
Bazı doktorlar, markası herkes tarafından bilinen mide ilacına "bunu kullanmayın kanser yapıyor", diyor. Başka bir doktor o ilacı reçeteye yazıyor.
Pek çok doktor "kemoterapi tedavisi, hücre ayırt etmeksizin önüne gelen bütün hücreleri öldürerek karaciğer, kalp ve beyinde geri dönüşü mümkün olmayan hasar verdiğini" söylüyor. Kesinlikle tavsiye etmiyorlar. Ancak hastaneler tek çare olarak kemoterapi tedavisi uyguluyor.
Amalgam dolguya "kanser yapıyor", diyorlar. Ancak herkes kullanıyor.
Doktorun biri çıkıp "sağlığınız için günlük 3 litre su için", diyor. Diğer doktor, "tükettiğimiz tüm sıvılar su yerine geçiyor, kendinizi heba etmeyin", diyor.
İyotlu tuza "insanların organlarını çürütüp kanser yapan kimyasal şey" diyorlar.
En son Doktor Mehmet Öz, "Kahvaltıya ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum, bu bir reklam aldatmacası, kahvaltının yasaklanması gerekiyor", dedi. Ancak 27 Ekim 2013'te kaleme aldığı bir yazısında ise "Her zaman ısrarla, güne kahvaltıyla başlamanızı tavsiye ediyorum. Sabah yapacağınız ufak bir atıştırmalık bile kilo alımı, yüksek kolesterol, yüksek kan basıncı ve diyabet riskini azaltıyor. Güne kahvaltıyla başlamanız için daha fazla nedene ihtiyacım yoktu fakat şimdi daha da iyi bir sebep çıktı karşıma: "Kahvaltı yapmak kalp krizini önlüyor," dedi.
Biz, doktorlar arasında ki çelişkinin vatandaşa zarar verdiğini tartışırken, şimdi doktorlar kendi düşünceleri ile çelişir hale geldi. Bu nasıl bir çelişkidir, anlaşılır gibi değil. Yedi yıl önce ile bugün arasında ne değişti? Halk hangi doktora inanacak? Artık açık ve net olarak görünüyor ki halk tarafından tanınan uzman profesörlerin yaptıkları açıklamalar vatandaşa fayda yerine zarar veriyor. İnanın bu söylemler halkın psikolojisi bozmaya başladı.
Bu profesörlerin; gıda ve beslenmenin her ülkede milli güvenlik sorunu hale geldiğini, pek çok ülkede silah sanayisinden sonra dünyanın en yıkıcı sektörünün ilaç sanayisi olduğunu, GDO'lu-hormonlu gıdaları yazmalarını bekliyorken tek derdimiz kahvaltıymış gibi gündeme aldıkları konulara bakar mısınız?
Benim düşüncem, bu kişilerin tek amaçları reklamlarını yaptırmak yada para kazanmak olduğu yönünde. Toplumun bilinçsizliğini ve çaresizliğini istismar eden bu kişiler, basını kullanarak pazarlarını genişletiyorlar. Aslında ülkemizin basınına da görevler düşüyor. Bu duruma bir dur diyerek halkın aklı ile oynanmasına izin verilmemelidir.
Pek çok doktor "kemoterapi tedavisi, hücre ayırt etmeksizin önüne gelen bütün hücreleri öldürerek karaciğer, kalp ve beyinde geri dönüşü mümkün olmayan hasar verdiğini" söylüyor. Kesinlikle tavsiye etmiyorlar. Ancak hastaneler tek çare olarak kemoterapi tedavisi uyguluyor.
Amalgam dolguya "kanser yapıyor", diyorlar. Ancak herkes kullanıyor.
Doktorun biri çıkıp "sağlığınız için günlük 3 litre su için", diyor. Diğer doktor, "tükettiğimiz tüm sıvılar su yerine geçiyor, kendinizi heba etmeyin", diyor.
İyotlu tuza "insanların organlarını çürütüp kanser yapan kimyasal şey" diyorlar.
En son Doktor Mehmet Öz, "Kahvaltıya ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum, bu bir reklam aldatmacası, kahvaltının yasaklanması gerekiyor", dedi. Ancak 27 Ekim 2013'te kaleme aldığı bir yazısında ise "Her zaman ısrarla, güne kahvaltıyla başlamanızı tavsiye ediyorum. Sabah yapacağınız ufak bir atıştırmalık bile kilo alımı, yüksek kolesterol, yüksek kan basıncı ve diyabet riskini azaltıyor. Güne kahvaltıyla başlamanız için daha fazla nedene ihtiyacım yoktu fakat şimdi daha da iyi bir sebep çıktı karşıma: "Kahvaltı yapmak kalp krizini önlüyor," dedi.
Biz, doktorlar arasında ki çelişkinin vatandaşa zarar verdiğini tartışırken, şimdi doktorlar kendi düşünceleri ile çelişir hale geldi. Bu nasıl bir çelişkidir, anlaşılır gibi değil. Yedi yıl önce ile bugün arasında ne değişti? Halk hangi doktora inanacak? Artık açık ve net olarak görünüyor ki halk tarafından tanınan uzman profesörlerin yaptıkları açıklamalar vatandaşa fayda yerine zarar veriyor. İnanın bu söylemler halkın psikolojisi bozmaya başladı.
Bu profesörlerin; gıda ve beslenmenin her ülkede milli güvenlik sorunu hale geldiğini, pek çok ülkede silah sanayisinden sonra dünyanın en yıkıcı sektörünün ilaç sanayisi olduğunu, GDO'lu-hormonlu gıdaları yazmalarını bekliyorken tek derdimiz kahvaltıymış gibi gündeme aldıkları konulara bakar mısınız?
Benim düşüncem, bu kişilerin tek amaçları reklamlarını yaptırmak yada para kazanmak olduğu yönünde. Toplumun bilinçsizliğini ve çaresizliğini istismar eden bu kişiler, basını kullanarak pazarlarını genişletiyorlar. Aslında ülkemizin basınına da görevler düşüyor. Bu duruma bir dur diyerek halkın aklı ile oynanmasına izin verilmemelidir.