Hafta başında Yeni Akit Gazetesi, Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorununu "Ekrem'in salyası Körfez'i de sardı" şeklinde haberleştirmişti.
Öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu sevmeyebilir, öfkeli olabilirsiniz. Ancak birini sevmiyorsunuz veya öfkelisiniz diye ona suçu olmadığı bir olaydan dolayı iftira atamaz, hakaret edemezsiniz.
Geçmişten günümüze yaşadığımız süreçte bir gerçek var ki sağcı, solcu, Gayri Müslim, Kemalist, muhafazakar veya mütedeyyin fark etmiyor. Güç kimin elinde ise o güç, menfaatler doğrultusunda kullanılıyor. Ve bu yolda bazı yanlışlar, yalan ve iftira ile gizlenmeye çalışılıyor.
Her platformda söyledim. İnsanın olduğu yerde hatalar, yanlışlar olacaktır. Kimse hatasız değildir. Ancak bu hatalar belirtilmez, kapatılmaya çalışılırsa tekrarlanarak, doğru bir şey yapılıyormuş gibi rutin hale getirilir.
Bir ideolojiye, siyasî oluşuma sempati duyabilir, yakın durabilirsiniz, hatta nimetlerinden de yararlanıyor olabilirsiniz. Bu yakınlık sizin doğruları söylemenize, yanlışa karşı çıkmanıza engel oluyor ve bugün güç sizin elinizde diye haksızlığa göz yumuyorsanız, yarın güç başkalarının eline geçtiğinde aynı tepkiyi onlar size fazlasıyla verecektir. (ki) Özellikle 28 Şubat sürecinde en fazla zarar gören medya kuruluşu Yeni Akit Gazetesi'ydi.
Karşı taraf farklı mı?
Takip etmişsinizdir. ABD Başkanı Joe Biden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ayağına kadar gittiği ve selamlaşma faslı için Erdoğan'ın ayağa kalktığı ana ait bir fotoğraf Fetöcülerin başını çektiği dezenformasyonla servis edildi. Muhalif medya da bu haberin lokomotifliğini yaptı! Hadi Fetöcüleri, marjinal örgütleri, PKK'yı anlarım, onlar hain birer terörist. Ya Sözcü ve Cumhuriyet Gazetesi?!
Aslında bu haberi yaparken Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olduğu ve kendinin de küçük düştüğünü çok iyi bilecek kadar akıllılar. Ama dertleri vatan, millet, haysiyet, onur değil ki, sorun etsinler! İşte ülkenin yerli ve milli muhalif medyaya ihtiyacı olduğunun en bariz ispatı, gerçekmiş gibi haberleştirilen bu fotoğraftır.
Dedim ya! Sağı, solu, Gayri Müslim'i, Kemalist'i, muhafazakarı veya mütedeyyini fark etmiyor. Al birini vur ötekine! Tabi içlerinde dürüst olanları tenzih ederim. Yazının teması genelleme değil haksızlık ve hukuksuzluğa karşı ses çıkarmayıp, iftira ve baskı yolu ile bilinen gerçekleri gizlemeye çalışanlaradır.
Bazı siyasiler, bürokratlar, iş dünyası, sanatçılar, Sivil Toplum Kuruluşları, gazeteciler, Yardım Platformları da inandıkları gibi değil de yaşadıkları gibi inanıyorlar. Herkesin yaptıklarından dolayı kendi iç dünyasında haklı bir sebebi var.
Öyle tuhaf zamandayız ki uyuşturucu satıcıları tefecileri, tefeciler hırsızları eleştiriyor. Devlet malını çalanlar, rüşvetçileri, rüşvetçiler de haksız ihale alanları eleştiriyor. En ilginç olanı ise birbirlerini beğenmeyen bu tefeci ve hırsız güruhun pek çoğunun camide en önde saf tutanlardan oluşması.
Yani tüm düzen çıkar, menfaat, torpil gibi menfi amaçlar üzerine kurulmuş durumda. Allah rızası için namaz kılan muhafazakarlardan, birilerinin gözüne girmek için namaz kılan riyakârlara doğru sürükleniyoruz. Ve bunların yaptıkları dine, ahlaka, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğine zarar veriyor.
Öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu sevmeyebilir, öfkeli olabilirsiniz. Ancak birini sevmiyorsunuz veya öfkelisiniz diye ona suçu olmadığı bir olaydan dolayı iftira atamaz, hakaret edemezsiniz.
Geçmişten günümüze yaşadığımız süreçte bir gerçek var ki sağcı, solcu, Gayri Müslim, Kemalist, muhafazakar veya mütedeyyin fark etmiyor. Güç kimin elinde ise o güç, menfaatler doğrultusunda kullanılıyor. Ve bu yolda bazı yanlışlar, yalan ve iftira ile gizlenmeye çalışılıyor.
Her platformda söyledim. İnsanın olduğu yerde hatalar, yanlışlar olacaktır. Kimse hatasız değildir. Ancak bu hatalar belirtilmez, kapatılmaya çalışılırsa tekrarlanarak, doğru bir şey yapılıyormuş gibi rutin hale getirilir.
Bir ideolojiye, siyasî oluşuma sempati duyabilir, yakın durabilirsiniz, hatta nimetlerinden de yararlanıyor olabilirsiniz. Bu yakınlık sizin doğruları söylemenize, yanlışa karşı çıkmanıza engel oluyor ve bugün güç sizin elinizde diye haksızlığa göz yumuyorsanız, yarın güç başkalarının eline geçtiğinde aynı tepkiyi onlar size fazlasıyla verecektir. (ki) Özellikle 28 Şubat sürecinde en fazla zarar gören medya kuruluşu Yeni Akit Gazetesi'ydi.
Karşı taraf farklı mı?
Takip etmişsinizdir. ABD Başkanı Joe Biden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ayağına kadar gittiği ve selamlaşma faslı için Erdoğan'ın ayağa kalktığı ana ait bir fotoğraf Fetöcülerin başını çektiği dezenformasyonla servis edildi. Muhalif medya da bu haberin lokomotifliğini yaptı! Hadi Fetöcüleri, marjinal örgütleri, PKK'yı anlarım, onlar hain birer terörist. Ya Sözcü ve Cumhuriyet Gazetesi?!
Aslında bu haberi yaparken Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olduğu ve kendinin de küçük düştüğünü çok iyi bilecek kadar akıllılar. Ama dertleri vatan, millet, haysiyet, onur değil ki, sorun etsinler! İşte ülkenin yerli ve milli muhalif medyaya ihtiyacı olduğunun en bariz ispatı, gerçekmiş gibi haberleştirilen bu fotoğraftır.
Dedim ya! Sağı, solu, Gayri Müslim'i, Kemalist'i, muhafazakarı veya mütedeyyini fark etmiyor. Al birini vur ötekine! Tabi içlerinde dürüst olanları tenzih ederim. Yazının teması genelleme değil haksızlık ve hukuksuzluğa karşı ses çıkarmayıp, iftira ve baskı yolu ile bilinen gerçekleri gizlemeye çalışanlaradır.
Bazı siyasiler, bürokratlar, iş dünyası, sanatçılar, Sivil Toplum Kuruluşları, gazeteciler, Yardım Platformları da inandıkları gibi değil de yaşadıkları gibi inanıyorlar. Herkesin yaptıklarından dolayı kendi iç dünyasında haklı bir sebebi var.
Öyle tuhaf zamandayız ki uyuşturucu satıcıları tefecileri, tefeciler hırsızları eleştiriyor. Devlet malını çalanlar, rüşvetçileri, rüşvetçiler de haksız ihale alanları eleştiriyor. En ilginç olanı ise birbirlerini beğenmeyen bu tefeci ve hırsız güruhun pek çoğunun camide en önde saf tutanlardan oluşması.
Yani tüm düzen çıkar, menfaat, torpil gibi menfi amaçlar üzerine kurulmuş durumda. Allah rızası için namaz kılan muhafazakarlardan, birilerinin gözüne girmek için namaz kılan riyakârlara doğru sürükleniyoruz. Ve bunların yaptıkları dine, ahlaka, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğine zarar veriyor.