Kişiyi yiğitlik tahtına oturtan bu dört evlat bizzat kişinin kendi zatından doğmuştur.
Söz garip gelse de sen sonuna kadar oku.
Kişiyi baht ve taht sahibi yapan bu hayırlı dört evlat, yiğit adamın dört yerinden biter.
Yiğit adamın birinci evladı malından doğmuştur: Kişi çalışıp kazanmış, helalinden mal mülk sahibi olmuştur. Zekâtını, sadakasını vermiştir, fakat yeter, dememiş; karşılığını Allah’tan bekleyerek, yaptırdığı cami, okul, yurt, kütüphane, yol, köprü, çeşme, vb. hizmetlerle, malını halkın yararına sarf etmiştir. İşte bu, kişinin malından doğan ‘hayır evladı’dır ki, bu evlat sayesinde, babasının amel defterine sevap kalmaz yazılır.
Yiğit adamın ikinci evladı nefsinden doğmuştur: Çocuklar, insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirildiklerinde, onları ananlar, anne ve babalarını da hayırla anarlar. Kişinin soyu sopu da bu hayırlı evlatlarla devam eder. Kendilerine bakılınca hayırla anılan ve anne-babasını anımsatan ‘nesil evlatları’ ne kadar değerlidir.
Yiğit adamın üçüncü evladı canından (ruh) doğmuştur: Bu evlat, ilmin, hikmetin meyveleri olan kitaplarıdır. Kitapları yaşadıkça o yiğit adam da yaşar. Dünyada ne kadar kitap varsa ve kaybolmamışsa bunlar hep yiğitlerin canlarından doğmuştur. Onlar kitaplarıyla aramızda yaşamaktadır. İnsanlığın yazılı hazineleri kitaplardır. ‘Kitaptan evlat’ bırakanlar bahtiyar babalardır.
Yiğit adamın dördüncü evladı ilme hizmetten doğmuştur: Kişi, bilime, sanata bir ömür harcamış; talebeler yetiştirmiş, öğrenmiş, öğretmiştir. Âlime ve ilme hizmet eden, talebe yetiştiren, hocasını ve ilmi devam ettiren bu ‘ilim evlatları’ evlatların paşasıdır!
İşte, hangi yiğitten geriye bu dört evlat kaldıysa o yiğit helal kazanmış, helal yiyip içmiştir.
Yiğit adam, fiziken ölmüş olsa da, manen ölmez; geride bıraktığı ‘hayır gözesi evlatlarla’ yaşamaya devam eder.
Dünyada nice böyle yiğitler vardır…
Arkasında, bir tana olsun, hayırlı evlat bırakamayan kişi, işte o, gerçekten o, ölmüştür!
Söz garip gelse de sen sonuna kadar oku.
Kişiyi baht ve taht sahibi yapan bu hayırlı dört evlat, yiğit adamın dört yerinden biter.
Yiğit adamın birinci evladı malından doğmuştur: Kişi çalışıp kazanmış, helalinden mal mülk sahibi olmuştur. Zekâtını, sadakasını vermiştir, fakat yeter, dememiş; karşılığını Allah’tan bekleyerek, yaptırdığı cami, okul, yurt, kütüphane, yol, köprü, çeşme, vb. hizmetlerle, malını halkın yararına sarf etmiştir. İşte bu, kişinin malından doğan ‘hayır evladı’dır ki, bu evlat sayesinde, babasının amel defterine sevap kalmaz yazılır.
Yiğit adamın ikinci evladı nefsinden doğmuştur: Çocuklar, insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirildiklerinde, onları ananlar, anne ve babalarını da hayırla anarlar. Kişinin soyu sopu da bu hayırlı evlatlarla devam eder. Kendilerine bakılınca hayırla anılan ve anne-babasını anımsatan ‘nesil evlatları’ ne kadar değerlidir.
Yiğit adamın üçüncü evladı canından (ruh) doğmuştur: Bu evlat, ilmin, hikmetin meyveleri olan kitaplarıdır. Kitapları yaşadıkça o yiğit adam da yaşar. Dünyada ne kadar kitap varsa ve kaybolmamışsa bunlar hep yiğitlerin canlarından doğmuştur. Onlar kitaplarıyla aramızda yaşamaktadır. İnsanlığın yazılı hazineleri kitaplardır. ‘Kitaptan evlat’ bırakanlar bahtiyar babalardır.
Yiğit adamın dördüncü evladı ilme hizmetten doğmuştur: Kişi, bilime, sanata bir ömür harcamış; talebeler yetiştirmiş, öğrenmiş, öğretmiştir. Âlime ve ilme hizmet eden, talebe yetiştiren, hocasını ve ilmi devam ettiren bu ‘ilim evlatları’ evlatların paşasıdır!
İşte, hangi yiğitten geriye bu dört evlat kaldıysa o yiğit helal kazanmış, helal yiyip içmiştir.
Yiğit adam, fiziken ölmüş olsa da, manen ölmez; geride bıraktığı ‘hayır gözesi evlatlarla’ yaşamaya devam eder.
Dünyada nice böyle yiğitler vardır…
Arkasında, bir tana olsun, hayırlı evlat bırakamayan kişi, işte o, gerçekten o, ölmüştür!