
Iğdırlı Gazeteci İsmail Aras’ın geçtiğimiz günlerde sahibi olduğu Güven Gazetesi’nde kaleme aldığı köşe yazısına konu olan Zübeyde’nin hikayesi yüreklere dokundu.
Gazeteci İsmail Aras 2004 yılında Iğdır TV’de görev yaparken, çalışmak için başvuran genç kız Zübeyde’nin işini layıkıyla yapan, mantıklı ve vizyoner önerileriyle dikkatini çektiğini belirtti. Genç yaşına ve zorlu şartlara rağmen sorumluluk alması ve kendini geliştirmeye çalışmasının dikkatini çektiğini ifade eden Aras, o gün yaşadıklarını yazısında şöyle anlattı:
“Eğitim durumunu sorduğumda, ilkokul mezunu olduğunu söyledi. Şaşırmıştım. “Neden baban seni okutmadı?” diye sordum. Hatta babasını tanımak istediğimi söyledim. Birkaç gün sonra babası geldi. Adının Yaşar olduğunu söyledi. Ona dönüp, “Bu kızı neden okutmadın? Bu kızın okumasını engellediğin için zamanla pişmanlık duymayacak mısın?” diye sormuştum. Belki biraz sertti, ama içimden geçenleri söyledim. Hatta espriyle karışık, “Eğer okutmayacaksanız bana verin, benim evladım olsun,” demiştim. O dönem Zübeyde, dışarıdan okumayı düşündüğünü söylemişti. Ancak o günlerden sonra yollarımız ayrıldı. Iğdır TV’den ayrıldım ve yoğun gazetecilik hayatı içinde Zübeyde’nin ne yaptığını, ne ettiğini bilemedim”.
Kitap fuarında karşılaştılar
Yıllar içerisinde zaman zaman Zübeyde’yi hatırladığını ve onun okuyamaması, potansiyelinin heba olması üzerine düşündüğünü ve üzüldüğünü de söyleyen Aras, bunun, geçtiğimiz günlerde yapılan kitap fuarı ziyaretine kadar sürdüğünü söyledi.
Kitap fuarına Güven Gazetesi yazarlarından Doç. Dr. Suna Altan’ın “Iğdır’ın Tarım Tarihi” sunumunu izlemek için gittiğini anlatan Aras “ Suna Hoca’yı ararken genç bir kadın yanıma yaklaştı: “İsmail abi!” dedi ve boynuma sarıldı. Tanıdık geldi ama bir anda çıkaramadım. “Abi beni tanımadın mı?” deyince dikkatlice baktım: “Aaa, sen Zübeyde’sin!” dedim. O an kelimeler boğazımda düğümlendi.
Zübeyde o yıllardan sonra söylediklerimi kulağına küpe etmiş, azmetmiş. Önce ortaokulu, ardından liseyi dışarıdan bitirmiş. Üniversite sınavına girip fen-edebiyat fakültesini kazanmış. Mezun olmuş, öğretmen olmuş. Şu an bir okulda görev yapıyor ve aynı zamanda Iğdır Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi. Daha da ilginci, Suna Altan Hoca’nın öğrencisiymiş. Tüm bunları duyunca gözlerim doldu. O yıllardaki bir sohbetin böyle meyve verdiğini görmek, tarif edilemez bir mutluluktu.”
Aras, yazısının finalini de şu ifadelerle yaptı: “Zübeyde bana geçmişi hatırlattı, söylediklerimi tekrar etti. Babasına yönelik sözlerimi gülümseyerek andı. Ve o an bir kez daha düşündüm: İnsan bazen bir iyilik yapar ama neye vesile olduğunu fark edemez. Önemli olan, niyetin temiz, yüreğin samimi olmasıdır. Eğer bu ülkede her bireye okuma, kendini geliştirme ve meslek sahibi olma imkânı tanırsak; gelecekten korkmamıza, ülkemiz adına umutsuzluğa kapılmamıza gerek kalmaz.
Eğitim, bir toplumun en temel yapı taşıdır. Zübeyde’nin hikâyesi bize bunu bir kez daha gösteriyor. Bu ülkenin asıl zenginliği toprağında değil; yetiştirdiği insanlardadır. O yüzden her çocuğun eğitim hakkı kutsaldır. Ona destek olan, yol gösteren herkes de bu kutsallığın bir parçasıdır.
Bugün Zübeyde ile bir kez daha umutlandım. Ve bu umut bana yeniden şunu fısıldadı: Doğru yoldan sapma, doğru olanı yap; çünkü bir insanın hayatına dokunmak, dünyayı değiştirmek gibidir”.
Hemşehrisi de Aras’ı yazdı
Öte yandan merkezi İstanbul’da bulunan Kanal 12 Program Yapımcısı Iğdırlı Kasım Alcan , memleketi Iğdır’da uzun yıllardır gazetecilik yapan Güven Gazetesi Sahibi İsmail Aras’la ilgili bir yazı kaleme aldı.
İşte Kasım Alcan’ın yazısı: İsmail Aras: Kelâmın Gücüyle Iğdır’a Can Veren Adam
Zamanın eliyle yoğrulmuş bir gönül insanıdır İsmail Aras. Iğdır’ın sarı ovalarından esen yelde, onun kaleminin sesi duyulur; kimi zaman bir sevdanın terennümüdür bu ses, kimi zaman da bir mazlumun sessiz çığlığı. Yazdıkları sadece satır değil, yürek yüreğe tutulmuş bir aynadır.
Gazeteciliği, kuru bir haber aktarımı değil; adaletin, vicdanın ve umudun sesi kılmak için seçmiştir. Güven Gazetesi onun kaleminde bir mabet olur; orada hakikatin kandili yanar, orada halkın sesi yankı bulur. O, yazdıkça şehir uyanır, insanlar düşünür, yürekler birbirine yaklaşır. Her kelimesi, Iğdır’ın damarlarında akan bir ırmak gibi hayata can verir.
Onun yüreğiyle dokunduğu her hikâyede bir incelik, bir derinlik gizlidir. Tıpkı Zübeyde’nin hikâyesinde olduğu gibi... Karanlıkta bir mum gibi yanan bir öğrenciyi, ümidin kapısından geçirip ilmin ışığına kavuşturması; sadece bir gazetecinin değil, bir insanın, bir ağabeyin, bir yol göstericinin örneğidir. Çünkü İsmail Aras, yalnızca yazmaz; yürür, görür, hisseder ve el verir.
Kimi zaman bir futbol maçında şehir ruhunu arar, kimi zaman eğitimdeki adaletsizliği dile getirir. Ama her satırında insan vardır, merhamet vardır. Onun kalemi ne kin güder ne de gösteriş peşindedir; o, sadece hakikati giydirir kelimelere, sevdayla.
İsmail Aras, bu toprakların hikâyesini yazan bir kalemdir; ama aynı zamanda bu toprağın yorgun omuzlarına yaslanan bir dost, bir rehberdir. Ve bizler biliriz ki, böylesi yürekler az bulunur. Onun emeği, kalemi ve insanlığı; yarınların vicdan defterine altın harflerle yazılmıştır bile”.
Şeyma TAHİR
Başarılar diliyorum gündem ettiğiniz için de şeyma hanıma da teşekkür ediyorum