
Nâdir bulunur tıynet-i kâmilde kusûr
Kem-mâyeden eyler ne kim eylerse zuhur
Koca Râgıb Paşa
(Olgun ve asil insanda hatalar nadiren olur. Ancak, asalet, fukaralarından çıkar, ne çıkarsa.)
Vaktiyle bir padişahın tek bir oğlu (şehzade) varmış ama o da biraz ahmakçaymış, padişah oğlunu adam edecek, eğitecek bir âlim aramış, bulmuş: eğer bu çocuğu eğitirsen sana istediğini veririm, tersi olursa boynunu vururum, diyerek şehzadeyi eğitmesi için ona teslim etmiş.
Âlim çaresizce kabul etmiş, eğitimlere başlamışlar, günler aylar geçmiş, nihayet eğitim tamamlanmış, Padişah, oğlunun gelişimini görmek için şölen düzenlemiş, yüzlerce kişinin huzurunda onu imtihan edeceğim, demiş. Ahali toplanmış.
Toplantıda şehzade bağırmış, bir ok attım kebap oldu…
Kimse bir şey anlamamış, herkes şehzadeye bakıyor, şehzade kendini yetiştiren âlime …
Âlim sözü almış, şehzademiz veciz konuşmayı sever, az söyler, vatandaşı düşündürür, ben açıklayayım…
Onunla bir ava çıktık, ok menzilinin çok ötesinde bir ceylan gördü, öyle bir yay gerdi, öyle isabetli bir ok attı ki, ceylanın kurtulması ne mümkün, ceylanı kebap ettik yedik, onu söylüyor…
Ahaliden alkış tufanı…
Birkaç dakika sonra Şehzade, bir ok attım göl oldu, demiş.
Kimse bir şey anlamamış, herkes şehzadeye bakıyor, şehzade kendini yetiştiren âlime …
Âlim sözü almış, şehzademiz veciz konuşmaya devam ediyor, ben açıklayayım…
Bir gün kırlarda geziyorduk, ırmak yatağını tıkayan bir kaya ile karşılaştık, kayanın engellemesi nedeni ile sular yanlış mecraya akıyor, ilerideki göl ise kurumak üzere… Şehzademiz öyle bir yay gerdi, öyle kuvvetli bir ok attı ki kaya bu okun şiddeti ile parçalandı, sular yatağını buldu, ırmak göle dönüştü…
Bu açıklamadan sonra yine bir alkış tufanı ile şakşakçılar etrafı çınlatmış…
Bir müddet sonra şehzade elini havaya kaldırmış,
Bir ok attım aşure oldu…
Halk bunu nasıl açıklayacak diye gözlerini âlime dikmiş…
Âlim, yerinden kalkmış, hünkârın huzurunda eğilmiş, Hünkarım, işte kılıç, işte kelle, boynumu vurunuz, zira zırvayı tevil edecek hâlim kalmadı…
Ama şu eşek oğlu eşeğe sorun bakalım o ok nasıl aşure olmuş?
Geçen Erzurumspor Galatasaray maçı hakemlerinin kararları şehzadenin zırvalarına benziyordu, bunları tevil edecek, örtecek bir babayiğidin çıkacağını da zannetmiyorum. Hakemin görmemiş olduğu pozisyonları, Erzurum ovasında yetişen kor sıçanlar (kör fareler) bile görürdü.
Bütün bunlar yetenek eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Tabi bu arada yeteneği eksik olanı ahlaksızlık daha çabuk yakalar, zira bu tip yeteneksizler hayatta kalmak için bir yerlere bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Maalesef liyakatsizlik beraberinde ahlaksızlığı getirmektedir.
Eğer bu liyakatsizliğin önüne geçilmezse ahlaksızlık da yok edilemez.
Erzurum’a bu haksızlıklar yıllardır yapılmaktadır, burada mağdur pozisyonuna düşmek, kendini acındırmak Erzurum seciyesine yakışmamaktadır. Ama Erzurumsporlu yöneticiler çay içerken şekeri kıtladıkları gibi (tatlı bir şekilde) arada sırada bazı mercileri de kıtlamaları gerekmektedir.
Not: Bunları yazarken Galatasaray maçındaki Erzurumspor’un futbolunun da aşure olduğunu da unutmayalım.
Kem-mâyeden eyler ne kim eylerse zuhur
Koca Râgıb Paşa
(Olgun ve asil insanda hatalar nadiren olur. Ancak, asalet, fukaralarından çıkar, ne çıkarsa.)
Vaktiyle bir padişahın tek bir oğlu (şehzade) varmış ama o da biraz ahmakçaymış, padişah oğlunu adam edecek, eğitecek bir âlim aramış, bulmuş: eğer bu çocuğu eğitirsen sana istediğini veririm, tersi olursa boynunu vururum, diyerek şehzadeyi eğitmesi için ona teslim etmiş.
Âlim çaresizce kabul etmiş, eğitimlere başlamışlar, günler aylar geçmiş, nihayet eğitim tamamlanmış, Padişah, oğlunun gelişimini görmek için şölen düzenlemiş, yüzlerce kişinin huzurunda onu imtihan edeceğim, demiş. Ahali toplanmış.
Toplantıda şehzade bağırmış, bir ok attım kebap oldu…
Kimse bir şey anlamamış, herkes şehzadeye bakıyor, şehzade kendini yetiştiren âlime …
Âlim sözü almış, şehzademiz veciz konuşmayı sever, az söyler, vatandaşı düşündürür, ben açıklayayım…
Onunla bir ava çıktık, ok menzilinin çok ötesinde bir ceylan gördü, öyle bir yay gerdi, öyle isabetli bir ok attı ki, ceylanın kurtulması ne mümkün, ceylanı kebap ettik yedik, onu söylüyor…
Ahaliden alkış tufanı…
Birkaç dakika sonra Şehzade, bir ok attım göl oldu, demiş.
Kimse bir şey anlamamış, herkes şehzadeye bakıyor, şehzade kendini yetiştiren âlime …
Âlim sözü almış, şehzademiz veciz konuşmaya devam ediyor, ben açıklayayım…
Bir gün kırlarda geziyorduk, ırmak yatağını tıkayan bir kaya ile karşılaştık, kayanın engellemesi nedeni ile sular yanlış mecraya akıyor, ilerideki göl ise kurumak üzere… Şehzademiz öyle bir yay gerdi, öyle kuvvetli bir ok attı ki kaya bu okun şiddeti ile parçalandı, sular yatağını buldu, ırmak göle dönüştü…
Bu açıklamadan sonra yine bir alkış tufanı ile şakşakçılar etrafı çınlatmış…
Bir müddet sonra şehzade elini havaya kaldırmış,
Bir ok attım aşure oldu…
Halk bunu nasıl açıklayacak diye gözlerini âlime dikmiş…
Âlim, yerinden kalkmış, hünkârın huzurunda eğilmiş, Hünkarım, işte kılıç, işte kelle, boynumu vurunuz, zira zırvayı tevil edecek hâlim kalmadı…
Ama şu eşek oğlu eşeğe sorun bakalım o ok nasıl aşure olmuş?
Geçen Erzurumspor Galatasaray maçı hakemlerinin kararları şehzadenin zırvalarına benziyordu, bunları tevil edecek, örtecek bir babayiğidin çıkacağını da zannetmiyorum. Hakemin görmemiş olduğu pozisyonları, Erzurum ovasında yetişen kor sıçanlar (kör fareler) bile görürdü.
Bütün bunlar yetenek eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Tabi bu arada yeteneği eksik olanı ahlaksızlık daha çabuk yakalar, zira bu tip yeteneksizler hayatta kalmak için bir yerlere bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Maalesef liyakatsizlik beraberinde ahlaksızlığı getirmektedir.
Eğer bu liyakatsizliğin önüne geçilmezse ahlaksızlık da yok edilemez.
Erzurum’a bu haksızlıklar yıllardır yapılmaktadır, burada mağdur pozisyonuna düşmek, kendini acındırmak Erzurum seciyesine yakışmamaktadır. Ama Erzurumsporlu yöneticiler çay içerken şekeri kıtladıkları gibi (tatlı bir şekilde) arada sırada bazı mercileri de kıtlamaları gerekmektedir.
Not: Bunları yazarken Galatasaray maçındaki Erzurumspor’un futbolunun da aşure olduğunu da unutmayalım.