“İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedî mutluluk-esenlik bahçeleri işte böylelerinin olacaktır; orada onlara altın bilezikler takılacak; yeşil ipekli ve işlemeli giysiler giyinecekler ve orada (yumuşak) divanlarda yaslanıp oturacaklar: 41 Bu ne güzel bir karşılık, bu ne güzel bir dinlenme yeri!” (Kehf 31)
Cennet tarifsiz bir güzellik ve nimettir. Rabbimiz, dünyada rızasına uygun bir hayat yaşayıp maddi ve manevi hisleriyle amel-i salih yaparak, ahrete intikal etmiş kullarını cennetine koyacaktır. Bunun müjdesi Kuran’da çok sayıda ayette verilmiştir.
İnsanın dünyadaki mutluluk arayışı; görmek, işitmek, tat almak, koklamak ve temas etmek şeklinde gözüken beş fiziki his ile akıl, hayal, hafıza gibi manevi hislerini tatmin etmekten ibarettir. Ne var ki dünyada hislerimize yaşatılan mutluluklar gelip geçicidir. Dünyanın bütün lezzetleri fanidir. İnsan, fani olan lezzetlere bir beka kazandırmak için boş yere çabalar durur. Spor yapar, diyet uygular, sürekli doktora gider, durmadan tatmin nesnelerini değiştirir; ancak sonuçta insan ölür. Tutunduğu bütün güzellikler geride kalır. Ahrete karşı farkındalığı zayıf olanların hasretiyse dünyadır; hani derler ya, gözü arkada kaldı ya da gözü açık gitti!
Oysa kalıcı nimetlerin hepsi ahrettedir. Cennete girenlerin her bir hissine hitap eden mutluluk nesneleri yaratılmıştır. Göz, cennetin eşsiz manzaralarından bakışını kurtaramayacak, hele ilahi tecellilere muhatap olunca, nefesi kesilecek, ne kadar öyle kaldığının farkına bile varmayacak. Kulaklar, eşsiz nağmelerle dolacak, dil benzersiz tatları tadacak, burun nadide kokuları koklayacak. Görülen ve dokunulan her şey güzellik, sevinç, huzur ve mutluk verecek.
Kuran’da cennetler çeşitli yönleriyle anlatılmıştır. Cennet köşkleri sakinlerinin gardıropları tamamen özel olacak. Çeşitli renklerde ve dünyada olmayan kumaşlarla dokunmuş elbiseler giyecek ve takılar takacaklar. Evleri, saraylar ve köşkler şeklinde olacak, fakat dünyadaki saraylarla ve köşklerle bir benzerliği olmayacak, evlerin gerek mimarisi, gerek eşyası, gerek bahçeleri ve gerekse içinde görev yapan cennet varlıkları, öyle göz kamaştırıcı olacak ki, dünya krallarını saltanatı, cennet sakinlerinin saltanatı yanında güneşin karşısında mumu ışığı gibi sönük kalacak. Beş duyusunu ve manevi hislerini Allah’ın emri doğrultusunda kullanmış ve cennete girmiş kişiden Allah (cc) razı olmuştur. Onlar artık sıradan dünya insanları değil, cennetin krallardır ve krallıkları ebedidir.
Sonuç: Ayette ifade buyurulduğu üzere; dünyada Rabbinin rızasını gözetenleri Allah (cc), ahrette, cennetine koyarak razı edecektir. Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetlerinde oturacaklar. Dünya süslerinden kinaye, altın bileziklerle süslenip hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyecek ve tahtlar üzerinde kurulup dayanacaklar. Bu, ne güzel sevap ve ne güzel destek ve nimettir. Müminler, cennette taht sahibi kimselerdir ve onlar cennette krallar gibi yaşayacaklardır.
Cennet tarifsiz bir güzellik ve nimettir. Rabbimiz, dünyada rızasına uygun bir hayat yaşayıp maddi ve manevi hisleriyle amel-i salih yaparak, ahrete intikal etmiş kullarını cennetine koyacaktır. Bunun müjdesi Kuran’da çok sayıda ayette verilmiştir.
İnsanın dünyadaki mutluluk arayışı; görmek, işitmek, tat almak, koklamak ve temas etmek şeklinde gözüken beş fiziki his ile akıl, hayal, hafıza gibi manevi hislerini tatmin etmekten ibarettir. Ne var ki dünyada hislerimize yaşatılan mutluluklar gelip geçicidir. Dünyanın bütün lezzetleri fanidir. İnsan, fani olan lezzetlere bir beka kazandırmak için boş yere çabalar durur. Spor yapar, diyet uygular, sürekli doktora gider, durmadan tatmin nesnelerini değiştirir; ancak sonuçta insan ölür. Tutunduğu bütün güzellikler geride kalır. Ahrete karşı farkındalığı zayıf olanların hasretiyse dünyadır; hani derler ya, gözü arkada kaldı ya da gözü açık gitti!
Oysa kalıcı nimetlerin hepsi ahrettedir. Cennete girenlerin her bir hissine hitap eden mutluluk nesneleri yaratılmıştır. Göz, cennetin eşsiz manzaralarından bakışını kurtaramayacak, hele ilahi tecellilere muhatap olunca, nefesi kesilecek, ne kadar öyle kaldığının farkına bile varmayacak. Kulaklar, eşsiz nağmelerle dolacak, dil benzersiz tatları tadacak, burun nadide kokuları koklayacak. Görülen ve dokunulan her şey güzellik, sevinç, huzur ve mutluk verecek.
Kuran’da cennetler çeşitli yönleriyle anlatılmıştır. Cennet köşkleri sakinlerinin gardıropları tamamen özel olacak. Çeşitli renklerde ve dünyada olmayan kumaşlarla dokunmuş elbiseler giyecek ve takılar takacaklar. Evleri, saraylar ve köşkler şeklinde olacak, fakat dünyadaki saraylarla ve köşklerle bir benzerliği olmayacak, evlerin gerek mimarisi, gerek eşyası, gerek bahçeleri ve gerekse içinde görev yapan cennet varlıkları, öyle göz kamaştırıcı olacak ki, dünya krallarını saltanatı, cennet sakinlerinin saltanatı yanında güneşin karşısında mumu ışığı gibi sönük kalacak. Beş duyusunu ve manevi hislerini Allah’ın emri doğrultusunda kullanmış ve cennete girmiş kişiden Allah (cc) razı olmuştur. Onlar artık sıradan dünya insanları değil, cennetin krallardır ve krallıkları ebedidir.
Sonuç: Ayette ifade buyurulduğu üzere; dünyada Rabbinin rızasını gözetenleri Allah (cc), ahrette, cennetine koyarak razı edecektir. Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetlerinde oturacaklar. Dünya süslerinden kinaye, altın bileziklerle süslenip hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyecek ve tahtlar üzerinde kurulup dayanacaklar. Bu, ne güzel sevap ve ne güzel destek ve nimettir. Müminler, cennette taht sahibi kimselerdir ve onlar cennette krallar gibi yaşayacaklardır.