Bir küçük soruşturma ve beraberinde kısa ama hacminin belki bin katı hukuk ve hayat dersleri içeren gerçek bir hikâye paylaşacağım sizinle.
Birazı bugün, birazı yarın…
Önce benim mütevazı soruşturmam:
Çok değer verdiğim hukukçulara ulaştım ve tek soru sordum:
Adalet ve eşitlik aynı şey mi?
Antalya Barosu Avukatlarından Sayın Murat Şahin sorumu şöyle yanıtladı:
‘Eşitlik en büyük adaletsizliktir… Adalet, çok daha geniş içerikli bir kavram olmakla birlikte olayları ferdi ve süregeliş biçimine göre değerlendirmekten geçer. Eşitlik ise daha yüzeysel bir kavram olmakla birlikte daha çok rakamsal olayları içine alan bir terimdir…’
Sayın Şahin, aynı zamanda genç, idealist, başarılı, özetle örnek bir eğitim girişimcisi; Maarif Kolejleri’nin (Antalya) kurucusu…
Antalya Barosu’ndan bir diğer değerli Avukat Sayın Nuray Kayalar Ayman, aynı soruya yanıtında ‘Zayıf olan daima adalet ve eşitlik isterken bunlar, güçlünün umurunda bile değildir. Oysa ki Aristo’nun dediği gibi ‘Eşitliğin her zaman adaletli olduğunu söylemek mümkün değildir’ dedi ve sözünü şu vurguyla sonuçlandırdı: ‘Bir hukukçu olarak eşit olanın her zaman adaletli olmadığına inananlardanım. Hayatta kalma içgüdüsüyle baklava çalan çocuk ile daha lüks bir hayat yaşamak için çalan biri arasında yıldızlar kadar uzak bir fark vardır. Bir çita ile bir balık, aynı anda ağaca da çıkamaz, denizde de avlanamaz. Kolejde yetişmiş bir çocuk ile öğretmen yüzü görmeden tarlada bahçede çalışarak okuyan bir çocuğun aynı üniversite sınavına girmesi kadar adaletsiz bir eşitlik olamaz!’
Sonra sınırlarımızın dışına, Yavru Vatan Kıbrıs’a uzandım. Geçmişte Doğu Akdeniz Üniversitesi Koleji’nde (DAK’ta) öğrencim olmuş, bugün Ada’da avukatlık yapan Sevgili İrem Uygun’a ve Sevgili Çağın Öztenay’a sordum aynı soruyu.
Adalet ve eşitlik aynı şey mi?
Avukat İrem Uygun, yanıtında adalet kavramının filozofik temellerine inerken Aristo’ya gönderme yaptı:
‘Aristoteles, herkese eşit davranmanın adalet için yeterli olmadığı görüşündedir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Mesela herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi kişinin gelir düzeyini dikkate almadığından dolayı adil bir yöntem değildir. Ancak kişinin geliri üzerinden tahsil edilen ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi yöntemi daha adil bir uygulamadır.
Aristo bu durumu adalet anlayışlarını ayırarak izah etmiştir. Aristo’ya göre adalet; denkleştirici adalet ve dağıtıcı adalet olmak üzere ikiye ayrılır. Denkleştirici adalet mutlak eşitlik prensibine dayanır. Burada sayısal eşitlik esası söz konusudur. Yasalar önünde herkesin eşit sayılması durumu denkleştirici adalete dahildir. Çıkarların paylaştırılması, kişinin durumuna göre davranılması ise dağıtıcı adalete dahildir. Yani eşit olmayan değerlere eşit davranılmaması gerektiğini söyler. Mesela masada bir sürahi su duruyorsa, bu suyu o masanın başında bulunan iki kişi arasında eşit oranda bölüştürmek ilk nazarda adil görünebilir. Ama meselenin özünde esas adaletli olan, orada bulunanlardan biri çok susamış, diğeri daha az susamışsa ya da hiç susamamışsa, çok susamış kişinin bardağına daha çok su doldurmak, susamamış kişiye ise daha az su vermektir. Bu örnek günlük hayatta da birçok şeyin özünü teşkil etmektedir; hak edenin hakkını alabilmesi gibi. Dolayısı ile eşitlik ve adalet arasındaki nüansı iyi idrak edebilen bir zihniyet, her iki kavramı da en dengeli şekilde tatbik edebilendir.’
Sevgili İrem’le her zaman gurur duydum. Onun bu ifadeleri, benim duyduğum gururu bir kat daha artırıyor.
Keza karakteriyle, sportmenliğiyle ve aydın kimliğiyle her zaman guru duyduğum bir başka öğrencim Avukat Çağın Öztenay da ‘Eşitlik ve adalet birbirini tamamlayıcı kavramlar değildir. Eşitlik adaleti doğurmaz; ancak adalet eşitliği doğurur. Kadın ve erkek arasındaki pozitif ayrımcılık herkesin bilmesi gerektiği bir kavram olduğu inancımla farklı bir örnekle eşitlik ve adalet kavramını açıklamak isterim: 1,50 cm boyunda bir kişi ile 1,90 cm boyunda bir kişiyi ayni potada smaç yarışmasına sokmak eşitliktir ama adaletli değildir. Maddi gerçeğe eşitlikle değil, gerçek adalet ile ulaşılabilir. Fiziki, maddi, manevi, sosyolojik vb. tüm unsurlar kişiler arasında adil ölçümlerle karşılaştırılırsa ancak o zaman gerçek adaletten bahsedilebilir. Adalet, eşitlikten öncül bir kavramdır. Adalet tahsis edilmeden eşitlik tahsis edilemez!’ sözleriyle soruşturmama son noktayı koydu.
(Devamı yarın)
Birazı bugün, birazı yarın…
Önce benim mütevazı soruşturmam:
Çok değer verdiğim hukukçulara ulaştım ve tek soru sordum:
Adalet ve eşitlik aynı şey mi?
Antalya Barosu Avukatlarından Sayın Murat Şahin sorumu şöyle yanıtladı:
‘Eşitlik en büyük adaletsizliktir… Adalet, çok daha geniş içerikli bir kavram olmakla birlikte olayları ferdi ve süregeliş biçimine göre değerlendirmekten geçer. Eşitlik ise daha yüzeysel bir kavram olmakla birlikte daha çok rakamsal olayları içine alan bir terimdir…’
Sayın Şahin, aynı zamanda genç, idealist, başarılı, özetle örnek bir eğitim girişimcisi; Maarif Kolejleri’nin (Antalya) kurucusu…
Antalya Barosu’ndan bir diğer değerli Avukat Sayın Nuray Kayalar Ayman, aynı soruya yanıtında ‘Zayıf olan daima adalet ve eşitlik isterken bunlar, güçlünün umurunda bile değildir. Oysa ki Aristo’nun dediği gibi ‘Eşitliğin her zaman adaletli olduğunu söylemek mümkün değildir’ dedi ve sözünü şu vurguyla sonuçlandırdı: ‘Bir hukukçu olarak eşit olanın her zaman adaletli olmadığına inananlardanım. Hayatta kalma içgüdüsüyle baklava çalan çocuk ile daha lüks bir hayat yaşamak için çalan biri arasında yıldızlar kadar uzak bir fark vardır. Bir çita ile bir balık, aynı anda ağaca da çıkamaz, denizde de avlanamaz. Kolejde yetişmiş bir çocuk ile öğretmen yüzü görmeden tarlada bahçede çalışarak okuyan bir çocuğun aynı üniversite sınavına girmesi kadar adaletsiz bir eşitlik olamaz!’
Sonra sınırlarımızın dışına, Yavru Vatan Kıbrıs’a uzandım. Geçmişte Doğu Akdeniz Üniversitesi Koleji’nde (DAK’ta) öğrencim olmuş, bugün Ada’da avukatlık yapan Sevgili İrem Uygun’a ve Sevgili Çağın Öztenay’a sordum aynı soruyu.
Adalet ve eşitlik aynı şey mi?
Avukat İrem Uygun, yanıtında adalet kavramının filozofik temellerine inerken Aristo’ya gönderme yaptı:
‘Aristoteles, herkese eşit davranmanın adalet için yeterli olmadığı görüşündedir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Mesela herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi kişinin gelir düzeyini dikkate almadığından dolayı adil bir yöntem değildir. Ancak kişinin geliri üzerinden tahsil edilen ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi yöntemi daha adil bir uygulamadır.
Aristo bu durumu adalet anlayışlarını ayırarak izah etmiştir. Aristo’ya göre adalet; denkleştirici adalet ve dağıtıcı adalet olmak üzere ikiye ayrılır. Denkleştirici adalet mutlak eşitlik prensibine dayanır. Burada sayısal eşitlik esası söz konusudur. Yasalar önünde herkesin eşit sayılması durumu denkleştirici adalete dahildir. Çıkarların paylaştırılması, kişinin durumuna göre davranılması ise dağıtıcı adalete dahildir. Yani eşit olmayan değerlere eşit davranılmaması gerektiğini söyler. Mesela masada bir sürahi su duruyorsa, bu suyu o masanın başında bulunan iki kişi arasında eşit oranda bölüştürmek ilk nazarda adil görünebilir. Ama meselenin özünde esas adaletli olan, orada bulunanlardan biri çok susamış, diğeri daha az susamışsa ya da hiç susamamışsa, çok susamış kişinin bardağına daha çok su doldurmak, susamamış kişiye ise daha az su vermektir. Bu örnek günlük hayatta da birçok şeyin özünü teşkil etmektedir; hak edenin hakkını alabilmesi gibi. Dolayısı ile eşitlik ve adalet arasındaki nüansı iyi idrak edebilen bir zihniyet, her iki kavramı da en dengeli şekilde tatbik edebilendir.’
Sevgili İrem’le her zaman gurur duydum. Onun bu ifadeleri, benim duyduğum gururu bir kat daha artırıyor.
Keza karakteriyle, sportmenliğiyle ve aydın kimliğiyle her zaman guru duyduğum bir başka öğrencim Avukat Çağın Öztenay da ‘Eşitlik ve adalet birbirini tamamlayıcı kavramlar değildir. Eşitlik adaleti doğurmaz; ancak adalet eşitliği doğurur. Kadın ve erkek arasındaki pozitif ayrımcılık herkesin bilmesi gerektiği bir kavram olduğu inancımla farklı bir örnekle eşitlik ve adalet kavramını açıklamak isterim: 1,50 cm boyunda bir kişi ile 1,90 cm boyunda bir kişiyi ayni potada smaç yarışmasına sokmak eşitliktir ama adaletli değildir. Maddi gerçeğe eşitlikle değil, gerçek adalet ile ulaşılabilir. Fiziki, maddi, manevi, sosyolojik vb. tüm unsurlar kişiler arasında adil ölçümlerle karşılaştırılırsa ancak o zaman gerçek adaletten bahsedilebilir. Adalet, eşitlikten öncül bir kavramdır. Adalet tahsis edilmeden eşitlik tahsis edilemez!’ sözleriyle soruşturmama son noktayı koydu.
(Devamı yarın)