
46 yaşında üniversite sınavını kazanarak Güzel Sanatlar Fakültesi’ne başlayan 2 çocuk annesi Tülay Çakır, bölüm ve fakülte birincisi olarak mezun oldu. Mezun olduğu okulda heykeltraş derslerine de giren Çakır, kendi işinin patronu olmaya karar verdi.
Eski ve yeniyi buluşturduğu işyerinin açılış hazırlıklarını yapan Tülay Çakır, azmi takdir topluyor. 60 yaşında işyeri sahibi olduğunu anlatan Çakır, “Oğlum bana ‘anne sen bu gidişle yetmişinde bale yaparsın.’ Diyor. Yaşım kaç olursa olsun içimde çalışma isteği hep vardı. Çalışmak, üretmek, sanatla yoğrulmak istedim hep” dedi.
Röportaj: Ayşe Nur BAYRAM
O yaşıtlarından çok farklı. Sadece gençlere değil, yaşıtlarına da örnek olacak bir hayat hikâyesine sahip. Tülay Çakır 60 yaşında ve artık kendi işinin patronu. Buraya kadar her şey normal. O’nun hikâyesini ilginç kılan ise 46 yaşında başladığı üniversite serüveni. 17 yaşında nikâh masasına oturan 2 çocuk annesi Tülay Çakır, yıllar sonra içindeki okuma hayalini üniversite sınavlarına girerek gerçekleştirdi. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Heykel Bölümü’nü kazanan Çakır, 50 yaşında bölüm ve fakülte birincisi olarak mezun oldu. Atatürk Üniversitesi'nde 2 yıl süreyle yüksek lisansını da tamamlayan Çakır, şimdi ‘Eski & Yeni’ adını verdiği dükkânında, eski eşyaları sanatla buluşturuyor. Sanatla yoğrulmuş hayatını eğitim ile destekleyen Tülay Çakır’ın hikayesini kendinden dinleyelim.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Tülay Çakır, 60 yaşındayım. Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü yüksek lisans mezunuyum. Evliyim iki çocuğum var. 46 yaşında üniversiteye başladım, fakülteve bölüm birincisi olarak okulumu bitirdim. Bugüne kadar kadrosuz olarak güzel sanatlar fakültesinde heykeltıraş derslerine girdim. Bilkent’te resim dersi verdim. Fakat kadro alamadım bende kendi iş yerimi açmaya karar verdim.
46 yaşında okumak alışılagelmiş bir durum değil. Neden yıllar sonra okumaya karar verdiniz?
Eğitim benim için çok önemliydi. Ama ben çok erken evlendim, okuyamadım. Ben sanata çocukluktan beri aşığım ve o zamanlardan ressam ya da iç mimar olacağımı babam ve öğretmenler tarafından konuşuluyordu. Fakat eşimle erken evlendiğim için bu hayalim gerçekleşmedi. Ama yine ben evde üretiyordum, sergilerim oldu. Üniversiteye gitmeden önce iki kişisel sergim var. Ben oradan elde ettiğim geliri şehit ailelerine verdim. Kendimi bildim bileli sanatın içindeyim. Nasıl ki çocuklarımı üniversiteye yolladım kendimi boşlukta hissettim. Aslında babama verilmiş bir sözüm vardı, babamı evlenmeden önce kaybettim. Babam benim ressam ya da iç mimar olmamı çok istiyordu. Babamın bu gücünü arkamda hissederek yoluma devam ettim. Her şeye rağmen okudum ve fakülte birincisi oldum. İlk profesyonel sergimi yine babama ithafen hazırladım.
Şimdi yeni bir iş yeri açtınız. Burada neler var?
İş yerimin açılışı bugün olacak. Burada sanatla işlenmiş organizasyonlar için sürprizler, dekorasyon ürünleri, resim, eski ürünleri yenilediğim eşyalar, sandıklar, objeler var ve bir boya bayiliği aldım. Türkiye’de üçüncü bayi burası. İstanbul’da bile yok. Distribütörümüz Ankara’da, bayilikler sadece Antalya ve İzmir’de var. Şimdide Erzurum’da benim iş yerime verildi. Çok değişik, geçmişi 25 yıllık olan bir boya. Avrupa’da çok kullanıyorlar. Bu boya zımpara istemiyor. İnsanlar kendi mobilyasını kendi boyayabilir artık. Cilası organik bal mumundan yapılıyor. Suda bozmaz ömürlük. Sadece alkol ile çözebilirsiniz. Su, deterjan bozmuyor.

Erzurum’u anlatan yöresel bebekler var. Bunları nasıl yapıyorsunuz?
Ben burada aynı zamanda Erzurum’un kültürünü yansıtmaya çalışıyorum. Dadaş kıyafeti ile süslediğim bebeklere ‘kültür bebekleri’ adını verdim. Halk oyunu kıyafetleri ile çeşitli süs eşyası yapıyorum. Erzurum’un meşhur bar oyununa uygun oyuncularını tasarladım. Tamamen kendim yapıyorum. Bunlar kırılmayan ve Amerika’dan gelen bir malzeme ile yapıyorum. Hepsi döküm kendi elimle yaptım ve boyadım. Üç senedir bu çalışma üstünde duruyorum. Fabrika gibi çıkışı yok tamamen el emeği. Kilden oluşturduktan sonra dış kalıbını alıyorum. Dış kalıptan içine döküyorum ve çoğaltma kalıbı yapıyorum. Tek tek temizliyor zımparalıyor ve akrilik boya ile boyuyorum. Okurken bunu üretmeye başladım. Elimde olan bir kısmını Verem Savaş Derneği benden aldı ve ödül olarak kullandı. Şu anda da üretmeye devam ediyorum. İster buzdolabı için magnet, ister biblo, ister de kalemlik olarak çeşitli renklerde özel üretiyorum. Kıyafetleri tamamen Erzurum’u anlatıyor. Yeni doğan yada çocuklar için, çalışma masasını süsleyecek isme özel olarak‘küçük dadaşlar’adını verdiğim bir çalışma da yaptım. Amacım Erzurum’dan evladiyelik bir hatıra olması.
Yaşınıza rağmen çok dinç ve çalışkansınız. Aileniz bu duruma ne diyor?
Şu anda 60 yaşındayım iş yeri sahibi oldum. Oğlum bana takılıyor, ‘anne sen bu gidişle yetmişinde bale yaparsın.’ Ama çok heyecanlıyım. Yaşım kaç olursa olsun içimde çalışma isteği hep vardı. Çalışmak, üretmek, sanatla yoğrulmak istedim hep.
İş yerinizin adı ‘Eski & Yeni’. Ne anlama geliyor?
Eski ve yeni adını verdiğim dükkânım çok içime sindi. Kendi dünyamı buraya yansıttığımı düşünüyorum. Buraya gelenler mobilyasını yenileyebilirler. Eski olanı atmasınlar. Burası adı gibi eskileri özelliğini kaybetmeden yeniliyoruz. Söylediğim boyalar sayesinde isterse ekibimi göndereceğim evinde boyayacaklar, isterlerse burada gelip workshop programlarıma katılabilir. Üç buçuk saat eğitimler vereceğim ve isteyen boyasını alıp evde boyar, isteyen buraya getirir eşyasını burada boyar. Erzurum’un kültürünü yansıtan ‘kültür bebekleri’ güzel bir hatıra olacaktır. Ayrıca iç mimar olarak fikir alabilirler. Eskileri tamamen yepyeni hale getirebiliriz. Eski eşyaları çok seviyorum. Onlarda yaşanmışlıklar var. Tarihi öldürmek istemiyorum. Yaptığım her şeyde eskiyi yaşatmak istiyorum, onlara yepyeni anlamlar yüklemek istedim. Çöpe atılmasına kıyamıyorum, kimse atmasın eskilerini inanılmaz derece güzelleştirebiliriz. Yeni almak bu kadar heyecanlı değil. Bir şeyler ortaya çıkarmak kendileri içinde iyi olacaktır. Birlikte çok güzel şeyler ortaya çıkartabiliriz.
Eski ve yeniyi buluşturduğu işyerinin açılış hazırlıklarını yapan Tülay Çakır, azmi takdir topluyor. 60 yaşında işyeri sahibi olduğunu anlatan Çakır, “Oğlum bana ‘anne sen bu gidişle yetmişinde bale yaparsın.’ Diyor. Yaşım kaç olursa olsun içimde çalışma isteği hep vardı. Çalışmak, üretmek, sanatla yoğrulmak istedim hep” dedi.
Röportaj: Ayşe Nur BAYRAM
O yaşıtlarından çok farklı. Sadece gençlere değil, yaşıtlarına da örnek olacak bir hayat hikâyesine sahip. Tülay Çakır 60 yaşında ve artık kendi işinin patronu. Buraya kadar her şey normal. O’nun hikâyesini ilginç kılan ise 46 yaşında başladığı üniversite serüveni. 17 yaşında nikâh masasına oturan 2 çocuk annesi Tülay Çakır, yıllar sonra içindeki okuma hayalini üniversite sınavlarına girerek gerçekleştirdi. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Heykel Bölümü’nü kazanan Çakır, 50 yaşında bölüm ve fakülte birincisi olarak mezun oldu. Atatürk Üniversitesi'nde 2 yıl süreyle yüksek lisansını da tamamlayan Çakır, şimdi ‘Eski & Yeni’ adını verdiği dükkânında, eski eşyaları sanatla buluşturuyor. Sanatla yoğrulmuş hayatını eğitim ile destekleyen Tülay Çakır’ın hikayesini kendinden dinleyelim.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Tülay Çakır, 60 yaşındayım. Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü yüksek lisans mezunuyum. Evliyim iki çocuğum var. 46 yaşında üniversiteye başladım, fakülteve bölüm birincisi olarak okulumu bitirdim. Bugüne kadar kadrosuz olarak güzel sanatlar fakültesinde heykeltıraş derslerine girdim. Bilkent’te resim dersi verdim. Fakat kadro alamadım bende kendi iş yerimi açmaya karar verdim.
46 yaşında okumak alışılagelmiş bir durum değil. Neden yıllar sonra okumaya karar verdiniz?
Eğitim benim için çok önemliydi. Ama ben çok erken evlendim, okuyamadım. Ben sanata çocukluktan beri aşığım ve o zamanlardan ressam ya da iç mimar olacağımı babam ve öğretmenler tarafından konuşuluyordu. Fakat eşimle erken evlendiğim için bu hayalim gerçekleşmedi. Ama yine ben evde üretiyordum, sergilerim oldu. Üniversiteye gitmeden önce iki kişisel sergim var. Ben oradan elde ettiğim geliri şehit ailelerine verdim. Kendimi bildim bileli sanatın içindeyim. Nasıl ki çocuklarımı üniversiteye yolladım kendimi boşlukta hissettim. Aslında babama verilmiş bir sözüm vardı, babamı evlenmeden önce kaybettim. Babam benim ressam ya da iç mimar olmamı çok istiyordu. Babamın bu gücünü arkamda hissederek yoluma devam ettim. Her şeye rağmen okudum ve fakülte birincisi oldum. İlk profesyonel sergimi yine babama ithafen hazırladım.
Şimdi yeni bir iş yeri açtınız. Burada neler var?
İş yerimin açılışı bugün olacak. Burada sanatla işlenmiş organizasyonlar için sürprizler, dekorasyon ürünleri, resim, eski ürünleri yenilediğim eşyalar, sandıklar, objeler var ve bir boya bayiliği aldım. Türkiye’de üçüncü bayi burası. İstanbul’da bile yok. Distribütörümüz Ankara’da, bayilikler sadece Antalya ve İzmir’de var. Şimdide Erzurum’da benim iş yerime verildi. Çok değişik, geçmişi 25 yıllık olan bir boya. Avrupa’da çok kullanıyorlar. Bu boya zımpara istemiyor. İnsanlar kendi mobilyasını kendi boyayabilir artık. Cilası organik bal mumundan yapılıyor. Suda bozmaz ömürlük. Sadece alkol ile çözebilirsiniz. Su, deterjan bozmuyor.

Erzurum’u anlatan yöresel bebekler var. Bunları nasıl yapıyorsunuz?
Ben burada aynı zamanda Erzurum’un kültürünü yansıtmaya çalışıyorum. Dadaş kıyafeti ile süslediğim bebeklere ‘kültür bebekleri’ adını verdim. Halk oyunu kıyafetleri ile çeşitli süs eşyası yapıyorum. Erzurum’un meşhur bar oyununa uygun oyuncularını tasarladım. Tamamen kendim yapıyorum. Bunlar kırılmayan ve Amerika’dan gelen bir malzeme ile yapıyorum. Hepsi döküm kendi elimle yaptım ve boyadım. Üç senedir bu çalışma üstünde duruyorum. Fabrika gibi çıkışı yok tamamen el emeği. Kilden oluşturduktan sonra dış kalıbını alıyorum. Dış kalıptan içine döküyorum ve çoğaltma kalıbı yapıyorum. Tek tek temizliyor zımparalıyor ve akrilik boya ile boyuyorum. Okurken bunu üretmeye başladım. Elimde olan bir kısmını Verem Savaş Derneği benden aldı ve ödül olarak kullandı. Şu anda da üretmeye devam ediyorum. İster buzdolabı için magnet, ister biblo, ister de kalemlik olarak çeşitli renklerde özel üretiyorum. Kıyafetleri tamamen Erzurum’u anlatıyor. Yeni doğan yada çocuklar için, çalışma masasını süsleyecek isme özel olarak‘küçük dadaşlar’adını verdiğim bir çalışma da yaptım. Amacım Erzurum’dan evladiyelik bir hatıra olması.
Yaşınıza rağmen çok dinç ve çalışkansınız. Aileniz bu duruma ne diyor?
Şu anda 60 yaşındayım iş yeri sahibi oldum. Oğlum bana takılıyor, ‘anne sen bu gidişle yetmişinde bale yaparsın.’ Ama çok heyecanlıyım. Yaşım kaç olursa olsun içimde çalışma isteği hep vardı. Çalışmak, üretmek, sanatla yoğrulmak istedim hep.
İş yerinizin adı ‘Eski & Yeni’. Ne anlama geliyor?
Eski ve yeni adını verdiğim dükkânım çok içime sindi. Kendi dünyamı buraya yansıttığımı düşünüyorum. Buraya gelenler mobilyasını yenileyebilirler. Eski olanı atmasınlar. Burası adı gibi eskileri özelliğini kaybetmeden yeniliyoruz. Söylediğim boyalar sayesinde isterse ekibimi göndereceğim evinde boyayacaklar, isterlerse burada gelip workshop programlarıma katılabilir. Üç buçuk saat eğitimler vereceğim ve isteyen boyasını alıp evde boyar, isteyen buraya getirir eşyasını burada boyar. Erzurum’un kültürünü yansıtan ‘kültür bebekleri’ güzel bir hatıra olacaktır. Ayrıca iç mimar olarak fikir alabilirler. Eskileri tamamen yepyeni hale getirebiliriz. Eski eşyaları çok seviyorum. Onlarda yaşanmışlıklar var. Tarihi öldürmek istemiyorum. Yaptığım her şeyde eskiyi yaşatmak istiyorum, onlara yepyeni anlamlar yüklemek istedim. Çöpe atılmasına kıyamıyorum, kimse atmasın eskilerini inanılmaz derece güzelleştirebiliriz. Yeni almak bu kadar heyecanlı değil. Bir şeyler ortaya çıkarmak kendileri içinde iyi olacaktır. Birlikte çok güzel şeyler ortaya çıkartabiliriz.