
Aforizmalar (16)
Devletlerin bir toprağının ve direklerde asılı bir bayraklarının olması bağımsızlık göstergesiyse evet tabii ki bir bağımsızlıktan söz edilebilir ve dünyada iki yüze yakın bağımsız ülke vardır. Ama bir millet bilim, teknoloji ve kendi medeniyet değerlerini üretemiyorsa nasıl gerçekten bağımsız bir ülke kabul edilebilir?
Şu anda yöneten ve sömüren küresel büyük sermaye (küresel kapitalizm) dünyanın gerçek hâkimidir. Küresel büyük sermaye (Ortadoğu hariç) bayraklara, topraklara pek dokunmadan, dünyayı siyasi, ekonomik, kültürel bakımdan tek tipleştirmiş durumdadır. Türkiye de küresel büyük sermayenin, sırtı birazcık palazlanan, bir pazar ülkesidir. Göreceli olarak her ülkede belli ölçülerde bir ilerlemeden söz edilebilir. Ne var ki, resmi tahminlere göre, 3 milyar insanın payına düşen günlük gelir 2 dolardan daha azdır! Bu, kapitalist sömürgeciliğin gerçek yüzünü gösteren somut bir kanıttır.
Küresel büyük sermayenin merkez ülkesi Amerika Birleşik Devletleridir; onun çevresinde Avrupa Birliği ülkeleri yer almaktadır; diğer büyük ekonomiler (Çin, Japon, Rus vb.) daha dış bir halka olarak, merkezin yarattığı anaforun etrafında dönüp durmaktadırlar. O zaman şöyle bir manzara hayal edilebilir: Her devletin milli bayrağının yanında daha uzun bir gönder vardır ve o gönderde asılı olan da Amerikan bayrağıdır; küresel büyük sermayenin bayrağı! Bir ülkede Amerikan üsleri, NATO üsleri, Rus üsleri varsa, bir ülke insanının cebindeki telefondan bindiği otomobile, uçtuğu uçağa, kullandığı ilaca, kafasının görüntüsünü çeken röntgen cihazına, izlediği filme, okuduğu romana kadar, hepsi küresel büyük sermayenin ürettiği bir değerse, bu değerleri dolar üzerinden tüketen bir ülkeye nasıl bağımsız bir ülkedir denilebilir? Bu, psikolojik bir övünmedir; içi tamamen boştur.
Kapitalizm her yerdedir; ulusal ekonomiler, ulusal niteliklerden çok küresel şirketlerin niteliklerini yansıtır özelliklere sahiptir. Haliyle ekonomik bağımsızlık diye bir şey yoktur; ekonomik bağımlılık vardır. Bu da küresel büyük şirketlerin sömürüsü demektir ve bu sömürü her yerdedir. Hak, adalet, eşitlik, hürriyet, demokrasi tamamen göreceli kavramlardır. Bu kavramların altını ulusların kendileri değil şirketlerin küresel hâkimiyetini sağlayan kuruluşlar doldurmaktadır. (BM, NATO, AB, İMF, Dünya Bankası vb.)
Bağımsız bir ülke olmak isteyen her milletin yapacağı öncelikli bir konu şu olabilir: İleri bilim ve teknoloji üretmek; kendi kültüründen yola çıkıp medeniyet değerleri geliştirmek. Batı kültürünün üstünlüğüne inanmış birçok insan kendi kültürünü değersiz görmekte ve kendi kültüründen yola çıkarak medeniyet değerleri üretmeyi ‘komik’ bulmaktadır. Bu, bilgiye dayanan bir tutum ve davranış değildir, bir ön yargıdır, oluşturulmuş imajlar üzerinden yapılan yanlış bir okumadır. Maalesef kültür emperyalizmine tabi tutulmuş her millette aşağılık kompleksi geliştirilmiştir.
Türkiye bağımsız bir devlet olmaya çalışmaktadır. Ne var ki Türkiye’nin sadece bilim ve teknoloji üretme çabası sonuçta ihracat rakamlarını artıracak ve Türk halkını biraz daha zengin kılacaktır. Fakat bu gerçek bir bağımsızlık için yeterli midir? Bilim ve teknoloji üretmek yegâne gaye olmamalıdır; dünya insanının ruhunu, bedenini, toprağını sömüren uluslararası şirketlerin modern medeniyetine (küresel kapitalizme) karşı insanı merkeze alan, açgözlü olmayan, yeni ileri bir medeniyet tasavvuruna ihtiyaç vardır. Türkiye, bu misyonu yüklenebilecek potansiyele sahip bir ülkedir. Ülkenin sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, laiki İslamcısı bu tür yüksek bir değerler dizisi etrafında birleşmez ve aynı hedefe doğru yürümezlerse, sadece bir bayrak altında ve bir coğrafyada, psikolojik avuntular içinde yaşayan, gerçekte her biri, küresel şirketlerin tüketim nesnesine dönüşmüş kuru kalabalıktan öte bir mana ifade etmeyeceklerdir.
Devletlerin bir toprağının ve direklerde asılı bir bayraklarının olması bağımsızlık göstergesiyse evet tabii ki bir bağımsızlıktan söz edilebilir ve dünyada iki yüze yakın bağımsız ülke vardır. Ama bir millet bilim, teknoloji ve kendi medeniyet değerlerini üretemiyorsa nasıl gerçekten bağımsız bir ülke kabul edilebilir?
Şu anda yöneten ve sömüren küresel büyük sermaye (küresel kapitalizm) dünyanın gerçek hâkimidir. Küresel büyük sermaye (Ortadoğu hariç) bayraklara, topraklara pek dokunmadan, dünyayı siyasi, ekonomik, kültürel bakımdan tek tipleştirmiş durumdadır. Türkiye de küresel büyük sermayenin, sırtı birazcık palazlanan, bir pazar ülkesidir. Göreceli olarak her ülkede belli ölçülerde bir ilerlemeden söz edilebilir. Ne var ki, resmi tahminlere göre, 3 milyar insanın payına düşen günlük gelir 2 dolardan daha azdır! Bu, kapitalist sömürgeciliğin gerçek yüzünü gösteren somut bir kanıttır.
Küresel büyük sermayenin merkez ülkesi Amerika Birleşik Devletleridir; onun çevresinde Avrupa Birliği ülkeleri yer almaktadır; diğer büyük ekonomiler (Çin, Japon, Rus vb.) daha dış bir halka olarak, merkezin yarattığı anaforun etrafında dönüp durmaktadırlar. O zaman şöyle bir manzara hayal edilebilir: Her devletin milli bayrağının yanında daha uzun bir gönder vardır ve o gönderde asılı olan da Amerikan bayrağıdır; küresel büyük sermayenin bayrağı! Bir ülkede Amerikan üsleri, NATO üsleri, Rus üsleri varsa, bir ülke insanının cebindeki telefondan bindiği otomobile, uçtuğu uçağa, kullandığı ilaca, kafasının görüntüsünü çeken röntgen cihazına, izlediği filme, okuduğu romana kadar, hepsi küresel büyük sermayenin ürettiği bir değerse, bu değerleri dolar üzerinden tüketen bir ülkeye nasıl bağımsız bir ülkedir denilebilir? Bu, psikolojik bir övünmedir; içi tamamen boştur.
Kapitalizm her yerdedir; ulusal ekonomiler, ulusal niteliklerden çok küresel şirketlerin niteliklerini yansıtır özelliklere sahiptir. Haliyle ekonomik bağımsızlık diye bir şey yoktur; ekonomik bağımlılık vardır. Bu da küresel büyük şirketlerin sömürüsü demektir ve bu sömürü her yerdedir. Hak, adalet, eşitlik, hürriyet, demokrasi tamamen göreceli kavramlardır. Bu kavramların altını ulusların kendileri değil şirketlerin küresel hâkimiyetini sağlayan kuruluşlar doldurmaktadır. (BM, NATO, AB, İMF, Dünya Bankası vb.)
Bağımsız bir ülke olmak isteyen her milletin yapacağı öncelikli bir konu şu olabilir: İleri bilim ve teknoloji üretmek; kendi kültüründen yola çıkıp medeniyet değerleri geliştirmek. Batı kültürünün üstünlüğüne inanmış birçok insan kendi kültürünü değersiz görmekte ve kendi kültüründen yola çıkarak medeniyet değerleri üretmeyi ‘komik’ bulmaktadır. Bu, bilgiye dayanan bir tutum ve davranış değildir, bir ön yargıdır, oluşturulmuş imajlar üzerinden yapılan yanlış bir okumadır. Maalesef kültür emperyalizmine tabi tutulmuş her millette aşağılık kompleksi geliştirilmiştir.
Türkiye bağımsız bir devlet olmaya çalışmaktadır. Ne var ki Türkiye’nin sadece bilim ve teknoloji üretme çabası sonuçta ihracat rakamlarını artıracak ve Türk halkını biraz daha zengin kılacaktır. Fakat bu gerçek bir bağımsızlık için yeterli midir? Bilim ve teknoloji üretmek yegâne gaye olmamalıdır; dünya insanının ruhunu, bedenini, toprağını sömüren uluslararası şirketlerin modern medeniyetine (küresel kapitalizme) karşı insanı merkeze alan, açgözlü olmayan, yeni ileri bir medeniyet tasavvuruna ihtiyaç vardır. Türkiye, bu misyonu yüklenebilecek potansiyele sahip bir ülkedir. Ülkenin sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, laiki İslamcısı bu tür yüksek bir değerler dizisi etrafında birleşmez ve aynı hedefe doğru yürümezlerse, sadece bir bayrak altında ve bir coğrafyada, psikolojik avuntular içinde yaşayan, gerçekte her biri, küresel şirketlerin tüketim nesnesine dönüşmüş kuru kalabalıktan öte bir mana ifade etmeyeceklerdir.