
Eskiden gelen bir fikir vardır: Her şey insanın içindedir, insanın dışında bir şey yoktur. Bu sözle anlatılmak istenen düşünce beş duyu ile alınan verilerin içeride akıl, bellek ve kalp yardımıyla histen fikre ulaştırılıp oradan da bilgiye yükseltildiğidir. Dışarıda (zahir) fizik, kimya, biyoloji, astronomi; bitki, hayvan, güneş, yıldız, dağ, deniz… yoktur; varlığı hisler yoluyla beş pencereden içeri (batın) alan ben, her birini isimlendirip onları bilgi nesneleri haline getirerek tasnif etmekte ve yazıya geçirmektedir.
Duyular aracılığıyla, bir mıknatıs gibi, her şeyi kendine çeken benin, şahsi dünyasını içeride, -batınında-, inşa ederken kullandığı akıl, bellek ve kalp adlı manevi yapılar nedir peki? Daha açıkçası insan nedir? İnsan, bu soruya kati bir cevap verememiştir; çünkü insana dair her şeyin bilindiği varsayılsa da insan hâlâ bir meçhuldür.
Aslında her şey böyledir, bir meçhul. Bu meçhulleri, kendisi de bir meçhul olan ben, kendince tanımlar ve bu tanımlar benin dünya algısını oluşturur. Bu o kadar göreceli bir şeydir ki dünyanın bir tane olmasına karşın üzerinde yaşayan 7 milyar insanın kurduğu 7 milyar ‘ben dünyası’ vardır.
Ben tekil bir özne olduğu halde onun varoluşu biz şeklindedir. Tabiattaki her varlık ben olarak kalırken sıfatları yoluyla bize dönüşebilen tek varlık insandır. Örneğin inek, sadece bir inekken insan bir inek, bir kartal, bir köpek, bir kedi, bir yıldız olabilmektedir. Ben, TV karşısında TV’dir; bebek karşısında bebek, köpek karşısında da köpektir! Ben, duyular yoluyla her neyle temas kurarsa o anda o olabilen tek varlıktır.
Soruya geri dönelim: ben kimdir, kaynağı nedir? Kuran, içimizdeki bene ruh ismini vermektedir; ruhun kaynağı ise Allah’tır. O zaman benin kaynağı olan ruhun yahut ilahi yazılımın nihai amacı nedir? Bu sorunun cevabını da Kuran’dan öğreniyoruz: Allah’ı bilip, ben’den biz’e yükselmek ve fani hayatı O’nun isteğine göre yaşamak.
Başka cevaplar bu sorunun anlamlı karşılığı olamaz.
Dünyayı kendi için kullanan benlik adamı, evet o bir ateisttir ya da bir egoist: nefsini ilah edinmiş bir zalim. İnsan benini biz kılmadıkça Allah’a yaklaşamaz. Ben, Allah’ı tanıdıkça değeri artacak ve ben kendisinden beklenen kulluk mertebesini bu tanıma ile elde edecektir. Bu aşama benin artık biz mertebesidir.
Dünya, ahret… Üçüncü bir gerçeklik yoktur. Dünya geçici ahiret kalıcı. Bu bilgi, benin biz olarak ulaşacağı son gerçeklik bilgisidir. (İman)
Allah, Kuran’da Yüce varlığını Zât mertebesinde ben diye, sıfat mertebesinde (varlık) ise biz diye isimlendirir.
Varoluş görevimiz benimizi biz yapmaktır. Allah’a iman ederek ve Onun Kuran’daki emirlerini yapıp bu mertebeyi elde ederiz. Mesela zekât biz mertebesinde verilir, namaz biz mertebesinde makbul olur. Milyarlarca insan bunu başararak dünyadan ayrıldı. Benin varoluşunu anlamlandıracak başka bir çıkış ve kurtuluş yolu yoktur.
Okulundan hastanesine, belediyesinden ordusuna, sosyal güvenlik sisteminden üretim sistemine kadar, kamu sistemi, aslında ben değil biz sistemidir: tabiat gibi! İnsan için biz mertebesi de akıl, kalp, iman, amel ve ahiret mertebesidir. Fani ben dünyasından baki biz ahretine iman ve amelle geçilmektedir. Varılan yerde cehennem bendir cennet ise biz!
İnsan, benini biz kılacak yazılıma sahiptir: İlahi bir yapı olan insan ilahi ıslah programını, Kuran’ı, uygulamadığında ben seviyesinde kalacaktır. Ahirete fanilik mertebesinde yani ben sıfatında gideceğinden -biz cennetini istemediğinden-, ben cehennemine gönderilecektir.
Duyular aracılığıyla, bir mıknatıs gibi, her şeyi kendine çeken benin, şahsi dünyasını içeride, -batınında-, inşa ederken kullandığı akıl, bellek ve kalp adlı manevi yapılar nedir peki? Daha açıkçası insan nedir? İnsan, bu soruya kati bir cevap verememiştir; çünkü insana dair her şeyin bilindiği varsayılsa da insan hâlâ bir meçhuldür.
Aslında her şey böyledir, bir meçhul. Bu meçhulleri, kendisi de bir meçhul olan ben, kendince tanımlar ve bu tanımlar benin dünya algısını oluşturur. Bu o kadar göreceli bir şeydir ki dünyanın bir tane olmasına karşın üzerinde yaşayan 7 milyar insanın kurduğu 7 milyar ‘ben dünyası’ vardır.
Ben tekil bir özne olduğu halde onun varoluşu biz şeklindedir. Tabiattaki her varlık ben olarak kalırken sıfatları yoluyla bize dönüşebilen tek varlık insandır. Örneğin inek, sadece bir inekken insan bir inek, bir kartal, bir köpek, bir kedi, bir yıldız olabilmektedir. Ben, TV karşısında TV’dir; bebek karşısında bebek, köpek karşısında da köpektir! Ben, duyular yoluyla her neyle temas kurarsa o anda o olabilen tek varlıktır.
Soruya geri dönelim: ben kimdir, kaynağı nedir? Kuran, içimizdeki bene ruh ismini vermektedir; ruhun kaynağı ise Allah’tır. O zaman benin kaynağı olan ruhun yahut ilahi yazılımın nihai amacı nedir? Bu sorunun cevabını da Kuran’dan öğreniyoruz: Allah’ı bilip, ben’den biz’e yükselmek ve fani hayatı O’nun isteğine göre yaşamak.
Başka cevaplar bu sorunun anlamlı karşılığı olamaz.
Dünyayı kendi için kullanan benlik adamı, evet o bir ateisttir ya da bir egoist: nefsini ilah edinmiş bir zalim. İnsan benini biz kılmadıkça Allah’a yaklaşamaz. Ben, Allah’ı tanıdıkça değeri artacak ve ben kendisinden beklenen kulluk mertebesini bu tanıma ile elde edecektir. Bu aşama benin artık biz mertebesidir.
Dünya, ahret… Üçüncü bir gerçeklik yoktur. Dünya geçici ahiret kalıcı. Bu bilgi, benin biz olarak ulaşacağı son gerçeklik bilgisidir. (İman)
Allah, Kuran’da Yüce varlığını Zât mertebesinde ben diye, sıfat mertebesinde (varlık) ise biz diye isimlendirir.
Varoluş görevimiz benimizi biz yapmaktır. Allah’a iman ederek ve Onun Kuran’daki emirlerini yapıp bu mertebeyi elde ederiz. Mesela zekât biz mertebesinde verilir, namaz biz mertebesinde makbul olur. Milyarlarca insan bunu başararak dünyadan ayrıldı. Benin varoluşunu anlamlandıracak başka bir çıkış ve kurtuluş yolu yoktur.
Okulundan hastanesine, belediyesinden ordusuna, sosyal güvenlik sisteminden üretim sistemine kadar, kamu sistemi, aslında ben değil biz sistemidir: tabiat gibi! İnsan için biz mertebesi de akıl, kalp, iman, amel ve ahiret mertebesidir. Fani ben dünyasından baki biz ahretine iman ve amelle geçilmektedir. Varılan yerde cehennem bendir cennet ise biz!
İnsan, benini biz kılacak yazılıma sahiptir: İlahi bir yapı olan insan ilahi ıslah programını, Kuran’ı, uygulamadığında ben seviyesinde kalacaktır. Ahirete fanilik mertebesinde yani ben sıfatında gideceğinden -biz cennetini istemediğinden-, ben cehennemine gönderilecektir.