
Tarihimizin en özel sayfalarından biridir Sarıkamış...
Misak-ı Milli haritasını ortadan ikiye katlarsanız tam da Çanakkale’nin üzerine denk gelir Sarıkamış...
Trajedisi de destanı da kahramanlık ve fedakârlık boyutları da aynıdır bu ikisinin. Birinin büyük bir zaferle, diğerinin korkunç bir yıkımla sonuçlanması dışında benzerlikler de içerir bu iki olay...
Lafı uzatmayalım; Sarıkamış harekâtı, 22 Aralık 1914 ile 15 Ocak 1915 tarihleri arasında Kafkas Cephesi harekât planlaması içerisinde, Osmanlı ordusunun en gözde komutanlarından Ferik-i Evvel (Orgeneral) Enver Paşa’nın emriyle ve fakat bölge açısından son derece elverişsiz iklim koşullarında, belki zorunluluktan ve belki de hatalı bir zamanlamayla gerçekleşmişti.
★★
Malumatfurus.org’un özetlediği şekliyle; “Sarıkamış Harekâtında yaşanan trajedi, Enver Paşa’nın 93 Harbi’nde kaybedilen Kars, Batum, Artvin ve Ardahan’ı da geri alıp Kafkasya’ya yönelmek amacıyla Allahuekber Dağları üzerinden Sarıkamış’a doğru harekete geçme emri vermesi ardından gerçekleşmişti. Donarak şehit olan binlerce askerlerin varlığı konusunda şüphe yoktur. Ancak, şehit sayısı üzerinde ihtilaf vardır. Sarıkamış’ta can veren asker sayısı aslında 90 binin altındadır. (Her birini saygı ve minnetle anıyoruz). (...)
Yine malumatfurus.org’un Tarih Dergi kayıtlarına dayanarak yaptığı tekzipte sayılarla ilgili olarak şu detaylar yer alır: “Kuşatma harekâtına katılan 3. Ordu’ya bağlı birliklerin insan ve silah mevcudu, 11, 10 ve 9. kolordular olmak üzere 94 tabur, 75.660 muharip er, 37.000 muharip olmayan er, 73 ağır makineli tüfek ve 218 toptu. 112.660 ere, 11. Kolordu’ya verilen 6.000 ikmal eri de eklenirse 118.660 rakamına ulaşılır. Kafkas ordusunda takriben 100.000 piyade, 15.000 süvari ve 250 top vardır. Harekât sonrası, 14 Şubat 1915’te hayatta kalan asker sayısı 42.000’dir. Toplamda 118.660 – 42.000 = 76.660 erden haber alınamamıştır. Rusların 7.000 esir aldıkları belirtilmektedir. Böylece 69.660 rakamına ulaşılır. Genelkurmay, köylere sığınan ve çetelere katılanlar için yaklaşık 15.000 rakamını vermektedir. Böylelikle, Sarıkamış harekâtında hayatını kaybedenlerin sayısı için yaygın olarak bilindiği gibi 90 bin kişiye değil, 55 bin rakamına ulaşılır. “
Bu neyi değiştirir ki?
Şehitlerimizin sayısının 90 bin, 55 bin, 50, 10 ya da 1 vatan evladının toprağa düşmüş olması, olayın kutsiyetini, değerini, önemini değiştirmez, azaltmaz; ama gerçeği bilmek her zaman, her konuda çok önemlidir.
Bu tekzip (düzeltme) boyutu bir yana, Sarıkamış tarihinin, bütün Türk-İslam tarihi içerisinde özel bir ünite gibi, her bir çocuğumuz tarafından çok iyi okunması, öğrenilmesi, içselleştirilmesi gerekiyor. Bunun için ömürlerini adamış çok değerli insanlarımız var. Dünyaca ünlü kalp ve damar cerrahımız Prof.Dr. Bingür Sönmez onların belki de başında geliyor. Allah kendilerine sağlıklı uzun ömürler versin.
Yine Sarıkamış tarihini topluma ve özellikle genç kuşaklara öğretmek için varını yoğunu bu işe adamış karakterlerden biri de benim sosyal medya çevresinden tanıdığım ve ilgiyle takip ettiğim Sadettin Murat Berksun’dur. Sayın Berksun’un 22 Aralık 2020 günü sayfasında yayınladığı etkileyici tarih incelemesini bir köşeye not etmişim. Şimdi içimdeki ses beni dürtüyor: ‘Bunu kullan, bunu yay, duyur bunu!..’
Öyle yapacağım Sayın Berksun’un hoşgörüsüne sığınarak. Uzun yazı, birkaç gün sürecek bir dizi-yazı biçiminde gelecek karşınıza; ama inanın 108 yıl önce, dayanılmaz soğukta Allahuekber Dağları’nı aşmaya çalışan yiğitlerin yaşadığı zorluk yanında bu yazıyı okumanın güçlüğü, okyanusların kıyısındaki bir kum tanesinden bile daha küçük kalır:
★★
Donarak öldüler: Sarıkamış Dramı...
“Gelecek kuşaklara ibret olsun ki biz, tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. 239)
Bugün sizleri tam 106 yıl geriye, Aralık 1914'e götüreceğim.
106 yıl önce bugünlerde donarak ölen kahraman evlatlarımızın yürek burkan gerçek hikâyesini; “ölüme yürüyüşü”, Sarıkamış dramını anlatacağım.
★★
Gizlenen dram...
Enver Paşa, basına sansür uygulayarak Sarıkamış dramını tam 7 yıl gizlemeyi başardı. Kamuoyu Sarıkamış dramını, ancak harekâta katılmış olan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Emekli Yarbay Köprülülü Şerif (İlden)'in 1922'de, önce Akşam Gazetesi'nde çıkan, daha sonra da kitap olarak basılan ‘Sarıkamış’ adlı eserinden öğrenebildi.
Peki, ama Sarıkamış dramı nasıl yaşandı?
Bu dramın sorumluları kimlerdi?
★★
Köprüköy ve Azap muharebeleri...
29 Ekim 1914'te Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın isteğiyle Osmanlı donanması Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na girdi. Kafkas Cephesi'nde Hasan İzzet Paşa'nın komutasında 9. 10. ve 11. kolordular ile bir süvari tümeninden oluşan 3. Ordu vardı. Resmi belgelere göre bu ordu -jandarma ve menzil birlikleri hariç- 97 bin kişi kadardı.
(ATASE Arşivi, Kls.2, Dos. 8-B, F. 4, 4-2.)
Bazı kaynaklar bu sayının 190 bin kişi olduğunu yazıyor. (İlden, s.43.)
1 Kasım 1914'te Ruslar, Sarıkamış üzerinden Erzurum Köprüköy'e saldırdılar. Kasımın başlarındaki Köprüköy ve Azap muharebelerinde 3. Ordumuz Rusları geri çekilmeye zorladı. Bunda başarılı da oldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı… Kar yağmaya başlamış, dağlar karla kaplanmıştı. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, o karda kışta, yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla düşmanın üzerine daha fazla gitmeyi uygun bulmadı. Harekâtı durdurdu.
★★
Harekât kararı...
Enver Paşa, bir kuşatma harekatıyla Rus ordusunun yok edilmesini, böylece 40 yıldır düşman elindeki Kars'ın, Sarıkamış'ın kurtarılmasını istiyordu. Osmanlı Orduları Genelkurmay Birinci Başkanı Fridrich Bronsart von Schellendorf ve müttefik Alman subayları da bu düşüncedeydi. Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hafız Hakkı Bey'i durumu incelemesi için Kafkas Cephesi'ne gönderdi. Hafız Hakkı Bey 2 Aralık'ta Erzurum Köprüköy'e geldi. Burada Hasan İzzet Paşa ve kurmaylarıyla görüştü. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa ile 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa o koşullarda bir harekata karşı çıktılar. (Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, II, s.268.)
(Devamı yarın)
Misak-ı Milli haritasını ortadan ikiye katlarsanız tam da Çanakkale’nin üzerine denk gelir Sarıkamış...
Trajedisi de destanı da kahramanlık ve fedakârlık boyutları da aynıdır bu ikisinin. Birinin büyük bir zaferle, diğerinin korkunç bir yıkımla sonuçlanması dışında benzerlikler de içerir bu iki olay...
Lafı uzatmayalım; Sarıkamış harekâtı, 22 Aralık 1914 ile 15 Ocak 1915 tarihleri arasında Kafkas Cephesi harekât planlaması içerisinde, Osmanlı ordusunun en gözde komutanlarından Ferik-i Evvel (Orgeneral) Enver Paşa’nın emriyle ve fakat bölge açısından son derece elverişsiz iklim koşullarında, belki zorunluluktan ve belki de hatalı bir zamanlamayla gerçekleşmişti.
★★
Malumatfurus.org’un özetlediği şekliyle; “Sarıkamış Harekâtında yaşanan trajedi, Enver Paşa’nın 93 Harbi’nde kaybedilen Kars, Batum, Artvin ve Ardahan’ı da geri alıp Kafkasya’ya yönelmek amacıyla Allahuekber Dağları üzerinden Sarıkamış’a doğru harekete geçme emri vermesi ardından gerçekleşmişti. Donarak şehit olan binlerce askerlerin varlığı konusunda şüphe yoktur. Ancak, şehit sayısı üzerinde ihtilaf vardır. Sarıkamış’ta can veren asker sayısı aslında 90 binin altındadır. (Her birini saygı ve minnetle anıyoruz). (...)
Yine malumatfurus.org’un Tarih Dergi kayıtlarına dayanarak yaptığı tekzipte sayılarla ilgili olarak şu detaylar yer alır: “Kuşatma harekâtına katılan 3. Ordu’ya bağlı birliklerin insan ve silah mevcudu, 11, 10 ve 9. kolordular olmak üzere 94 tabur, 75.660 muharip er, 37.000 muharip olmayan er, 73 ağır makineli tüfek ve 218 toptu. 112.660 ere, 11. Kolordu’ya verilen 6.000 ikmal eri de eklenirse 118.660 rakamına ulaşılır. Kafkas ordusunda takriben 100.000 piyade, 15.000 süvari ve 250 top vardır. Harekât sonrası, 14 Şubat 1915’te hayatta kalan asker sayısı 42.000’dir. Toplamda 118.660 – 42.000 = 76.660 erden haber alınamamıştır. Rusların 7.000 esir aldıkları belirtilmektedir. Böylece 69.660 rakamına ulaşılır. Genelkurmay, köylere sığınan ve çetelere katılanlar için yaklaşık 15.000 rakamını vermektedir. Böylelikle, Sarıkamış harekâtında hayatını kaybedenlerin sayısı için yaygın olarak bilindiği gibi 90 bin kişiye değil, 55 bin rakamına ulaşılır. “
Bu neyi değiştirir ki?
Şehitlerimizin sayısının 90 bin, 55 bin, 50, 10 ya da 1 vatan evladının toprağa düşmüş olması, olayın kutsiyetini, değerini, önemini değiştirmez, azaltmaz; ama gerçeği bilmek her zaman, her konuda çok önemlidir.
Bu tekzip (düzeltme) boyutu bir yana, Sarıkamış tarihinin, bütün Türk-İslam tarihi içerisinde özel bir ünite gibi, her bir çocuğumuz tarafından çok iyi okunması, öğrenilmesi, içselleştirilmesi gerekiyor. Bunun için ömürlerini adamış çok değerli insanlarımız var. Dünyaca ünlü kalp ve damar cerrahımız Prof.Dr. Bingür Sönmez onların belki de başında geliyor. Allah kendilerine sağlıklı uzun ömürler versin.
Yine Sarıkamış tarihini topluma ve özellikle genç kuşaklara öğretmek için varını yoğunu bu işe adamış karakterlerden biri de benim sosyal medya çevresinden tanıdığım ve ilgiyle takip ettiğim Sadettin Murat Berksun’dur. Sayın Berksun’un 22 Aralık 2020 günü sayfasında yayınladığı etkileyici tarih incelemesini bir köşeye not etmişim. Şimdi içimdeki ses beni dürtüyor: ‘Bunu kullan, bunu yay, duyur bunu!..’
Öyle yapacağım Sayın Berksun’un hoşgörüsüne sığınarak. Uzun yazı, birkaç gün sürecek bir dizi-yazı biçiminde gelecek karşınıza; ama inanın 108 yıl önce, dayanılmaz soğukta Allahuekber Dağları’nı aşmaya çalışan yiğitlerin yaşadığı zorluk yanında bu yazıyı okumanın güçlüğü, okyanusların kıyısındaki bir kum tanesinden bile daha küçük kalır:
★★
Donarak öldüler: Sarıkamış Dramı...
“Gelecek kuşaklara ibret olsun ki biz, tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. 239)
Bugün sizleri tam 106 yıl geriye, Aralık 1914'e götüreceğim.
106 yıl önce bugünlerde donarak ölen kahraman evlatlarımızın yürek burkan gerçek hikâyesini; “ölüme yürüyüşü”, Sarıkamış dramını anlatacağım.
★★
Gizlenen dram...
Enver Paşa, basına sansür uygulayarak Sarıkamış dramını tam 7 yıl gizlemeyi başardı. Kamuoyu Sarıkamış dramını, ancak harekâta katılmış olan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Emekli Yarbay Köprülülü Şerif (İlden)'in 1922'de, önce Akşam Gazetesi'nde çıkan, daha sonra da kitap olarak basılan ‘Sarıkamış’ adlı eserinden öğrenebildi.
Peki, ama Sarıkamış dramı nasıl yaşandı?
Bu dramın sorumluları kimlerdi?
★★
Köprüköy ve Azap muharebeleri...
29 Ekim 1914'te Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın isteğiyle Osmanlı donanması Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na girdi. Kafkas Cephesi'nde Hasan İzzet Paşa'nın komutasında 9. 10. ve 11. kolordular ile bir süvari tümeninden oluşan 3. Ordu vardı. Resmi belgelere göre bu ordu -jandarma ve menzil birlikleri hariç- 97 bin kişi kadardı.
(ATASE Arşivi, Kls.2, Dos. 8-B, F. 4, 4-2.)
Bazı kaynaklar bu sayının 190 bin kişi olduğunu yazıyor. (İlden, s.43.)
1 Kasım 1914'te Ruslar, Sarıkamış üzerinden Erzurum Köprüköy'e saldırdılar. Kasımın başlarındaki Köprüköy ve Azap muharebelerinde 3. Ordumuz Rusları geri çekilmeye zorladı. Bunda başarılı da oldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı… Kar yağmaya başlamış, dağlar karla kaplanmıştı. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, o karda kışta, yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla düşmanın üzerine daha fazla gitmeyi uygun bulmadı. Harekâtı durdurdu.
- Ordu Köprüköy'de beklemeye başladı.
★★
Harekât kararı...
Enver Paşa, bir kuşatma harekatıyla Rus ordusunun yok edilmesini, böylece 40 yıldır düşman elindeki Kars'ın, Sarıkamış'ın kurtarılmasını istiyordu. Osmanlı Orduları Genelkurmay Birinci Başkanı Fridrich Bronsart von Schellendorf ve müttefik Alman subayları da bu düşüncedeydi. Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hafız Hakkı Bey'i durumu incelemesi için Kafkas Cephesi'ne gönderdi. Hafız Hakkı Bey 2 Aralık'ta Erzurum Köprüköy'e geldi. Burada Hasan İzzet Paşa ve kurmaylarıyla görüştü. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa ile 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa o koşullarda bir harekata karşı çıktılar. (Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, II, s.268.)
(Devamı yarın)