
Önce, yukarıdaki başlığa ilişkin bir kısa açıklama:
‘Adam’ sözcüğü, bu yazıyı adlandırırken kullandığım iki deyimde de hem kadını hem erkeği ve yani ‘insanı’ ifade ediyor. Yüzlerce yıllık deyimleri değiştirme şansım yoktu ama bu notu düşerek cinsiyet eşitliğine dair görüşümü ortaya koymak istedim.
Tarafımız belli olsun yani…
Gelelim asıl olaya…
Binali Karataş, sosyal medya sayfasında 14 Ekim 2020 günü paylaşmıştı bu gerçek hikâyeyi.
Azıcık uğraşsak harika bir film senaryosu olur:
“İnanılmaz bir pilot, inanılmaz yürekli bir adam, Güneydoğu'da kuş uçmaz kervan geçmez bir köye helikopteri ile iniş yaptı…
Taşıdığı kargoyu köyün kıyısındaki karakola bıraktı. Bu arada etrafa toplanmış çocuklar merakla helikoptere bakıyorlardı. Belli ki arada uzaktan sesini duymuşlardı ama yakından hiç görmedikleri bir şeydi helikopter…
Pilot, kargoyu bıraktıktan hemen sonra havalandı. Yükselirken çocuklara bir defa daha baktı. Kimi kara lastikli, kimi yalınayaklı çocukların hepsi başlarını kaldırmış helikopteri hayranlıkla izliyorlardı.
Daha fazla dayanamadı pilot...
Aklına çılgınca bir fikir geldi. Çocukların bulunduğu yere tekrar iniş yapmaya karar verdi. Kararını uyguladı. Çocuklar şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken helikopter pilotu onlara:
-Hadi çocuklar, gidiyoruz!
dedi. On, on iki kadar çocuğu helikoptere bindirdi ve havalandı.
Çocuklar olup bitene bir anlam veremezken bir anda kendilerini gökyüzünde süzülürken buldular.
Müthiş mutlu olmuşlardı…
Köylerine havadan bakıyorlardı. Üç saatte tırmandıkları Yukarı Mezra’ya üç dakikada ulaşmışlardı. Gözlerine inanamıyorlardı. Korku ve mutluluk, minicik yüreklerinde birbirine karışmıştı.
Çığlık atıyorlar, gülüyorlar, pilotu alkışlıyorlardı…
Çılgın pilot, onları gökyüzünde epeyce dolaştıktan sonra aldığı yere bıraktı. Çocukların mutluluğuna diyecek yoktu. Hepsi koşarak anne babasına durumu anlatmaya gitti.
Pilot tekrar havalandı ve bölgeden ayrıldı…
Aradan yıllar geçti…
Aynı pilot, 1999 Marmara depreminde helikopterle yaralı taşırken Yalova’da yaralı yakınlarından birinin kendisine uzun uzun ve çok derin bir hayranlıkla baktığını fark etti.
Adama yaklaştı, pilot kaskını çıkarıp sordu:
-Beni birine mi benzettin?
-Yok, hayır…
dedi hasta yakını genç.
-Benzetmedim, siz zaten osunuz. Bizi çocukken köyümüzde helikoptere alıp gezdiren bu güzel adamı ben nasıl unutabilirim?
İşte yüreği o kadar geniş, kalbi o kadar temiz, hayat dolu insan, devre arkadaşım Pilot Ender Tamer Erol kardeşimizi 11 Ekim 2020 günü Covid-19 nedeniyle kaybettik…
Erol, en son THY pilotu olarak çalışıyordu…”
***
O güzel insana Allah'tan rahmet diliyoruz.
Sadece sıradışı Pilot Ender Tamer Erol’a değil tabii; Covid-19 salgınında yitirdiğimiz başta doktorlarımız ve sağlık emekçilerimiz olmak üzere değerli, yüce gönüllü, fedakâr, yaşarken hep insan hayatını güzelleştirmeyi seçmiş bütün kayıplarımıza Tanrı’dan rahmet diliyoruz.
Ve neler kaybettiğimizi, gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz.
‘Adam’ sözcüğü, bu yazıyı adlandırırken kullandığım iki deyimde de hem kadını hem erkeği ve yani ‘insanı’ ifade ediyor. Yüzlerce yıllık deyimleri değiştirme şansım yoktu ama bu notu düşerek cinsiyet eşitliğine dair görüşümü ortaya koymak istedim.
Tarafımız belli olsun yani…
Gelelim asıl olaya…
Binali Karataş, sosyal medya sayfasında 14 Ekim 2020 günü paylaşmıştı bu gerçek hikâyeyi.
Azıcık uğraşsak harika bir film senaryosu olur:
“İnanılmaz bir pilot, inanılmaz yürekli bir adam, Güneydoğu'da kuş uçmaz kervan geçmez bir köye helikopteri ile iniş yaptı…
Taşıdığı kargoyu köyün kıyısındaki karakola bıraktı. Bu arada etrafa toplanmış çocuklar merakla helikoptere bakıyorlardı. Belli ki arada uzaktan sesini duymuşlardı ama yakından hiç görmedikleri bir şeydi helikopter…
Pilot, kargoyu bıraktıktan hemen sonra havalandı. Yükselirken çocuklara bir defa daha baktı. Kimi kara lastikli, kimi yalınayaklı çocukların hepsi başlarını kaldırmış helikopteri hayranlıkla izliyorlardı.
Daha fazla dayanamadı pilot...
Aklına çılgınca bir fikir geldi. Çocukların bulunduğu yere tekrar iniş yapmaya karar verdi. Kararını uyguladı. Çocuklar şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken helikopter pilotu onlara:
-Hadi çocuklar, gidiyoruz!
dedi. On, on iki kadar çocuğu helikoptere bindirdi ve havalandı.
Çocuklar olup bitene bir anlam veremezken bir anda kendilerini gökyüzünde süzülürken buldular.
Müthiş mutlu olmuşlardı…
Köylerine havadan bakıyorlardı. Üç saatte tırmandıkları Yukarı Mezra’ya üç dakikada ulaşmışlardı. Gözlerine inanamıyorlardı. Korku ve mutluluk, minicik yüreklerinde birbirine karışmıştı.
Çığlık atıyorlar, gülüyorlar, pilotu alkışlıyorlardı…
Çılgın pilot, onları gökyüzünde epeyce dolaştıktan sonra aldığı yere bıraktı. Çocukların mutluluğuna diyecek yoktu. Hepsi koşarak anne babasına durumu anlatmaya gitti.
Pilot tekrar havalandı ve bölgeden ayrıldı…
Aradan yıllar geçti…
Aynı pilot, 1999 Marmara depreminde helikopterle yaralı taşırken Yalova’da yaralı yakınlarından birinin kendisine uzun uzun ve çok derin bir hayranlıkla baktığını fark etti.
Adama yaklaştı, pilot kaskını çıkarıp sordu:
-Beni birine mi benzettin?
-Yok, hayır…
dedi hasta yakını genç.
-Benzetmedim, siz zaten osunuz. Bizi çocukken köyümüzde helikoptere alıp gezdiren bu güzel adamı ben nasıl unutabilirim?
İşte yüreği o kadar geniş, kalbi o kadar temiz, hayat dolu insan, devre arkadaşım Pilot Ender Tamer Erol kardeşimizi 11 Ekim 2020 günü Covid-19 nedeniyle kaybettik…
Erol, en son THY pilotu olarak çalışıyordu…”
***
O güzel insana Allah'tan rahmet diliyoruz.
Sadece sıradışı Pilot Ender Tamer Erol’a değil tabii; Covid-19 salgınında yitirdiğimiz başta doktorlarımız ve sağlık emekçilerimiz olmak üzere değerli, yüce gönüllü, fedakâr, yaşarken hep insan hayatını güzelleştirmeyi seçmiş bütün kayıplarımıza Tanrı’dan rahmet diliyoruz.
Ve neler kaybettiğimizi, gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz.