
Türkiye’de siyasal partiler, hem bir akımın ürünüdür, hem de o akım adına siyaset yaparlar. Örneğin, CHP’nin siyasetinin temelinde, sol Kemalizm yatmaktadır ve CHP, onun adına siyaset yapmaktadır. MHP, Türk Milliyetçiliğini kendisine ülkü edinmiş; BDP, Kürt Milliyetçiliğini hem oluşturma, hem de bayraktarlığını yapma gayreti içerisindedir. Ak Parti ise, mütedeyyin muhafazakârların, değişimci bir tarzda siyaset yaptıkları dinamik bir partidir. Ak Partililer bir süreç sonunda bu noktaya ulaşmışlardır.
Siyasal partilerin işlevleri, pek çoktur. Bunlardan birisi de bir bütün olarak halkı, devleti ve diğer siyasal partileri etkileyip iktidara gelme ve siyasal iktidarını sürdürmedir. Bu anlamda Ak Parti’nin, Türk siyasetinde apayrı bir yeri ve değeri vardır.
Her şeyden önce O, Ülkemizin her tarafında halkla en iyi ilişki kuran bir partidir.
Ak Parti, halkımızın geneline ait olan çok değişik renk ve desendeki bilgi, birikim ve geleneklerini hem benimsemiş, onlarla özdeşleşmiş, hem de onların daha da gelişip serpilmesi için siyaset yapmaktadır. Böylece O, Türkiye’de hem halkın büyük bir çoğunluğunun temsilcisi, hem de halkı, gönülden bağlar kurarak en çok etkileyen bir parti olma özelliğini taşımaktadır. Ak Parti bunu, siyasetinin temel amacı yapmıştır, ancak O, bunu yapmaya aynı zamanda mahkûmdur. Çünkü yıllarca devletin değişik tokat ve darbelerini yiyen bu geleneğin, kozmik âlemdeki yegâne dayanağı ve güven kaynağı halkımız ve onun zenginlikleridir. İşte bu karşılıklı ilişkilerle halkımızı hem sürekli etkilemekte, hem de ondan etkilenmektedir. Bu ise, muhalifleri karşısında Ak Parti’yi güçlü yapmaktadır.
Ak Parti geleneğini iyi incelediğimizde O’nun, aslında Ülkemizdeki mevcut statükoya alternatif olarak doğmuş olduğunu görürüz. Mevcut statükonun ise, kurulduğu günden beri halkımızla büyük çelişkiler yaşadığı açıktır. Bu anlamda da halkımızla bütünleşen Ak Parti, iktidara geldiği günden beri, Ülkemizdeki statükoyu etkileyip değiştirmeyi ve onu halkımızın çizgisine çekmeyi hedeflemiştir. Daha önce darbelerle, baskılarla, değişik oyun ve desiselerle halkı ve onun kurup geliştirmiş olduğu siyasal partileri etkileyip kendi istediği çizgiye çeken ya da onları kapatan statüko, Ak Parti iktidarında, bunu yapamadı. En son, Anayasa referandumunda yargı erkini de kaybeden statüko, artık kendisi değişmeye ve dönüşmeye başladı. Böylece devlet, Ak Parti iktidarında cumhurbaşkanlığıyla, yargısıyla, üniversiteleriyle, sivil asker bürokratlarıyla, basını, sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilk defa halkımızın çizgisine gelmeye başlamıştır ve bu süreç devam edecektir. Burada bir zafer vardır ve bu zafer, yıllardır bu mücadeleyi yürüten halkımızın, Ak Parti eliyle kazanmış olduğu bir zaferdir.
Halkımızla bütünleşerek, belki de Cumhuriyet Tarihinde ilk defa devleti değiştirip dönüştüren Ak Parti, bu çalışma temposuyla, mevcut siyasal partileri de temelden etkileyip değişime zorlamıştır. Bunun belirtilerini yıllardır görmekteydik. En son 30 Mart yerel seçimlerinde, daha belirgin hale gelmişti. Fakat 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunu çok daha açık ve seçik bir şekilde yaşamaktayız. Özellikle halkımızın değerlerine ters bir şekilde yıllarca siyaset yapan, hatta ona düşman olan CHP’nin bugün gelmiş olduğu nokta çok manidardır. Ülkemizde, halkımızın değerlerine ters bakan, yalan, iftira ve inkârcılığı siyaset etme yöntemi olarak kullanan CHP, hamdolsun bugün halkımız ve onun temsilcisi Ak Parti karşısında yenilmiştir. Artık kendi çizgisinin bir işe yaramayacağını, halkımızın onu beğenmediğini, hatta onu çoktan aştığını anlamaya başlamış olacak ki, yıllarca adını duyduklarında tüyleri diken diken oldukları Mısır El Ezher Üniversitesi mezunu birisini, CHP aday yapma yoluna gitmiştir. Bu durum hem CHP’nin bittiğini, hem de artık bu memlekette halkımızın beğenmediği kimselerin, özellikle CHP zihniyetinin siyaset alanına çıkmasının mümkün olmadığını gösterir.
İşte halktan aldığı güçle, Türkiye’nin en etkili akımı haline gelen Ak Parti bugün, Ülkemizde halkımızla beraber devleti ve siyasal partileri etkilemiş ve onları yeni bir çizgiye çekmiştir ki, bu çizginin adı YENİ TÜRKİYE’DİR. Bundan sonra herkes buna göre kendisini konumlandırmalıdır.