Hayalperestlikle buluşan iyimserlik biraz çocukçadır, biliyorum; ama ben içimde iyimser, meraklı, hayalperest bir çocuğun hâlâ soluk alıp veriyor olmasından çok büyük mutluluk duyuyorum.
O çocuk, biraz geçmişte yaşıyor, biraz gelecekte…
O çocuk, uslanmıyor, yaşlanmıyor, hayal kurmaktan hiç vazgeçmiyor…
Hayalperest, meraklı, iyimser…
Ve tanıdığım herkesten daha vefalı. Sevdiklerine ve bana hep sadık…
İşte o el kadar çocuk, kapıya dayanan bayramın anlamını da değerini de sıradan bir hayalsevmezden, meraksız, karamsar ve dogmatik birinden -mesela benden - çok daha iyi biliyor.
İçimde yaşayan çocuk biliyor ki bayram:
Gülümsemelerdir…
Kucaklaşmalardır…
Kavuşmalardır…
İyi şeylerin farkına varmalardır…
Kötü şeylerden -orada hiç kimse yokken bile ‘Allah korusun’ deyip- sakınmalardır…
Bayram işte, adı üstünde.
Ama öyle bir bayram mümkün mü?
Herkes için, hepimiz için…
Zenginlerin sokak sokak dolaşıp elinden tutacağı o yoksulu, o düşkünü aradığı bir bayram…
Toprak, petrol ya da daha fazla rant peşindekilerin; sömürmeye, tüketmeye, hileye, komplo üretmeye artık son verdiği bir gün, bir bayram…
Mağdur edenlerin mağduru, cânilerin mazlumu, dolandırıcıların tokatladığı garibanı, ‘karşısında diz çöküp af dilemek için’ yana yakıla aradığı ve bir yolunu bulup doğurduğu hasarı tazmin edebildiği bir bayram. Yoksa bütün cânilerin, bütün hırsızların, bütün dolandırıcıların evlerinde, çocuklarının gözüne baka baka -ve sanki gerçekten düzgün bir insanmış gibi- ahlaktan ve iyilikten söz ettiği bir bayram değil tabii, başka bir bayram…
En gaddar, en katı, en şefkatsiz olanların kendilerine uzanan merhamet eliyle sınandığı, arındığı, değişip iyileştiği bir bayram…
Allah’ım, nelerin hayalini kuruyorum ben?..
Böyle bir şey mümkün mü?
Yapabilir miyiz?
İhtiraslarımız…
Egomuz…
Önyargılarımız…
Koşullar…
Zorunluluklar…
Falan filan…
İzin verir mi onlar, bütün mazeretleri aşabilir miyiz?
‘O şucu, bu bucu’ demeden birbirimize sımsıkı sarılabilir miyiz?
Anlayarak, saygı duyarak, hak vererek…
Dostlukla…
Merhametle…
Kardeşçe…
Sevgiyle…
Tepeden tırnağa öyle bir bayram olmayacak mı hiç?
Ne yani, dünya hiç mi değişmeyecek?..
‘Hayır, dünya eninde sonunda mutlaka ama mutlaka değişecek!’ diyen varsa elini kaldırsın!
Bayramda ben işte o eli öpmek isterim.
O çocuk, biraz geçmişte yaşıyor, biraz gelecekte…
O çocuk, uslanmıyor, yaşlanmıyor, hayal kurmaktan hiç vazgeçmiyor…
Hayalperest, meraklı, iyimser…
Ve tanıdığım herkesten daha vefalı. Sevdiklerine ve bana hep sadık…
İşte o el kadar çocuk, kapıya dayanan bayramın anlamını da değerini de sıradan bir hayalsevmezden, meraksız, karamsar ve dogmatik birinden -mesela benden - çok daha iyi biliyor.
İçimde yaşayan çocuk biliyor ki bayram:
Gülümsemelerdir…
Kucaklaşmalardır…
Kavuşmalardır…
İyi şeylerin farkına varmalardır…
Kötü şeylerden -orada hiç kimse yokken bile ‘Allah korusun’ deyip- sakınmalardır…
Bayram işte, adı üstünde.
Ama öyle bir bayram mümkün mü?
Herkes için, hepimiz için…
Zenginlerin sokak sokak dolaşıp elinden tutacağı o yoksulu, o düşkünü aradığı bir bayram…
Toprak, petrol ya da daha fazla rant peşindekilerin; sömürmeye, tüketmeye, hileye, komplo üretmeye artık son verdiği bir gün, bir bayram…
Mağdur edenlerin mağduru, cânilerin mazlumu, dolandırıcıların tokatladığı garibanı, ‘karşısında diz çöküp af dilemek için’ yana yakıla aradığı ve bir yolunu bulup doğurduğu hasarı tazmin edebildiği bir bayram. Yoksa bütün cânilerin, bütün hırsızların, bütün dolandırıcıların evlerinde, çocuklarının gözüne baka baka -ve sanki gerçekten düzgün bir insanmış gibi- ahlaktan ve iyilikten söz ettiği bir bayram değil tabii, başka bir bayram…
En gaddar, en katı, en şefkatsiz olanların kendilerine uzanan merhamet eliyle sınandığı, arındığı, değişip iyileştiği bir bayram…
Allah’ım, nelerin hayalini kuruyorum ben?..
Böyle bir şey mümkün mü?
Yapabilir miyiz?
İhtiraslarımız…
Egomuz…
Önyargılarımız…
Koşullar…
Zorunluluklar…
Falan filan…
İzin verir mi onlar, bütün mazeretleri aşabilir miyiz?
‘O şucu, bu bucu’ demeden birbirimize sımsıkı sarılabilir miyiz?
Anlayarak, saygı duyarak, hak vererek…
Dostlukla…
Merhametle…
Kardeşçe…
Sevgiyle…
Tepeden tırnağa öyle bir bayram olmayacak mı hiç?
Ne yani, dünya hiç mi değişmeyecek?..
‘Hayır, dünya eninde sonunda mutlaka ama mutlaka değişecek!’ diyen varsa elini kaldırsın!
Bayramda ben işte o eli öpmek isterim.