
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mevlüt Özben, 15 Temmuz darbe girişiminin ‘haber çağından’ etkilenerek aşındığını ya da aşındırıldığını ileri sürdü. Özben, “Söyleyecek sözü olan her fırsatta Türkiye’nin ne yaşadığını bıkıp usanmadan anlatması gerek. Ancak TV’de her gece başka bir kanalda aynı şeyleri söyleyip duran ve adeta pop yıldızları gibi şehir şehir dolaşıp 15 Temmuz’u geçim kapısı haline getirmiş olanları kastetmiyorum” dedi.
Onur SAĞSÖZ / ERZURUM
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mevlüt Özben, 15 Temmuz Darbe Girişimi ile ilgili akademik yayın yapan ilk akademisyenlerden biri oldu. Muhafazakâr Düşünce Dergisi’nde ’15 Temmuz ışığında Türkiye’ başlıklı makalesi yayınlanan Özben, Cumhuriyet tarihinin en önemli ve kritik olaylarından biri olan 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olarak herkesin kendi uzmanlık alanı ya da imkânları çerçevesinde sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
Bu imkânlar akademisyenlere de sağlansın
15 Temmuz’un ve Türkiye’nin içinde bulunduğu terör sorununun her platformda tekrar tekrar anlatılmasını isteyen Doç. Dr. Özben, “15 Temmuz darbe/işgal girişiminin üzerinden aylar geçti ve ne yazık ki yaşadıklarımızın vahameti, içinde bulunduğumuz ‘haber çağından’ etkilenerek aşınıyor ya da aşındırılıyor. Bu yüzden söyleyecek sözü olanların her fırsatta Türkiye’nin ne yaşadığını bıkıp usanmadan anlatması gerektiğini düşünüyorum. Tabi bunları söylerken, televizyonda her gece başka bir kanalda aynı şeyleri söyleyip duran ve adeta pop yıldızları gibi şehir şehir dolaşıp 15 Temmuz’u geçim kapısı haline getirmiş olanları kastetmiyorum. Bu insanlara gösterilen itibar ve sağlanan olanakların akademisyenlere de sağlanmasını istiyorum” dedi.

“Motivasyonu diri tutmalıyız”
Ülkenin değerlerine ve geleceğine sözde değil özde sahip çıkmak gerektiğinin altını çizen Doç. Dr, Mevlüt Özben, şöyle devam etti. “Bu sorumluluk almakla, elinden geleni yapmakla olur. Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz gecesi bu büyük sorumluluğu aldı ve ‘milletin üzerinde bir güç tanımadığını’ söyledi. Şimdi bize düşen milletin gücünü ve motivasyonunu diri tutmak. Bu bakımdan 15 Temmuz darbe girişiminin doğru anlatılabilmesi için herkes kendi ölçüsünde elini taşın altına sokmalıdır. Unutmamalıyız ki, bu bir ülke meselesidir, başka şeye benzemez. Bu arada, uçaklar kalkmasın diye tarlasındaki ürünü ateşe verenlerin, tankların altına yatanların, kurşunlara yürüyenlerin yanında bizim yaptıklarımızın sözü bile edilmez elbette.”
“Sosyal medya eylem iştahlarını kabartıyor”
Yeni yılın ilk saatlerinde İstanbul Reina’ da yaşanan terör saldırısı ile ilgili de görüşlerini paylaşan Doç. Dr. Mevlüt Özben çarpıcı tespitlerde bulundu. Özben şunları söyledi. “Şurası açık ki, internet ve sosyal medya araçlarının etkisi terör örgütlerinin eylem iştahlarını daha bir kabartıyor ve küresel terör iyiden iyiye eylem ve kurban sayısı üzerinden nicel bir düzleme oturuyor. Reina saldırısının politik, sosyolojik ve psikolojik nesnel nedenleri var elbette. Ama üzerinden durulması gereken asıl nokta, ABD başta olmak üzere modern Batı dünyasının doğrudan ve dolaylı sorumlusu olduğu küresel terörün her yerde olduğudur: Kışla önlerinde, AVM’ler’de, gece kulüplerinde, konser salonlarında, sergilerde, hava limanlarında, garlarda, stadyumlarda… Küreselleşme süreçlerine katkı veren postmodern paradigmaların içten içe zayıflattığı ‘büyük anlatıların’ geri çekilerek tarihin susturulduğu günümüzde nükleer kışa denk bir terör çağı başlıyor sanki. En kötüsü de, toplum(lar)da kötü bir şeylerin bekleniyor olmasına yönelik o uğursuz güvensizlik hissinin giderek kalıcı hale gelmesi.”
“Hiçbir yer güvenli değil”
“Hiçbir ülke, hiçbir yer güvenli değil artık… Üstelik her bir terör eylemi, nükleer patlamaların sonrasında beklenen kışı andırırcasına daha bir karartıyor, donduruyor dünyayı: Terör karşısında herkes farksızlaşıyor ve git gide suskunlaşıyor. Kötülük viral olarak yayılıyor gezegene; bir proje olarak üretildiği ABD ve Batı dünyasını da tehdit ediyor. Kötülüğü kendisi dışında kalan dünyaya göre daha bir baş edilebilir seviyede tutabilme avantajına sığınarak tüm dünyaya çözümsüzlüğü çözüm olarak dayatan ABD ve Batı dünyası bir kez daha insanlık suçu işliyor. Bu yüzden her bir ölümden, herkesten önce onlar sorumlu… Tüm bunlar olurken, arkadaki büyük resmi göremeyen ve/veya görmezden gelenlerin bu türden olaylardan politik çıkar devşirme ya da kin kusma, hesaplaşma çabası içinde olma tavırlarını terk etmeleri gerekiyor. Bir ve birlik içinde olmanın her şeyden önemli olduğu günlerden geçiyoruz.”
Onur SAĞSÖZ / ERZURUM
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mevlüt Özben, 15 Temmuz Darbe Girişimi ile ilgili akademik yayın yapan ilk akademisyenlerden biri oldu. Muhafazakâr Düşünce Dergisi’nde ’15 Temmuz ışığında Türkiye’ başlıklı makalesi yayınlanan Özben, Cumhuriyet tarihinin en önemli ve kritik olaylarından biri olan 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olarak herkesin kendi uzmanlık alanı ya da imkânları çerçevesinde sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
Bu imkânlar akademisyenlere de sağlansın
15 Temmuz’un ve Türkiye’nin içinde bulunduğu terör sorununun her platformda tekrar tekrar anlatılmasını isteyen Doç. Dr. Özben, “15 Temmuz darbe/işgal girişiminin üzerinden aylar geçti ve ne yazık ki yaşadıklarımızın vahameti, içinde bulunduğumuz ‘haber çağından’ etkilenerek aşınıyor ya da aşındırılıyor. Bu yüzden söyleyecek sözü olanların her fırsatta Türkiye’nin ne yaşadığını bıkıp usanmadan anlatması gerektiğini düşünüyorum. Tabi bunları söylerken, televizyonda her gece başka bir kanalda aynı şeyleri söyleyip duran ve adeta pop yıldızları gibi şehir şehir dolaşıp 15 Temmuz’u geçim kapısı haline getirmiş olanları kastetmiyorum. Bu insanlara gösterilen itibar ve sağlanan olanakların akademisyenlere de sağlanmasını istiyorum” dedi.

“Motivasyonu diri tutmalıyız”
Ülkenin değerlerine ve geleceğine sözde değil özde sahip çıkmak gerektiğinin altını çizen Doç. Dr, Mevlüt Özben, şöyle devam etti. “Bu sorumluluk almakla, elinden geleni yapmakla olur. Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz gecesi bu büyük sorumluluğu aldı ve ‘milletin üzerinde bir güç tanımadığını’ söyledi. Şimdi bize düşen milletin gücünü ve motivasyonunu diri tutmak. Bu bakımdan 15 Temmuz darbe girişiminin doğru anlatılabilmesi için herkes kendi ölçüsünde elini taşın altına sokmalıdır. Unutmamalıyız ki, bu bir ülke meselesidir, başka şeye benzemez. Bu arada, uçaklar kalkmasın diye tarlasındaki ürünü ateşe verenlerin, tankların altına yatanların, kurşunlara yürüyenlerin yanında bizim yaptıklarımızın sözü bile edilmez elbette.”
“Sosyal medya eylem iştahlarını kabartıyor”
Yeni yılın ilk saatlerinde İstanbul Reina’ da yaşanan terör saldırısı ile ilgili de görüşlerini paylaşan Doç. Dr. Mevlüt Özben çarpıcı tespitlerde bulundu. Özben şunları söyledi. “Şurası açık ki, internet ve sosyal medya araçlarının etkisi terör örgütlerinin eylem iştahlarını daha bir kabartıyor ve küresel terör iyiden iyiye eylem ve kurban sayısı üzerinden nicel bir düzleme oturuyor. Reina saldırısının politik, sosyolojik ve psikolojik nesnel nedenleri var elbette. Ama üzerinden durulması gereken asıl nokta, ABD başta olmak üzere modern Batı dünyasının doğrudan ve dolaylı sorumlusu olduğu küresel terörün her yerde olduğudur: Kışla önlerinde, AVM’ler’de, gece kulüplerinde, konser salonlarında, sergilerde, hava limanlarında, garlarda, stadyumlarda… Küreselleşme süreçlerine katkı veren postmodern paradigmaların içten içe zayıflattığı ‘büyük anlatıların’ geri çekilerek tarihin susturulduğu günümüzde nükleer kışa denk bir terör çağı başlıyor sanki. En kötüsü de, toplum(lar)da kötü bir şeylerin bekleniyor olmasına yönelik o uğursuz güvensizlik hissinin giderek kalıcı hale gelmesi.”
“Hiçbir yer güvenli değil”
“Hiçbir ülke, hiçbir yer güvenli değil artık… Üstelik her bir terör eylemi, nükleer patlamaların sonrasında beklenen kışı andırırcasına daha bir karartıyor, donduruyor dünyayı: Terör karşısında herkes farksızlaşıyor ve git gide suskunlaşıyor. Kötülük viral olarak yayılıyor gezegene; bir proje olarak üretildiği ABD ve Batı dünyasını da tehdit ediyor. Kötülüğü kendisi dışında kalan dünyaya göre daha bir baş edilebilir seviyede tutabilme avantajına sığınarak tüm dünyaya çözümsüzlüğü çözüm olarak dayatan ABD ve Batı dünyası bir kez daha insanlık suçu işliyor. Bu yüzden her bir ölümden, herkesten önce onlar sorumlu… Tüm bunlar olurken, arkadaki büyük resmi göremeyen ve/veya görmezden gelenlerin bu türden olaylardan politik çıkar devşirme ya da kin kusma, hesaplaşma çabası içinde olma tavırlarını terk etmeleri gerekiyor. Bir ve birlik içinde olmanın her şeyden önemli olduğu günlerden geçiyoruz.”