
Ruh çocuğu nefis okulunun birinci sınıfında nefs-i emmare ile meşgul olur, ikinci sınıfta nefs-i levvame ile üçüncü sınıfta nefs-i mülhime ile dördüncü sınıfta nefs-i mutmaine ile beşinci sınıfta nefs-i radiyye ile altıncı sınıfta nefs-i mardiyye ve yedinci sınıfta da nefs-i kâmileyle meşgul olur, diplomasını alarak cennete gider.
Kişi nefs-i levvameden itibaren dünyanın bir okul olduğunu kavramaya başlar. Kendisi bu okulda zorunlu öğrencidir. Okuduğu okul, Rabbani bir okuldur. Hak din İslam bu okulun müfredatı, Hazreti Muhammed (sav) de okulun başöğretmeni.
Nefs-i mülhimeden itibaren kişinin ruh çocuğunda olgunluk hâlleri zuhur eder. Kişi evrendeki mutlak failin Allah olduğunu bilir. İyi kötü, iman imansızlık, hastalık sağlık her durum bu okulun ruh eğitme konularıdır. Nefis eğitimi ilerleyen kişi hadiselere karşı tedbir alır ve gelişmelere karşı sabır gösterir, ben-sen fikrinden ise günden güne vaz geçer. Çünkü ben-sen kavgaları sürdükçe nefis sınıflarında ilerlenemez.
Modern toplum için bir ben-sen toplumu da denilebilir. Özellikle toplumun politik, sosyal, kültürel ve ekonomik örgütlenmesi ben-sen ekseninde organize edildiğinden kişi daha erken yaşlarında bir ben-sen insanı olup çıkar.
Bu bir ötekileştirme dili ve nice sorunun temeli. Bizim parti sizin parti, bizim lider sizin lider, bizim takım sizin takım!.. Sosyal medya ise, tam bir ben-sen arenası; tam bir nefs-i emmare ortamı. Herkes kendi ‘ben’inin peşine düşmüş öteki ‘ben’e lânet okuyor!
Hak merkez yapılmadığı sürece nefis çocuğu birinci sınıfta yaşar durur. İkinci sınıfa geçip nefsi kınamak en büyük bir erdemdir; kişi bu sınıfta Rabbini hisseder ve O’na yönelir. Bu, bir tövbedir, bir pişmanlık.
Kişi, hele bir de ‘yakınlık saatlerini’ keşfederek, gece yarıları kalkıp, abdest alıp, iki rekât teheccüd namazı kılarak içini Rabbine dökmeye başlarsa, kalbinde bahar başlar.
Pişmanlık gözyaşları baharın kanıtı. Kişinin derdi kendi artık; ben-sen kavgasıysa güneş görmüş kar gibi. Ruh, samimiyetini hâl kıldığında kısa sürede üç dört sınıf birden atlar. Gamlı gönül ve samimi pişmanlık (tövbe-i nasuh), ruh tarlasını (gönlü) yeşerttikçe yeşertir; namaz ve diğer emredilen ibadetler, birer ağaç gibi, gönül bahçesinde semerelenir; ruh bahçesi meyvelerle dolar.
Evet; ben-san kavgası yürekte azaldıkça Rahman ve Rahim Allah yürekte (ruh) çoğalır.
Kişi nefs-i levvameden itibaren dünyanın bir okul olduğunu kavramaya başlar. Kendisi bu okulda zorunlu öğrencidir. Okuduğu okul, Rabbani bir okuldur. Hak din İslam bu okulun müfredatı, Hazreti Muhammed (sav) de okulun başöğretmeni.
Nefs-i mülhimeden itibaren kişinin ruh çocuğunda olgunluk hâlleri zuhur eder. Kişi evrendeki mutlak failin Allah olduğunu bilir. İyi kötü, iman imansızlık, hastalık sağlık her durum bu okulun ruh eğitme konularıdır. Nefis eğitimi ilerleyen kişi hadiselere karşı tedbir alır ve gelişmelere karşı sabır gösterir, ben-sen fikrinden ise günden güne vaz geçer. Çünkü ben-sen kavgaları sürdükçe nefis sınıflarında ilerlenemez.
Modern toplum için bir ben-sen toplumu da denilebilir. Özellikle toplumun politik, sosyal, kültürel ve ekonomik örgütlenmesi ben-sen ekseninde organize edildiğinden kişi daha erken yaşlarında bir ben-sen insanı olup çıkar.
Bu bir ötekileştirme dili ve nice sorunun temeli. Bizim parti sizin parti, bizim lider sizin lider, bizim takım sizin takım!.. Sosyal medya ise, tam bir ben-sen arenası; tam bir nefs-i emmare ortamı. Herkes kendi ‘ben’inin peşine düşmüş öteki ‘ben’e lânet okuyor!
Hak merkez yapılmadığı sürece nefis çocuğu birinci sınıfta yaşar durur. İkinci sınıfa geçip nefsi kınamak en büyük bir erdemdir; kişi bu sınıfta Rabbini hisseder ve O’na yönelir. Bu, bir tövbedir, bir pişmanlık.
Kişi, hele bir de ‘yakınlık saatlerini’ keşfederek, gece yarıları kalkıp, abdest alıp, iki rekât teheccüd namazı kılarak içini Rabbine dökmeye başlarsa, kalbinde bahar başlar.
Pişmanlık gözyaşları baharın kanıtı. Kişinin derdi kendi artık; ben-sen kavgasıysa güneş görmüş kar gibi. Ruh, samimiyetini hâl kıldığında kısa sürede üç dört sınıf birden atlar. Gamlı gönül ve samimi pişmanlık (tövbe-i nasuh), ruh tarlasını (gönlü) yeşerttikçe yeşertir; namaz ve diğer emredilen ibadetler, birer ağaç gibi, gönül bahçesinde semerelenir; ruh bahçesi meyvelerle dolar.
Evet; ben-san kavgası yürekte azaldıkça Rahman ve Rahim Allah yürekte (ruh) çoğalır.