı…
Sarıkamış’ta gençleri ecdadın yürüdüğü karlı yolda yürütüp yüreklerini soğuğa inat alev alev tutuşturduğu o müthiş projeyi başardığı gibi başardı…
Dile kolay…
***
Ne mutlu bana ki Rahmi Aksoy’u çocukluğumdan beri tanıyorum.
Erzurum Lisesi’nde de birlikte yatılı okuduk.
Babası Bekir Amcam, benim manevi babam gibiydi; nur içinde yatsın…
Bilirim, Rahmi Aksoy öyle mütavazı bir insandır ki bütün bu başarılarını -iznini almadan- sıraladığım için bana kesinlikle kızacaktır; ‘Bunlar bana ait başarılar değil, hepsini büyüklerimle ve çalışma arkadaşlarımla işbirliği içinde başardım; hatta onlar benden daha çok çaba sarfetti’ der, çok iyi biliyorum.
Ama bugün kaç fânî, kaç yönetici methedildiği zaman böyle diyebilir, işte onu bilmiyorum…
İznini almadan bunlardan söz ettiğim için de Sayın Aksoy’dan beni bağışlamasını diliyorum…
***
Özetin özeti:
Erzurumlu Rahmi Aksoy kardeşimizin başarıları, hele de ‘kendini aşma hususunda’ bir mucizeyi ifade eden bu son yüzme başarısı takdiri de tebriki de fazlasıyla hak ediyor.
Nasıl deriz; ‘Marifet iltifata tabidir’…
O, bir Erzurumlunun isteyince neler başarabileceğini, isteyince kendini nasıl aşabileceğini gösteren harika örneklerden biri ve biz, onunla hep gurur duyduk.
Gurur duymaya da devam edeceğiz…
Resmi adı ‘Samsung Boğaziçi Kıtalar Arası Yüzme Yarışması’ idi bu maratonun.
Türkiye’mizin özel konumunu, stratejik değerini ve doğal güzelliklerini dünyaya ‘başka yoldan’ anlatan muazzam bir etkinlik bu.
Uluslararası reklam değerine paha biçilemez.
Ama doğrusu bu yıla kadar benim ‘sadece hayranlıkla izlediğim’ bir organizasyon olmuştu; bu yıl başka bir önemi vardı bu yarışın. Heyecan içindeydim ve tutkulu bir taraftar gibi izledim. Aslında sadece benim için de değil, durumdan haberdar olan bütün Erzurumlular için yarış, bu yıl pürdikkat izlediğimiz bir etkinliğe dönüştü.
Çünkü bu yıl, 30’uncu yarışta, bir Erzurumlu, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın çok değerli bürokratı Rahmi Aksoy hem kendi Bakanlığını hem de bir bakıma hepimizi, bütün Erzurumluları temsilen yüzdü Boğaz’da…
Yüzmeyi 48 yaşında öğrenen bir insan için Kanlıca’dan başlayıp Kuruçeşme sahilinde sona eren bir yarışta Boğaz’ın korkunç akıntısıyla baş etmek ve 1 saat 18 dakika yüzerek kendi yaş kategorisinde derece elde etmek gerçek bir mucizedir…
Aynı Rahmi Aksoy’un geçen yıl da yine İstanbul’da 39’uncu Vodafone Kıtalar Arası Maratonu’nu koştuğunu biliyor muydunuz?
Sadece kaslarla, fizik kondisyonla ilgili değildir; kararlılıkla, iradeyle, cesaretle ve kısaca karakterle de ilgilidir böyle şeyler…
Rahmi Aksoy kardeşimiz bunu başardı ve yarışın bitiminde bizzat Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu tarafından tebrik edildi. Bakanlık adına yüzen bir diğer bürokrat, 59’uncu ve 60’ıncı Hükumetler döneminde Dış Ticaret ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlenmiş Kürşat Tüzmen idi. Sayın Tüzmen’in eski bir yüzücü olduğunu eminim ki hatırlıyorsunuzdur.
Az önce de vurguladığım gibi Erzurum’un bu yarıştaki -ve aslında Ankara’da kendi işini icra ederken de- gururu olan Rahmi Aksoy kardeşimiz, Sayın Tüzmen’den farklı olarak azmedip, kendine çok üst düzey bir hedef belirleyip yüzmeyi 48 yaşında öğrendi ve Boğaz’ın akıntısına henüz bir yıllık yüzme deneyimiyle meydan okudu…
Bir düşünün; Boğaz’ın bir yakasından öbür yakasına, bir kıtadan öbürüne yüzmek…
Ve bir düşünün; siz o 1 saat 18 dakikada Erzurum’da nereden nereye yürürsünüz?
Otogardan Asri Mezarlık’a yürürsünüz mesela…
Dumlu yolundaki sanayi sitesinden Köşk mahallesine…
Ya da Havuzbaşı’ndan Ilıca’nın girişine…
İşte o süre kadar, tam 7 kilometrelik parkur boyunca suda kalıp kulaç attı Rahmi Aksoy…
Gölgede bir yere oturup 5 dakika soluklanmadan yaptı bunu…
Zor iş!
Çok zor iş!
O dalgalarla ve akıntıyla savaşırken etrafında 52 farklı ülkeden tam 2400 yüzücü daha vardı. Bunların yarıdan fazlası deniz kenarında doğup büyümüş, lisanslı, profesyonel yüzücülerdi…
Ve bizim gururumuz onların yüzde doksanını geride bıraktı…
1 saat 18 dakika, hakikaten mucizevi bir dereceydi…
Rahmi Aksoy başardı…
***
Daha önce adını, tanıtımını, kamu spotlarını medyadan işittiğimiz birçok projeyi akıl edip, çalışma ekipleri oluşturup başardığı ve finalde ‘Ben sadece ortak oldum, bunu benim Bakanlığım başardı’ dediği gibi, yine büyük tevazu içinde başardı bunu da:
Malazgirt’te 1071 tarih meraklısını buluşturan muhteşem projesi gibi sonuçlandırdı bu yarışı da…
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Cumhuriyet tarihinde ilk defa düzenlediği o muhteşem öykü yarışmasını organize etmeyi başardığı gibi başardı…
Bakanlığın Eğitim ve Kültür Dairesi’ndeyken 15 Temmuz sonrası ileri görüşlülüğüyle ve vatan aşkıyla katkı koyduğu harikulade kamp liderliği ve gençlik liderliği eğitimlerini düzenlerken, Anadolu kırsalından her biri bir cevher olan gençleri bu kamplara taşırken, onlara yeni vizyonlar kazandırırken ve onları tek bayrak etrafında etle tırnak gibi kaynaştırırken başardığı gibi başardı…
Sarıkamış’ta gençleri ecdadın yürüdüğü karlı yolda yürütüp yüreklerini soğuğa inat alev alev tutuşturduğu o müthiş projeyi başardığı gibi başardı…
Dile kolay…
***
Ne mutlu bana ki Rahmi Aksoy’u çocukluğumdan beri tanıyorum.
Erzurum Lisesi’nde de birlikte yatılı okuduk.
Babası Bekir Amcam, benim manevi babam gibiydi; nur içinde yatsın…
Bilirim, Rahmi Aksoy öyle mütavazı bir insandır ki bütün bu başarılarını -iznini almadan- sıraladığım için bana kesinlikle kızacaktır; ‘Bunlar bana ait başarılar değil, hepsini büyüklerimle ve çalışma arkadaşlarımla işbirliği içinde başardım; hatta onlar benden daha çok çaba sarfetti’ der, çok iyi biliyorum.
Ama bugün kaç fânî, kaç yönetici methedildiği zaman böyle diyebilir, işte onu bilmiyorum…
İznini almadan bunlardan söz ettiğim için de Sayın Aksoy’dan beni bağışlamasını diliyorum…
***
Özetin özeti:
Erzurumlu Rahmi Aksoy kardeşimizin başarıları, hele de ‘kendini aşma hususunda’ bir mucizeyi ifade eden bu son yüzme başarısı takdiri de tebriki de fazlasıyla hak ediyor.
Nasıl deriz; ‘Marifet iltifata tabidir’…
O, bir Erzurumlunun isteyince neler başarabileceğini, isteyince kendini nasıl aşabileceğini gösteren harika örneklerden biri ve biz, onunla hep gurur duyduk.
Gurur duymaya da devam edeceğiz…