Üniversiteyi dünya standartlarına göre tasarlıyor
Dünyanın saygın üniversitelerinde eğitim alıp, projelere dahil olan Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, üniversiteyi dünya standartlarında bir eğitim kurumu haline getirme gayreti içerisinde. Üniversitenin altyapı eksiklerini tamamladıklarını belirten Rektör Alma, “Şuanda Iğdır’ın toprak, su, sağlık ve bitki haritasını bitirmek üzereyiz. Iğdır Üniversitesi’ni tarım ve lojistik üniversitesi yapmak için YÖK’e başvurduk, amacımız Iğdır’ı marka şehri yapmak” dedi.
Iğdır’ın tarım ve hayvancılık yönünden önemine dikkat çeken Alma, “Yörenin kayısısı meşhur fakat kıymeti bilinmiyor. Bunun için coğrafik işaret başvurusunda bulunduk. Melekli’de tarım çiftliklerimiz var orada halka eğitim veriyoruz. Çiftçilik eğitim merkezi kurduk ve 300 tane köye giderek eğitimler verdik. Yörede 700 bine yakın buzağı ölümü var. Bunları gidermek amacıyla Hayvan Hastanesini kurduk” diye konuştu.
Çin’de ve Malezya’da çok sayıda doktora ve yüksek lisans öğrencisine danışmanlık yapan Rektör Alma, Türkiye’deki üniversitelerin teorik anlamda çok iyi fakat pratik anlamda eksik kaldığını belirtti. Alma, “Japonya’yı ele alacak olursak son sınıfta ders kavramı yok. Dersin hocası firmayla görüşüyor, firmanın ihtiyacına göre bitirme tez konusu veriyor, öğrenci bununla meşgul oluyor” ifadelerini kulandı.
Röportaj: Mutluhan ÇAMUR
Aslen Ağrılı olan Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, ilk ve ortaöğrenimini burada tamamladı. Ardından Ağrı Meslek Yüksek Okulu Sınıf Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. Öğretmen olmayı tercih etmeyen Rektör Alma, yeniden üniversite sınavlarına girerek, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Orman Endüstrisi Bölümüne yerleşti. Rektör Alma dört yıllık bir eğitimin ardından, hem bölüm hem de üniversite birincisi olarak lisans eğitimini tamamladı. Bölüm birincisi olması nedeniyle KTÜ’de araştırma görevlisi olma hakkı elde etti. Yüksek Lisans eğitimini de KTÜ Orman Biyolojisi ve Ağaç Malzeme Koruma Teknolojisi Bölümü’nde tamamlayan Alma, Almancanın yansıra İngilizcesini de geliştirdi. Yüksek Lisans tez aşamasında Malezya Milli Eğitim bursunu kazandı ve Kuala Lumpur Putra Malezya Üniversitesi’nde (UPM) Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. KTÜ’de doktora eğitimini bitirmek üzereyken Japonya Milli Eğitim Bakanlığı bursu kazanan Alma, eğitimini bırakarak yeniden Japonya’da Kyoto Üniversitesinde doktora eğitimine başladı. Japonya’da Nobel ödüllü akademisyenlerle çalışan Alma, Kyoto Üniversitesinden teklif almasına rağmen kabul etmeyerek ülkeye döndü. Ülkeye döndükten sonra Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde kadroya girdi ve 35 yaşında profesör oldu. Bu süre zarfında Amerika, Avrupa ve Doğu ülkelerindeki en iyi üniversitelerde eğitim alarak projelere dahil oldu ve her gittiği üniversiteden teklif almasına rağmen kendi ülkesine hizmet etmeyi tercih etti. Birçok firmaya danışmanlık da yapan Rektör Alma, TÜBİTAK’tan onlarca ödül aldı ve Çin’de ve Malezya’da yüksek lisans ve doktora öğrencilerine danışmanlık yapıyor. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) asli üyesi olan Rektör Alma, 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Iğdır Üniversitesi Rektörlüğüne atandı. Göreve geldiği günden beri yeni Iğdır Üniversitesi’nin kalkınması noktasında projeler üreten Rektör Alma ile üniversitenin durumunu, yaptıkları icraatları ve dünyada ve Türkiye’deki eğitim sistemi hakkında konuştuk.
Göreve geldiğinizdeki Iğdır Üniversitesi ile şimdiki arasında ne gibi bir fark var ve görevde bulunduğunuz süre zarfında Türkiye standartlarında Iğdır Üniversitesini nerede görüyorsunuz?
Göreve geldiğimde üniversitede bir altyapı kısmen kurulmuştu, fakat eğitim öğretimdeki backgroundlar, laboratuvarlar ve kalifiye noktasında çok çok gerilerdeydi. Üniversite fiziki mekân bakımından binası var ama çatısı yok, lojman vardı fakat oturulacak durumda değil, laboratuvarlara cihaz alınmış fakat kutusu açılmamış, derslikler ders işlenecek gibi değildi. Kısacası üniversite atıl durumdaydı. Göreve geldiğimizde bunları rehabilite ettik. Üniversitemiz hızla gelişiyor. Ben göreve geldiğimde 5 bin öğrenci vardı, bir yıl içerisinde 8 bin 900 oldu. Fakat barınma imkânı olamadığı için bazı öğrencilerimiz okulu bıraktılar. Tabii bu durumu telafi etmek amacıyla KYK (Kredi Yurtlar Kurumu) ile anlaşma yaparak 35 bin dönüm yer tahsisi ettik; şuanda bin 700 kişilik yurt çok yakın zaman içerisinde ihaleye çıkıldıktan sonra yapımına başlanacak. Yine göreve geldiğimizde hiçbir bölümün laboratuvarı yoktu. Örneğin İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde laboratuvar olmadığı öğrenciler için eline bir keser bile almamışlardı. Üniversitemize yeni bölümler açtık. Özellikle sağlık konusunda ülkemizde popüler olup da açılmayan bölümümüz kalmadı. Fakat hastanede staj imkânı olmadığı için öğrencilerimiz için sağlık simülasyon merkezleri kurduk. Yine uçak kabin bölümlülerini açtık ve (mock-up) kurduk. Bunun yanı sıra Makine Mühendisliği Bölümünün CNC(Computer Numerical Control) tezgâhından tornasına kadar altyapısını oluşturduk. Elektrik Elektronik Mühendisliği’nde de Askeri Elektronik Sanayi(ASELSAN) , Hava Elektrik Sanayi (HAVELSAN)ve Türk Havacılık Uzay Sanayi(TAI) destek alarak bütün cihazların tefrişatını yaptık. Elektrik elektronik mühendisliklerinin yanı sıra yine iki yıllık otomobil bölümlerimiz var, bu bölümün bütün test araçlarını aldık. Şu anda altyapısı olmayan bölümüz kalmadı.
Bazı bölümlerde tiridi cihazları üretmeye başladık ve robotik kodlama kursları veriyoruz aynı zamanda hibrit araçlar yaptık. Bazı zamanlar bu araçlarla şehirde geziler de yapıyoruz. Yine Tuzluca’da bulunan tuz mağaralarını kendi bünyemize katarak Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) desteğiyle astım ve KOAH merkezi yapmayı amaçlıyoruz. Bununla hem sağlık turizmini hem yöresel kalkınmayı hem de bizim için bir deneysel ikon. Yörede 700 bine yakın buzağı ölümü var. Bunları gidermek amacıyla Hayvan Hastanesini kurduk, ruhsatını da aldık. Çok iyi bir gelir kaynağı olacağına inanıyoruz. 1 buçuk milyon küçükbaş, 500 bin civarında büyükbaşı olan Iğdır ilimize hizmet vermeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra enerji önemli bir ihtiyaç. Iğdır’da güneşli gün sayısı fazla. Biz de bu güneşten faydalanmak için Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi’nden ( DAP) 2 milyon 439 bin TL hibe alarak Güneş Enerji Santrali (GES) santralini kurduk. Bu sistem birçok ilimizde yok. Bu santralle elektrik ihtiyacımızın yüzde yüzünü karşılıyoruz. Artı olarak bize aylık bin TL gelir sağlıyor.
Her üniversitenin olduğu gibi Iğdır Üniversitesinin de amacı akademik başarı ve nitelikli insan yetiştirmektir. Bunun yanı sıra Iğdır Üniversitesi şehrin lokomotifi olama yolunda üniversite-sanayi ya da üniversite- şehir birlikteliği amacı var mı?
Biz Iğdır Üniversitesinde göreve başlayınca hemen KOSGEB’le irtibata geçerek öğrencilerimize girişimcilik belgelerini aldırdık. Hatta girişimcilik diye bir ders açarak belgeyi ders kapsamında verdik. Bu uygulamayla binlerce öğrencimiz girişimcilik belgesi aldılar. Aynı zamanda yaz dönemi stajlarında İŞKUR’un desteğiyle öğrencilerimize çalışma imkânı sağladık. Bizim istihdam amaçlı bir üniversite kurma planımız var. Belediye ile lojistik projemiz tamamlandı. Bu kapsamda Avrupa Ersamus Plus desteğiyle şoför ve muavinlere sertifika ve aylık vererek eğittik. Çünkü Iğdır’da 7 bine yakın TIR var. Iğdır lojistik ve hayvancılık bakımından bir üst. Hatta üniversitemizi tarım ve lojistik üniversitesi yapma gibi bir niyetimiz var. Bunun için dosyalarımızı hazırlayıp YÖK’e sunduk. Malum Iğdır’ ın kayısısı meşhur. Fakat markası ve belgesi olamayan çok kıymetli bir ürün. Bunun için coğrafik işaret başvurusunda bulunduk. Bunun yanında Iğdır’ın Taş Köftesi meşhur, onun da coğrafik işaretini aldık. Al Alma, Süper Domates ve Omaç Aşı için de başvuruda bulunduk. Amacımız Iğdır’ı marka şehir yapmak.
Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) desteğiyle tuz mağarasının fizibilite desteğini aldık. Aynı zamanda 2 milyon TL bir destek ile orayı en kısa zamanda sağlık turizmine açmayı planlıyoruz. Çinicilik, cam seramik bölümleri açtık ve halkı eğitmek üzere SERKA ajansından 2 milyon TL destek aldık. 20’ye yakın halı tezgâhımız var. Almanya’ya kadar halı ihracatına başladık. Üniversitemiz ihracat yapan bir kurum haline geldi. Bunlarla birlikte ahşap oyuncak atölyesi kurduk. Ahşap torna ve frezeler ve doğal kök boyayla oyuncak üretimine başladık. Bunların yakın zamanda satışlarına başlayacağız. Son zamanlarda Iğdır’da boşanma olayları artış gösterdi. Bunun için arabuluculuk merkezleri kurarak aile eğitimine başladık. Evlilik sonrası oluşabilecek problemlerin nasıl giderilebileceği konusunda ailelere eğitimler veriyoruz. Aynı zamanda arabulucuları yetiştiren merkezler kuruduk. Serbest denetim merkezleriyle anlaşmalar yaparak, uyuşturucu kullanan gençlerin neden bu yola girdiklerini ve bunların rehabiltesinin nasıl olacağını ve problemlerin nasıl gidereceği noktasında eğitimler veriyoruz. Yine Melekli’de tarım çiftliklerimiz var orada halka eğitim veriyoruz. Çiftçilik eğitim merkezi kurarak 300 tane muhtarımıza kampüsümüzü gezdirerek bilgi verdik. Her muhtarın bulunduğu köye giderek eğitimler verdik. Şuanda Iğdır’ın toprak, su, sağlık ve bitki haritasını bitirmek üzereyiz. Şuanda bizim verdiğimiz raporlarla arsenik maddesi fazla olan su kuyularını kapattırdık. Çünkü arseniğin fazla olması prostat kanserine yol açıyor. Son yıllarda Iğdır’da kanser artışı yaşandı, bunun nedenlerini araştırıyoruz. Iğdır Üniversitesi şehrin lokomotif görevini üstlenmiş durumdadır.
Günümüzde üniversiteler teknolojik olarak dönüşmeye başladılar. Örneğin kütüphanelerin veri tabanını dijitale dönüştürülerek interaktif veri alışverişinde bulunuluyor. Ayrıca e-kitap, e-dergi gibi materyaller üretiliyor. Iğdır Üniversitesi bu teknolojik devrimin neresinde?
Süreç dijitale doğru hızla eviriliyor. Bu manada bizim robotik kodlama kurslarımız var. Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan 20 bin TL destek alarak 70 hocamıza robotik kodlama kurusu verdik. Yani eğitmeni eğitiyoruz, bu çok önemli. E- devlet konusunda çok iyiyiz. 22 bin kitabımız şuanda e-kitap üzerinden erişime açıldı. Elimizdeki dokümanları da yavaş yavaş dijitale aktarmaya başladık. E-kitap noktasında gayet başarılı bir şekilde ilerliyoruz.
Her ile bir üniversite projesi hayata geçirilmeye başlandığında akademik camiada ve kamuoyunda ‘küçük şehirlerden büyük üniversiteler çıkmaz fakat güçlü fakülteler çıkabilir’ yorumlarında bulunuldu. Bu görüş hakkında neler söylemek istersiniz?
Fakülteler üniversiteye bağlı olamayıp dağınık olduğu zaman fiziki mekândan dolayı kontrolü zor oluyor. Dikey büyüme her zaman maslahattır, yatay büyüme hiçbir zaman önerilmez. Çünkü yatay olduğu zaman dikkatleriniz dağılıyor. Bu mesafeyi azaltmak için yeni üniversiteler kuruldu. Ancak yeni üniversiteler muazzam sorunlarla karşılaşıyor. Çünkü küçük şehirler yeni kasaba olmaktan çıkmış ve medenileşmeden ağır bir yük getiriyorsunuz. Böyle olunca şehir üniversitenin fonksiyonunu anlayamıyor, üniversiteyi klasik bir devlet kurumu olarak görüyor. Tabii üniversitenin şehre ekonomik manada bacasız bir fabrika gibi getirisi var. Bana göre nüfusu 200 bini geçen yerlerde üniversite kurulmalı. Çünkü o yörede yaşayan insanlara imkân sunmuş oluyorsunuz.
En Doğudaki üniversite olma hasbiyle öğrencileriniz sektörle bağlantı kurma noktasında problem yaşıyor mu?
Sektörle bağlantı noktasında bizim OSB ile aylık toplantılarımız oluyor. Konu uzmanlarıyla OSB’deki iş insanları bir araya gelip beyin jimnastiği yapıyoruz. Onların ne tür elemana ne tür mesleklere ihtiyacı olduğunu tespit edip ona göre öğrencilerimize eğitimler veriyoruz. Bu anlamda piyasayı öğrencilerin ayağına getiriyoruz. İş imkânı noktasında firmalarla protokoller yapıyoruz. Birincilerimize iş bulma garantisiyle birlikte master ve doktora garantisi veriyoruz.
Batı’da ve Doğu’da dünyanın en saygın üniversitelerinde eğitim aldınız ve projelere dahil oldunuz. Niteliksel bir değerlendirme yapacak olursak Türkiye’deki üniversitelerin durumu nasıl?
Türkiye’deki üniversiteler teorik bakımdan çok güçlü, çok aşırı ders yüklenmesi var. Örneğin Finlandiya’da lise ve yüksekokullarda 4 saatten fazla ders yok, öğleden sonra mesleki eğitimler var. Üniversitelerde pratik ve deneysel uygulamalar daha fazla. Japonya’yı ele alacak olursak son sınıfta ders kavramı yok. Dersin hocası firmayla görüşüyor, firmanın ihtiyacına göre bitirme tez konusu veriyor, öğrenci bununla meşgul oluyor. Üniversiteler bir nevi firmaların arka bahçesi gibi. Üniversiteler firmaların bir Ar-gesi gibi. Öğrenci mezun olduktan sonra firma sahibi kendi sorunlarını çözmek için master ve doktoraya gönderiyor. Master ve doktora yapanların çoğu fabrikadan, üretimden gelen insanlar. Çünkü bir bölümde çok sayıda akademisyene izin verilmiyor. Türkiye’de birçok proje ve tez unvan almak için yapılıyor. Bunun için yazdığımız o tezlerin hiçbir faydası olmuyor. Patentler var ama hiçbir tanesi uygulanmıyor.