
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, bir dizi programa katılmak için geldiği Erzurum’da gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Adli yıl açılış törenine katıldığı için eleştiri oklarının hedefi olan Feyzioğlu, “Alman Şansölyesi ile mi görüşecektik?” ifadelerini kullandı.
Manolya BULUT-PUSULA
Erzurum’da stajyer avukatlarla bir araya gelmek, Bölge Staj Eğitim Merkezi ve Erzurum Barosu Sosyal Tesisleri’nin temel atma törenine katılmak için Erzurum’a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Biz avukatların, vatandaşların sorunlarını çözmek için Alman Şansölyesi ile mi görüşecektik? Elbette Türkiye’yi kim yönetiyorsa ona gidecektik. Gittiğimizde de kabul gördük” dedi.
Hangi suçu işledik?
Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen adli yıl açılış davetine katılmayı reddeden barolardan İstanbul ve Ankara Barosu’nun TBB’ye olağanüstü genel kurula gitme çağrısında bulunmasına dair açıklama yapan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, “Katılan da katılmayan da baş tacımızdır. Bizim aramızda bazı polemikler çıkarmak isteyen var, biliyorum. Fakat bizim önümüzde çok önemli bir mesele var, yargı reformu. İki baromuz bizi olağanüstü kongreye çağırdı. Üç ay önce zaten yapmıştık. Arkadaşlara biz ne yapmışız diye sorduk. Hangi suçu işledik de bazı sevgili arkadaşlar böyle bir tepki gösterdi. On bin değil yüz bin değil sadece bir kalemde 250 bin yeni iş imkânı yaratıyoruz genç avukatlara. Bundan neden rahatsız olunuyor? Avukatlar, genç insanlar aç. Ben çekiyorum bunun derdini. Yargı reformu strateji belgesi ile buna çözüm buluyoruz. Avukatın sorununu çözen her adım vatandaşın da problemini çözecek. İşçinin hakkının avukat eli ile çözülmesi gibi maddeler var” diye konuştu.
Hukuk devleti sloganla olmaz
Yargı reformu strateji belgesinin getirilerinin önemli olacağını kaydeden Feyzioğlu şunları söyledi; “Dünyanın neresinde avukatlık mesleğine sınavsız giriş kaldı? Türkiye’de bu sorunu toptan çözüyoruz. Bir baraj getiriyoruz. Düşünce özgürlüğünün Türkiye’de sorun olduğunu hepimiz biliyoruz. Düşünce özgürlüğünü güvenilir bir yargı ile garanti altına alacağız. Boş lafla, sloganla değil. Hakikaten gazetecilik yaptığı için mi tutuklu yoksa gazetecilik kisvesi altında terör örgütünün yataklığını, propagandasını yaptığı için mi tutuklu? Bunu birbirinden ayıracak bir mekanizma getiriyoruz. Bunu getirdiğimizde birilerinin altından tutsak gazeteci, Türkiye bir diktatörlüktür söylemini alacağız. Çünkü Türkiye’ye diktatörlük diyecekler ki her senaryoyu yurtdışında pişirip bu topraklarda hayata geçirecekler. Çok büyük sorunlarımız var ve biz çözmek zorundayız. Hukuk devleti sloganla olmaz.”
Devletin kapısı herkese açık
Adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşmesinin, sorunların çözümünü hızlandıracağını belirten Feyzioğlu, şöyle konuştu; “Kapıyı çalarsınız, bu sorunları söylersiniz ve dinlenmezseniz hep birlikte protesto edelim. Ama buyur gel sorunlarını dinleyelim denirse oturur anlatırsınız. Devletin kapısı herkese açık. El birliği ile tüm sorunları çözüm yoluna sokacak yargı reformu strateji belgesini hayata geçiriyoruz. Özgürlükleri güvence altına alacak düzenlemeleri, avukatın günlük sorunlarını düzeltebilecek yolları hayata geçiriyoruz. Biz avukatların, vatandaşların sorunlarını çözmek için Alman Şansölyesi ile mi görüşecektik? Elbette Türkiye’yi kim yönetiyorsa ona gidecektik. Gittiğimizde de kabul gördük. Biz sorunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz, her çözüme sorun üretenlerden olmadık.”

Her saldırı teferruattır
Adli yıl açılış töreninin külliyede yapılmasının nedenlerinin altını çizen Feyzioğlu, “Bazı kıymetli arkadaşlarımız yargı reformu strateji belgesi külliyede mi açıklanır dediler. Peki sayın Ecevit yargı reformunu açıklarken Yargıtay’da mı açıklamıştı? Sayın Süleyman Demirel yargı reformunu gelip bizim evde mi açıkladı? Onlar için mesele yargı bağımsızlığı değil, cumhurbaşkanına gitmeme meselesi. Cumhurbaşkanlığı sistemini benimsemiyor olabilirsiniz. Ama bugün bu anayasa yürürlüktedir ve ona göre faaliyet gösteriyoruz. Ben devletle iş konuşmam diyorsunuz. Biz de başka yerde yapılmasını istedik. Ama bir elimize şunu aldık; oraya gitmenin bu millete ve mesleğe getirisi nedir, gitmemenin zararı nedir? Vatan söz konusuysa bana ideolojik cephelerden yapılacak her saldırı teferruattır. Canım da, makam, mevki de teferruattır. O yüzden gittik” diye kaydetti.
Partiler üstü bir mesele
Türkiye’de son dönemde artan kadın cinayetlerine ilişkin de konuşan Feyzioğlu, “Bu birbirimizi suçlayarak önleyebileceğimiz bir husus değil. Partiler üstü bir mesele. Adli yıl açılış konuşmamda sorunların başında bu vardı. Toplumsal şiddetle mücadele etmek zorundayız. Toplumsal şiddetin mağduru aynı zamanda avukatlar. Ayda en az bir avukatımızın başına feci bir olay geliyor. Bu ülkede herkes çoluğu, çocuğu, kendisi için endişe duyuyor. Demek ki bir toplumsal şiddet var ve tırmanışta. Bunu televizyon dizileriyle, filmlerle çözmemiz, kreşten itibaren meseleye el atmamız lazım. Bir kadın öldürüldüğünde idam diye başlamak işin çok kolay yönüdür. Çünkü ölen ölüyor. Oysa bizim ondan önce bunu kesmemiz gerekiyor. İlk tokat eyleminden itibaren kendimize düşen şudur; kadının yanına baronun avukatını vermesi. Kadın, her işi avukatı ile birlikte yapacak. O ilk tokattan sonra tırmanarak sokak ortasında katledilmeye kadar geliyor. Ben Ankara Barosu Başkanıyken bir proje başlatmıştım. Aynı heyecanı tüm Türkiye’ye yayabiliriz. Bakanlıkla bu işi konuşuyoruz. Milli bir meseledir” ifadelerini kullandı.
Nispi temsil bizim düşüncemiz değil
Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı'nın nispi temsil açıklamasına ilişkin de, "Bu bizim düşüncemiz değildir. Baroların temsil sistemine ilişkin herhangi bir cümle bizim konuşmamızda yoktur. Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında buna değindi. Türkiye Barolar Birliği'nin gündemi bu değil. Bizim bir tek gündemimiz var. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin çıkması. O belgenin içinde de öyle bir konu yok. Bu bizim camiamızda bugün konuşulan bir şey değil. Çok uzun yıllardır konuşulan bir husus. Barolarımızın farklı düşünceleri olduğunu da biliyorum. Farklı bir düşüncesi olan da Erzurum Barosu" dedi.
Biz nispi temsilden yanayız
Erzurum Barosu Başkanı Av. Talat Göğebakan da, şunları söyledi:
" Nispi temsil konusunda Sayın Başkanım biz konuşmadık, bizim böyle bir düşüncemiz yok dedi ama biz kendi düşüncemizi söylüyoruz. İstanbul Barosu için söylüyorum. İstanbul Barosu'nda avukatların şu an yüzde 82'sini temsil ediliyor. Yüzde 18'i temsil edilmiyor. İzmir'de, Ankara'da çok ciddi bir oran temsil edilmiyor. Nispi temsilde bir oy fazla alan sistemde İstanbul'da her şeyi kazanıyor. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de bir tek fazla oy alan herkes kazanıyor. Biz nispi temsile karşı değiliz. Gelmesini de istiyoruz. Son derece makul, demokratik bir yapının gelmesini istiyoruz. Sürdürülemez bir durum var. İstanbul Barosu yakın gelecekte tek başına hiç seçim yapmaya gerek kalmadan İstanbul Barosu bir yana Türkiye'nin 78 barosu yan yana gelse de İstanbul Barosu'nun elinden seçimi alamıyor. Bu ne sürdürülebilir ne demokratik bir durumdur. Biz nispi temsilde baro seçimlerinden yanayız."
Cübbesini giydirdi
Avukatlık ruhsatını alan Evrim Ayyıldız’a ise cübbesini TBB Başkanı Metin Feyzioğlu giydirdi. Genç avukatın ağabeyi ve ablası ile meslektaş olması dikkat çekti.

Feyzioğlu, daha sonra Erzurum Barosu'nun sosyal tesislerinin temel atma törenine katıldı. Feyzioğlu, törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Feyzioğlu, bir gazetecinin bir kısım baroların TBB'yi olağanüstü genel kurula çağırmasına ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi:
10 baro olursa
"İki baromuzdan bir davet olduğu basına yansıdı. 10 baromuz olursa gideriz. Çok büyük bir mutlulukla genç meslektaşlarımız, stajyer avukatlar, vatandaşlar, gazeteciler, düşünce özgürlüğü, tutuklamanın durumundan şikâyetçi olan vatandaşların sorunu, kıdemsiz hâkim sorunu için neler yaptığımı anlatırım. Buna küçük parmaklarının küçük tırnaklarıyla katkıda bulunmayanların bizi nasıl engellemeye çalıştığını da anlatırım. Hiçbir sorun yok."
Rahatsızlık bundan mıdır?
Yargı Reformu kanunlaşma aşamasındayken Türkiye'yi başka bir gündeme kilitlemenin doğru olmadığını belirten Feyzioğlu, "Ama birilerinin hayatları kurultay, kongre yapmak. Bilemiyorum kimler? Biz sürekli kurultay, kongre yerine çalıştığımız için atlamışız. 3 ay önce TBB genel kurulunu yaptı. 3 ayda ne değişti? Yargı reformu hayata geçmeye başladı. Somutlaştı. Rahatsızlık bundan mıdır?" diye sordu.
Türkiye düşman devlet midir?
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e bir meslektaşının mektup yazdığını belirten Feyzioğlu, şunları söyledi: "Buradan soruyorum. O mektupta yönetici konumundaki sayın meslektaşımız. O kendini biliyor. İstiyorsa cevap versin. İsmini vermeyeceğim. Tutsak gazeteciler dedi. Buradan tüm Türkiye duysun. 'Tutsak gazeteciler ve tutsak avukatlar sorunu varken ben açılışa gelmiyorum' dedi. Tutsak kelimesi hukukta yabancı devletin esir aldığı insanlar için kullanılır. Ve PKK 40 yıldır kendini Türkiye'de savaşan taraf olarak takdim eder. Ve sen tutukladığın militanlara mahkûm diyemezsin, tutsak diyeceksin der. Savaş esiri diyeceksin der. Bir hukukçunun PKK'nın jargonuyla, ağzıyla, DHKP/C'nin ağzıyla tutsak gazeteci, tutsak avukat demesini ben 125 bin meslektaşımın vicdanına bırakıyorum ve o çok kıymetli baromuzun mensuplarına bırakıyorum bunun muhasebesini. Türkiye Cumhuriyeti düşman devlet midir? Ve PKK, DHKP/C ve FETÖ savaşan taraf mıdır?
Düşmanlık üzerinden siyaset olmaz
Adil yargılama sorunu olduğunu zaten biliyoruz. Adil yargılama sorunu vardır demek ayrı ama Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin tutukladığı ya da mahkûm ettiği kişilere tutsak demek ayrı. Tutsak kelimesi savaşta savaş esirleri için kullanılır. Herhalde 125 bin meslektaşımın ve o kıymetli arkadaşımızın temsil ettiğini iddia ettiği meslektaşlarımızın söyleyeceği bir şeyler vardır. Tutuklu derseniz hukukçuysanız. Mahkûm dersiniz hukukçuysanız. Ama savaş hukukunu uygulayalım derseniz iş değişir. O yüzden herkesi kimin peşinden gittiğini bir kere daha değerlendirmeye davet ediyorum. Düşmanlık üzerinden siyaset olmaz. Düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışı Türkiye Cumhuriyeti'nin altını oyar."
Manolya BULUT-PUSULA
Erzurum’da stajyer avukatlarla bir araya gelmek, Bölge Staj Eğitim Merkezi ve Erzurum Barosu Sosyal Tesisleri’nin temel atma törenine katılmak için Erzurum’a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Biz avukatların, vatandaşların sorunlarını çözmek için Alman Şansölyesi ile mi görüşecektik? Elbette Türkiye’yi kim yönetiyorsa ona gidecektik. Gittiğimizde de kabul gördük” dedi.
Hangi suçu işledik?
Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen adli yıl açılış davetine katılmayı reddeden barolardan İstanbul ve Ankara Barosu’nun TBB’ye olağanüstü genel kurula gitme çağrısında bulunmasına dair açıklama yapan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, “Katılan da katılmayan da baş tacımızdır. Bizim aramızda bazı polemikler çıkarmak isteyen var, biliyorum. Fakat bizim önümüzde çok önemli bir mesele var, yargı reformu. İki baromuz bizi olağanüstü kongreye çağırdı. Üç ay önce zaten yapmıştık. Arkadaşlara biz ne yapmışız diye sorduk. Hangi suçu işledik de bazı sevgili arkadaşlar böyle bir tepki gösterdi. On bin değil yüz bin değil sadece bir kalemde 250 bin yeni iş imkânı yaratıyoruz genç avukatlara. Bundan neden rahatsız olunuyor? Avukatlar, genç insanlar aç. Ben çekiyorum bunun derdini. Yargı reformu strateji belgesi ile buna çözüm buluyoruz. Avukatın sorununu çözen her adım vatandaşın da problemini çözecek. İşçinin hakkının avukat eli ile çözülmesi gibi maddeler var” diye konuştu.
Hukuk devleti sloganla olmaz
Yargı reformu strateji belgesinin getirilerinin önemli olacağını kaydeden Feyzioğlu şunları söyledi; “Dünyanın neresinde avukatlık mesleğine sınavsız giriş kaldı? Türkiye’de bu sorunu toptan çözüyoruz. Bir baraj getiriyoruz. Düşünce özgürlüğünün Türkiye’de sorun olduğunu hepimiz biliyoruz. Düşünce özgürlüğünü güvenilir bir yargı ile garanti altına alacağız. Boş lafla, sloganla değil. Hakikaten gazetecilik yaptığı için mi tutuklu yoksa gazetecilik kisvesi altında terör örgütünün yataklığını, propagandasını yaptığı için mi tutuklu? Bunu birbirinden ayıracak bir mekanizma getiriyoruz. Bunu getirdiğimizde birilerinin altından tutsak gazeteci, Türkiye bir diktatörlüktür söylemini alacağız. Çünkü Türkiye’ye diktatörlük diyecekler ki her senaryoyu yurtdışında pişirip bu topraklarda hayata geçirecekler. Çok büyük sorunlarımız var ve biz çözmek zorundayız. Hukuk devleti sloganla olmaz.”
Devletin kapısı herkese açık
Adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşmesinin, sorunların çözümünü hızlandıracağını belirten Feyzioğlu, şöyle konuştu; “Kapıyı çalarsınız, bu sorunları söylersiniz ve dinlenmezseniz hep birlikte protesto edelim. Ama buyur gel sorunlarını dinleyelim denirse oturur anlatırsınız. Devletin kapısı herkese açık. El birliği ile tüm sorunları çözüm yoluna sokacak yargı reformu strateji belgesini hayata geçiriyoruz. Özgürlükleri güvence altına alacak düzenlemeleri, avukatın günlük sorunlarını düzeltebilecek yolları hayata geçiriyoruz. Biz avukatların, vatandaşların sorunlarını çözmek için Alman Şansölyesi ile mi görüşecektik? Elbette Türkiye’yi kim yönetiyorsa ona gidecektik. Gittiğimizde de kabul gördük. Biz sorunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz, her çözüme sorun üretenlerden olmadık.”

Her saldırı teferruattır
Adli yıl açılış töreninin külliyede yapılmasının nedenlerinin altını çizen Feyzioğlu, “Bazı kıymetli arkadaşlarımız yargı reformu strateji belgesi külliyede mi açıklanır dediler. Peki sayın Ecevit yargı reformunu açıklarken Yargıtay’da mı açıklamıştı? Sayın Süleyman Demirel yargı reformunu gelip bizim evde mi açıkladı? Onlar için mesele yargı bağımsızlığı değil, cumhurbaşkanına gitmeme meselesi. Cumhurbaşkanlığı sistemini benimsemiyor olabilirsiniz. Ama bugün bu anayasa yürürlüktedir ve ona göre faaliyet gösteriyoruz. Ben devletle iş konuşmam diyorsunuz. Biz de başka yerde yapılmasını istedik. Ama bir elimize şunu aldık; oraya gitmenin bu millete ve mesleğe getirisi nedir, gitmemenin zararı nedir? Vatan söz konusuysa bana ideolojik cephelerden yapılacak her saldırı teferruattır. Canım da, makam, mevki de teferruattır. O yüzden gittik” diye kaydetti.
Partiler üstü bir mesele
Türkiye’de son dönemde artan kadın cinayetlerine ilişkin de konuşan Feyzioğlu, “Bu birbirimizi suçlayarak önleyebileceğimiz bir husus değil. Partiler üstü bir mesele. Adli yıl açılış konuşmamda sorunların başında bu vardı. Toplumsal şiddetle mücadele etmek zorundayız. Toplumsal şiddetin mağduru aynı zamanda avukatlar. Ayda en az bir avukatımızın başına feci bir olay geliyor. Bu ülkede herkes çoluğu, çocuğu, kendisi için endişe duyuyor. Demek ki bir toplumsal şiddet var ve tırmanışta. Bunu televizyon dizileriyle, filmlerle çözmemiz, kreşten itibaren meseleye el atmamız lazım. Bir kadın öldürüldüğünde idam diye başlamak işin çok kolay yönüdür. Çünkü ölen ölüyor. Oysa bizim ondan önce bunu kesmemiz gerekiyor. İlk tokat eyleminden itibaren kendimize düşen şudur; kadının yanına baronun avukatını vermesi. Kadın, her işi avukatı ile birlikte yapacak. O ilk tokattan sonra tırmanarak sokak ortasında katledilmeye kadar geliyor. Ben Ankara Barosu Başkanıyken bir proje başlatmıştım. Aynı heyecanı tüm Türkiye’ye yayabiliriz. Bakanlıkla bu işi konuşuyoruz. Milli bir meseledir” ifadelerini kullandı.
Nispi temsil bizim düşüncemiz değil
Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı'nın nispi temsil açıklamasına ilişkin de, "Bu bizim düşüncemiz değildir. Baroların temsil sistemine ilişkin herhangi bir cümle bizim konuşmamızda yoktur. Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında buna değindi. Türkiye Barolar Birliği'nin gündemi bu değil. Bizim bir tek gündemimiz var. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin çıkması. O belgenin içinde de öyle bir konu yok. Bu bizim camiamızda bugün konuşulan bir şey değil. Çok uzun yıllardır konuşulan bir husus. Barolarımızın farklı düşünceleri olduğunu da biliyorum. Farklı bir düşüncesi olan da Erzurum Barosu" dedi.
Biz nispi temsilden yanayız
Erzurum Barosu Başkanı Av. Talat Göğebakan da, şunları söyledi:
" Nispi temsil konusunda Sayın Başkanım biz konuşmadık, bizim böyle bir düşüncemiz yok dedi ama biz kendi düşüncemizi söylüyoruz. İstanbul Barosu için söylüyorum. İstanbul Barosu'nda avukatların şu an yüzde 82'sini temsil ediliyor. Yüzde 18'i temsil edilmiyor. İzmir'de, Ankara'da çok ciddi bir oran temsil edilmiyor. Nispi temsilde bir oy fazla alan sistemde İstanbul'da her şeyi kazanıyor. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de bir tek fazla oy alan herkes kazanıyor. Biz nispi temsile karşı değiliz. Gelmesini de istiyoruz. Son derece makul, demokratik bir yapının gelmesini istiyoruz. Sürdürülemez bir durum var. İstanbul Barosu yakın gelecekte tek başına hiç seçim yapmaya gerek kalmadan İstanbul Barosu bir yana Türkiye'nin 78 barosu yan yana gelse de İstanbul Barosu'nun elinden seçimi alamıyor. Bu ne sürdürülebilir ne demokratik bir durumdur. Biz nispi temsilde baro seçimlerinden yanayız."
Cübbesini giydirdi
Avukatlık ruhsatını alan Evrim Ayyıldız’a ise cübbesini TBB Başkanı Metin Feyzioğlu giydirdi. Genç avukatın ağabeyi ve ablası ile meslektaş olması dikkat çekti.

Staj ve Eğitim Merkezinin Temelini Attı
Feyzioğlu, daha sonra Erzurum Barosu'nun sosyal tesislerinin temel atma törenine katıldı. Feyzioğlu, törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Feyzioğlu, bir gazetecinin bir kısım baroların TBB'yi olağanüstü genel kurula çağırmasına ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi:
10 baro olursa
"İki baromuzdan bir davet olduğu basına yansıdı. 10 baromuz olursa gideriz. Çok büyük bir mutlulukla genç meslektaşlarımız, stajyer avukatlar, vatandaşlar, gazeteciler, düşünce özgürlüğü, tutuklamanın durumundan şikâyetçi olan vatandaşların sorunu, kıdemsiz hâkim sorunu için neler yaptığımı anlatırım. Buna küçük parmaklarının küçük tırnaklarıyla katkıda bulunmayanların bizi nasıl engellemeye çalıştığını da anlatırım. Hiçbir sorun yok."
Rahatsızlık bundan mıdır?
Yargı Reformu kanunlaşma aşamasındayken Türkiye'yi başka bir gündeme kilitlemenin doğru olmadığını belirten Feyzioğlu, "Ama birilerinin hayatları kurultay, kongre yapmak. Bilemiyorum kimler? Biz sürekli kurultay, kongre yerine çalıştığımız için atlamışız. 3 ay önce TBB genel kurulunu yaptı. 3 ayda ne değişti? Yargı reformu hayata geçmeye başladı. Somutlaştı. Rahatsızlık bundan mıdır?" diye sordu.
Türkiye düşman devlet midir?
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e bir meslektaşının mektup yazdığını belirten Feyzioğlu, şunları söyledi: "Buradan soruyorum. O mektupta yönetici konumundaki sayın meslektaşımız. O kendini biliyor. İstiyorsa cevap versin. İsmini vermeyeceğim. Tutsak gazeteciler dedi. Buradan tüm Türkiye duysun. 'Tutsak gazeteciler ve tutsak avukatlar sorunu varken ben açılışa gelmiyorum' dedi. Tutsak kelimesi hukukta yabancı devletin esir aldığı insanlar için kullanılır. Ve PKK 40 yıldır kendini Türkiye'de savaşan taraf olarak takdim eder. Ve sen tutukladığın militanlara mahkûm diyemezsin, tutsak diyeceksin der. Savaş esiri diyeceksin der. Bir hukukçunun PKK'nın jargonuyla, ağzıyla, DHKP/C'nin ağzıyla tutsak gazeteci, tutsak avukat demesini ben 125 bin meslektaşımın vicdanına bırakıyorum ve o çok kıymetli baromuzun mensuplarına bırakıyorum bunun muhasebesini. Türkiye Cumhuriyeti düşman devlet midir? Ve PKK, DHKP/C ve FETÖ savaşan taraf mıdır?
Düşmanlık üzerinden siyaset olmaz
Adil yargılama sorunu olduğunu zaten biliyoruz. Adil yargılama sorunu vardır demek ayrı ama Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin tutukladığı ya da mahkûm ettiği kişilere tutsak demek ayrı. Tutsak kelimesi savaşta savaş esirleri için kullanılır. Herhalde 125 bin meslektaşımın ve o kıymetli arkadaşımızın temsil ettiğini iddia ettiği meslektaşlarımızın söyleyeceği bir şeyler vardır. Tutuklu derseniz hukukçuysanız. Mahkûm dersiniz hukukçuysanız. Ama savaş hukukunu uygulayalım derseniz iş değişir. O yüzden herkesi kimin peşinden gittiğini bir kere daha değerlendirmeye davet ediyorum. Düşmanlık üzerinden siyaset olmaz. Düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışı Türkiye Cumhuriyeti'nin altını oyar."
