
Yunus Emre, “Yalan dünya sensin yalan / Söyle var mı ki baki kalan / Mal da yalan mülk te yalan / Gel birazda sende oyalan / Düşünmezsin sen ölmeyi / Terk etmezsin eğlenmeyi / Mal da yalan mülk te yalan / Gel biraz sen de oyalan” demiş. Ama kime söylemiş Yunus bu sözleri?
Aşk ve gönül dilimiz olan Yunus’u Yunus yapan Tapduk Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran gibi Allah dostlarıyla aynı dönemde yaşamıştır. Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin ekolünden geldiği bilinir. Yesevi Ocağının Anadolu’da tüten ocaklarından biridir Tapduk Emre, çağdaşları gibi. O ocaklar sönmeye başlayınca, önemini yitirince ruh dünyamızda biraz sönmüş olmalı.
2020’lerin başında Kovid salgınıyla karşılaştık. Dünyanın dört bir yanında zengin fakir demeden canlar aldı. Her birimiz, zengin ve fakir ayırmayan bu salgının dönüm noktası olabileceği üzerine filozofça sözler ettik.
Geldi geçti.
Şimdi asırların en büyük kara depremi büyük yaralar açtı. Şükür ki, milletin çoğunluğu Yesevi Ocağından kalan gönül ruhuyla acıları sarmaya koştu, koşuyor. Bu kadar güzellikler dünyanın her bölgesinde şaşkınlıkla birlikte takdire şayan duygular yaşattı. Yardım gönüllüleri, gazeteciler Türk insanının alicenaplığından, yüce gönüllüğünden ve dahası büyük el birliğinden söz ediyor.
Öyleyse Türk milleti yıkılmaz bir ruhtur diyebiliriz.
Acıların üzerinde tepinenler ve fırsatçılar!
Daha depremin üzerinden saatler geçmeden siyasi hesap makinaları işlemeye başladı. Kimi, depremin altından iktidarı çıkarmaktan söz etti, kimi iktidarın enkaz altında kaldığını diline doladı. Birkaç kare fotoğraf, milyonlarca yalan bilgi, binlerce sahte ihbarı gördük. Yalanı, fesadı gördük.
Şükürler olsun Türk milletinin büyük ruhunu da gördük.
Uzakta veya yakında yüreği bizimle çarpanları da!
Deprem büyük acı yaşattı bu millete, acılarımızı bal eyledikçe, paylaştıkça birliğe doğru güçlü adımlar attık, atıyoruz. Yaralar elbette sarılacak, deprem şehitlerimiz unutulmayacak, geride kalanların yaralarını birlikte saracağız. Sarıyoruz da.
Birde bu acıları fırsata çevirmeye çalışan, siyasi rant hesabı yapanları görüyoruz.
Biraz oyalanacağımız bu fani dünyada fırsatçılığı asla unutmamak, affetmemek gerekiyor.
Fiyatları donduran marketler vardı!
Deprem araya girince rakamların ufak ufak yukarılara çıktığını görüyoruz. Geçtiğimiz gün yerel bir marketten et alacağım, rakam tam 249 lira, 50 kuruş. Önümde bir hanım müşteri, kıyma fiyatı karşısında şaşkın. “Çok artırmışsınız” dedi. Çalışan, fiyatların normal olduğunu söyledi. Kasapta 200 lira olan kıymanın yüzde 25 fazlasıyla nasıl satıldığını sorunca da “Abi biz tosun kesiyoruz, onlar inek kesiyor” diye kendilerini haklı göstermeye çalıştı.
El insaf…
Merak ediyorum acaba ölümü hiç düşünmüyorlar mı?
Binanın kolonu kesen, inşaatın demirini, betonunu kontrol etmeyen yapı denetim firmasının, kamu görevlisinin, ruhsatlandıranın, fırsatını bulunca fiyatlarını yukarı taşıyan tüccardan farkı var mı?
Aşk ve gönül dilimiz olan Yunus’u Yunus yapan Tapduk Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran gibi Allah dostlarıyla aynı dönemde yaşamıştır. Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin ekolünden geldiği bilinir. Yesevi Ocağının Anadolu’da tüten ocaklarından biridir Tapduk Emre, çağdaşları gibi. O ocaklar sönmeye başlayınca, önemini yitirince ruh dünyamızda biraz sönmüş olmalı.
2020’lerin başında Kovid salgınıyla karşılaştık. Dünyanın dört bir yanında zengin fakir demeden canlar aldı. Her birimiz, zengin ve fakir ayırmayan bu salgının dönüm noktası olabileceği üzerine filozofça sözler ettik.
Geldi geçti.
Şimdi asırların en büyük kara depremi büyük yaralar açtı. Şükür ki, milletin çoğunluğu Yesevi Ocağından kalan gönül ruhuyla acıları sarmaya koştu, koşuyor. Bu kadar güzellikler dünyanın her bölgesinde şaşkınlıkla birlikte takdire şayan duygular yaşattı. Yardım gönüllüleri, gazeteciler Türk insanının alicenaplığından, yüce gönüllüğünden ve dahası büyük el birliğinden söz ediyor.
Öyleyse Türk milleti yıkılmaz bir ruhtur diyebiliriz.
Acıların üzerinde tepinenler ve fırsatçılar!
Daha depremin üzerinden saatler geçmeden siyasi hesap makinaları işlemeye başladı. Kimi, depremin altından iktidarı çıkarmaktan söz etti, kimi iktidarın enkaz altında kaldığını diline doladı. Birkaç kare fotoğraf, milyonlarca yalan bilgi, binlerce sahte ihbarı gördük. Yalanı, fesadı gördük.
Şükürler olsun Türk milletinin büyük ruhunu da gördük.
Uzakta veya yakında yüreği bizimle çarpanları da!
Deprem büyük acı yaşattı bu millete, acılarımızı bal eyledikçe, paylaştıkça birliğe doğru güçlü adımlar attık, atıyoruz. Yaralar elbette sarılacak, deprem şehitlerimiz unutulmayacak, geride kalanların yaralarını birlikte saracağız. Sarıyoruz da.
Birde bu acıları fırsata çevirmeye çalışan, siyasi rant hesabı yapanları görüyoruz.
Biraz oyalanacağımız bu fani dünyada fırsatçılığı asla unutmamak, affetmemek gerekiyor.
Fiyatları donduran marketler vardı!
Deprem araya girince rakamların ufak ufak yukarılara çıktığını görüyoruz. Geçtiğimiz gün yerel bir marketten et alacağım, rakam tam 249 lira, 50 kuruş. Önümde bir hanım müşteri, kıyma fiyatı karşısında şaşkın. “Çok artırmışsınız” dedi. Çalışan, fiyatların normal olduğunu söyledi. Kasapta 200 lira olan kıymanın yüzde 25 fazlasıyla nasıl satıldığını sorunca da “Abi biz tosun kesiyoruz, onlar inek kesiyor” diye kendilerini haklı göstermeye çalıştı.
El insaf…
Merak ediyorum acaba ölümü hiç düşünmüyorlar mı?
Binanın kolonu kesen, inşaatın demirini, betonunu kontrol etmeyen yapı denetim firmasının, kamu görevlisinin, ruhsatlandıranın, fırsatını bulunca fiyatlarını yukarı taşıyan tüccardan farkı var mı?