Bu hafta tüm ana haber bültenleri vaka sayılarında Erzurum'un ilk sırada olduğundan bahsetti. Son bir haftada vaka sayısı en çok azalan iller Kastamonu, Tekirdağ, İstanbul, Bayburt ve Zonguldak. En çok vaka görülen üç il ise Erzurum, İstanbul ve Ağrı oldu. Kısıtlama kalktıktan sonra Erzurumlular maskesiz ve tedbirsiz bir şekilde her yeri hıncahınç doldurdular. Piknik alanları, AVM'ler, mağazalar, marketler ve misafirlikler festival alanları gibi kalabalıktı. Her şey bir yana bu kadar olumsuzluğun yaşandığı bir ortamda Erzurum Valisi Okay Memiş'in iyi niyetinin suistimal edilmesini anlamakta zorlanıyorum. Vali Memiş isterse gerek ceza, gerekse kısıtlama noktasında halkı sıkarak tedbirler alabilir. Ancak kırarak, dökerek, üzerek tedbir alınmasından ziyade Erzurum halkının kendi tedbirlerini alarak sorunların önüne geçmesini umuyor ve bekliyoruz. Hepsinden önemlisi canla başla mücadele eden ve aylardır çocuğuna sarılamayan sağlık çalışanlarının mücadelesine karşı dikkatli olunması ve tedbirlerin bırakılmaması gerekiyor. Bu konuda hepimize görevler düşüyor. Tedbir almayanları uyaralım, gerekirse bu kişilerle ilişkilerimizi gözden geçirelim. Çünkü vakaların arttığı her geçen gün işsizlik, enflasyon ve borçlanma ile yoksul halk, daha fazla yoksullaşıyor.
Bu günlerde bazı ölüm verileri baz alınarak "Covid-19'a inanmıyorum" gibi ifadeler halk arasında söyleniyor. İnanıp veya inanmamak kişisel bir tercih değildir. Bilimsel veriler ortada iken ve hayatını kaybedenlere rağmen inanmamakta ısrar ediyorsanız yine de tedbir almak zorundasınız. Çünkü insanların yoksulluktan, çaresizlikten intihar ettiği bir ortamda "virüse inanmıyorum" demek Erzurum'a ve ülkeye yapılan en büyük haksızlık olur. Yanlış politika ve uygulamaları herkes eleştirebilir. İktidarın son günlerde ki Merkez Bankası politikalarını, kongreleri, yardımları, geç kalınmış tedbirleri, v.b. gibi bazı yanlış uygulamaları eleştirenlerden biriyim. Ancak hiç bir iktidar siyasi geleceğini veya oy oranını riske atma pahasına kapanmaya giderek esnafın ve halkın mağdur olmasını istemez.
Hayatını kaybedenlerin sayısı ister 1, ister 10 olsun. Sonuçta sosyal yaşamı kısıtladı, ekonomileri etkiledi, yüz binlerce kişiyi dünyadan kopardı ve pek çoğumuzun hayatını değiştirdi. Daha önemlisi doğusundan batısına, Avrasya'dan Atlantik Bloğuna kadar tüm dünya kamuoyu salgını kabul etti. Bu nedenle gelinen son durum ciddi olduğundan dolayı kısıtlama tedbirlerine başvuruluyor. Beğeniriz veya beğenmeyiz, inanırız veya inanmayız, tekrar tekrar söylüyorum kurallara uymak zorundayız. Çünkü annesini, babasını, kardeşini, yakınını bu hastalık nedeniyle kaybedenlerin içi yanıyor ve korkularından dışarı çıkamıyorlar. Böyle bir ortamda taşıyıcı olup olmadığı belli olmayan bazılarının "ben inanmıyorum" diyerek tedbirleri sekteye uğratmak ve yakınlarını kaybedenlerin acısını hissetmemek gibi lüksleri yoktur.
Bu günlerde bazı ölüm verileri baz alınarak "Covid-19'a inanmıyorum" gibi ifadeler halk arasında söyleniyor. İnanıp veya inanmamak kişisel bir tercih değildir. Bilimsel veriler ortada iken ve hayatını kaybedenlere rağmen inanmamakta ısrar ediyorsanız yine de tedbir almak zorundasınız. Çünkü insanların yoksulluktan, çaresizlikten intihar ettiği bir ortamda "virüse inanmıyorum" demek Erzurum'a ve ülkeye yapılan en büyük haksızlık olur. Yanlış politika ve uygulamaları herkes eleştirebilir. İktidarın son günlerde ki Merkez Bankası politikalarını, kongreleri, yardımları, geç kalınmış tedbirleri, v.b. gibi bazı yanlış uygulamaları eleştirenlerden biriyim. Ancak hiç bir iktidar siyasi geleceğini veya oy oranını riske atma pahasına kapanmaya giderek esnafın ve halkın mağdur olmasını istemez.
Hayatını kaybedenlerin sayısı ister 1, ister 10 olsun. Sonuçta sosyal yaşamı kısıtladı, ekonomileri etkiledi, yüz binlerce kişiyi dünyadan kopardı ve pek çoğumuzun hayatını değiştirdi. Daha önemlisi doğusundan batısına, Avrasya'dan Atlantik Bloğuna kadar tüm dünya kamuoyu salgını kabul etti. Bu nedenle gelinen son durum ciddi olduğundan dolayı kısıtlama tedbirlerine başvuruluyor. Beğeniriz veya beğenmeyiz, inanırız veya inanmayız, tekrar tekrar söylüyorum kurallara uymak zorundayız. Çünkü annesini, babasını, kardeşini, yakınını bu hastalık nedeniyle kaybedenlerin içi yanıyor ve korkularından dışarı çıkamıyorlar. Böyle bir ortamda taşıyıcı olup olmadığı belli olmayan bazılarının "ben inanmıyorum" diyerek tedbirleri sekteye uğratmak ve yakınlarını kaybedenlerin acısını hissetmemek gibi lüksleri yoktur.